Yan cümlecik bağlaçları - Subordinate conjunctions


  • Yan cümlecik bağlaçları - Subordinate conjunctions

    Yan cümlecik bağlaçları isimleri gibi yan cümleciklerin başında kullanılırlar ve yan cümleciğin esas cümle ile olan ilişkisini gösterirler.

    Yan cümlecikler temel cümlecikten önce veya sonra kullanılabilirler. Önce kullanıldıkları zaman arkalarından virgülle kullanılırlar.

    Örneğin:

    “Öğrenmek istemelerine rağmen dinlemiyorlar.” cümlesini yan cümleciği ortada ve başta olmak üzere iki şekilde kullanabiliriz.

    They are not listening although they want to learn.

    Although they want to learn, they are not listening.

    Yan cümle bağlaçları kendi içinde yan cümleye kattığı anlama gore şu gruplara ayrılır: zaman, yer, durum, neden, karşılaştırma, amaç, koşul, zıtlık, ayrıcalıklı zıtlık, sonuç, miktar, istisna.

    1. ZAMAN amaçlı kullanılan yan cümlecik bağlaçları: when, before, after, while, as, as soon as, just as, as long as, the moment, until

    Eş zamanlılığı gösteren bağlaçlar:

    When they clarified the situation, everybody understood the reality. – Durumu izah ettiklerinde herkes gerçeği anladı.

    As soon as / The moment / Just as I arrived home, my parents called me. – Eve varır varmaz annemler aradı.

    While / As you were talking on phone, our guests left. – Sen telefonda konuşurken konuklarımız ayrıldılar.

    As long as you need my dictionary, you can keep it. – İhtiyacın olduğu sürece sözlüğüm sende kalabilir.

    Öncelik – sonralık gösteren bağlaçlar:

    Before my friends come, I will clean my room. – Arkadaşlarım gelmeden önce odamı temizledim.

    After he had solved the problem, he explained the solution. – Problemi çözdükten sonra çözümü bize açıkladı.

    Until you say the truth, we will wait here. – Sen doğruyu söyleyene kadar burada bekleyeceğiz.

    1. AMAÇ bildirmek için kullanılan cümlecikler “so that” ve “ in order that bağlaçları kullanılarak oluşturulur.

    __“So that” ve “ in order that”le kurulan cümlelcikler kısaltılmak istenirse ana cümlenin ve yan cümleciğin özneleri aynı ise “so as to” ya da “in order to” kullanılarak yeni yan cümlecik oluşturulur.

    She will go to the paryt so that / in order that she can meet new people.

    She will go to the party so as to / in order to meet new people.

    --Partiye yeni insanlarla tanışmak için gidecek.

    He had married her so that he could be rich.

    He had married her (so as) to be rich.

    --Onunla zengin olabilmek için evlendi.

    They visited us last weekend in order that they could see all of us together.

    They visited us last weekend (in order) to see all of us together.

    -- Hepimizi bir arada görmek için bizi geçen haftasonu ziyaret ettiler.

    __Eğer ana cümlecik ve “so that / in order that” cümleciklerinin özneleri aynı değilse cümleyi kısaltırken “for ........ to / in order for ...... to” kalıbı kullanılır.

    The building should have a fire escape in order that people can escape safely.

    The building should have a fire eccape in order for people to escape safely.

    --İnsanların güvenli bir şekilde kaçabilmesi için binanın bir yangın çıkışı olmalı.

    My mother cooked cookies so that I can offer to my guest.

    My mother cooked cookies for me to offer to my guest.

    --Annem misafirlerime ikram etmem için kurabiye pişirdi.

    __Bunlara ek olarak “in case” de amaç bildiren cümleciklerde kullanılır.

    You should go early in case there is a traffic jam on the road.

    --Yolda trafic sıkışıklığı olması ihtimaline karşılık erken gitmelisin.

    He should take his driver licence with him in case he needs.

    He should take his driver licence with him in case of need.

    --İhtiyacı olması ihtimaline karşı pasaportunu da yanına almalı.

    1. SONUÇ bildiren yan cümlecikler İngilizce’de bir çok farklı kalıpla oluşturulur.

    So + adj. + that ---sıfatlarla kurulan cümlecikler

    The movie is so great that I’ll never forget it.

    --Film o kadar harika ki asla unutmayacağım.

    The old woman was so healty that she could run every morning.

    -- Yaşlı kadın o kadar sağlıklıydı ki her sabah koşabilyordu.

    So + adj + a(n) + noun + that --sıfat+isimle kurulan cümlecikler

    Tolga is so nervous a teacher that he shouts at every student in the class.

    --Tolga o kadar sinirli bir öğretmen ki sınıftaki tüm ögrencilere bağırıyor.

    I’m so eager a student that I can learn everything I want

    --O kadar istekli bir öğrenciyim ki istediğim herşeyi ögrenebilirim.

    So + adv. + that --zarflarla kurulan cümlecikler

    The taxi driver drove the car so carelessly that nothing could prevent the accident.

    -- Taksi şoförü arabayı o kadar dikkatsizce sürdü ki kazayı hiçbir şey engel olamadı.

    He looks so lonely that you pity him if you see.

    --O kadar yalnız gözüküyor ki eğer görsen ona acırsın.

    So + many / few / much / little + noun + that

    I did so many mistakes in the exam that I cannot even imagine to pass.

    -- Sınavda o kadar çok yanlış yaptım ki geçmeyi hayal bile edemiyorum.

    You have so little time that you cannot catch the bus.

    --O kadar az zamanın var ki otobüse yakalayamazsın.

    Such + a(n) +noun

    They had never seen such a thing that they shocked.

    --Daha önce hiç böyle bişey görmedikleri için sok oldular.

    He is such a loser that nobody loves him.

    --O kadar başarısız ki kimse onu sevmiyor.

    I bought such a bag that I can put carry lots of thing in it.

    Öyle bir çanta aldım ki içinde bir sürü şey taşıyabiliyorum.

    Such + a(n) + adj. + noun

    She has such a great library that you can find anybook looking for

    -- O kadar harika bir kütüphanesi var ki aradığın her kitabı bulabilirsin.

    I can cook such a good meal that it’s impossible not to eat.

    --O kadar iyi bir yemek pişirebilirim ki yememek imkansız olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder