Neden yabancı dil (İngilizce) öğrenemiyoruz?

İngilizce, bugün diğer tüm yabancı dillerden tamamen ayrı olarak düşünülen bir İletişim Aracı olmuştur. İngilizce artık, yabancılarla sosyalleşme aracı olarak kabul edilmektedir.

Çin’de, özellikle bir iletişim aracı olarak yabancılarla sosyalleşmek ve ihtiyaca göre İngilizce öğretmek amacıyla nerdeyse her hafta bir İngilizce dil okulunun kurulduğunu gazetelerden okuyoruz. Bu okullardaki müfredat, yeterli zamanı olan kişiler için konuşma ağırlıklı "Genel İngilizce" olarak uygulanırken, ayrıca, üzerinde zaman ve iş yetiştirme baskısı olan iş adamları için de İş İngilizcesi şeklinde verilmektedir.

Bugün Türkiye’de İngilizce Öğrenimin durumu, sınava ve sınav sonuçlarına, bitmeyen kurslara ve kurlara dayalı bir öğrenme şekline dönüşmüştür. Birey, bu sınav ve kurslara aksaya aksaya devam etmekte, iş hayatına geldiğinde ise "Eyvah!" diyerek İngilizceyi hala öğrenemediğini fark etmektedir. Böyle durumlarda birey, eninde sonunda karşısına çıkacağı İngilizce dilini ya öğrenecek ya da hayata küserek dayanılmaz bir İngilizce öğrenme baskısını ömür boyu hissedecektir.

Bugün, bilgi teknolojilerinin olağanüstü bir hızla gelişmesiyle öğrenme ve eğitim dünyasında bireyler için yeni fırsatlar doğmuştur.

İnternet üzerinden sesli, görüntülü ve interaktif (etkileşimli) şeklinde ortaya çıkan bu fırsatların dijital ortamda öğrenme konusunda bireylerin başarısına çok önemli katkılar yaptığı belirtilmektedir.

Aşağıda ayrıntılarıyla açıklamaya çalıştığım bilgi teknolojileri konusunda ortaya çıkan baş döndürücü gelişmelere rağmen ortada hala bir sorun karşımızda tüm vahametiyle durmaktadır.

Çok üzüldüğüm nokta şu ki, böylesi geniş imkanlar içerisinde birey hala yabancı dil öğrenemiyor. Dil bilenlerin sayıları hala istenilen düzeyin çok altındadır.

Demek ki İMKANLAR var ancak mevcut Sistemin içerisinde ve bireyin kendisinde SORUN var. Birey, belli ki, ‘bir Türk gibi başlıyor ama bir İngiliz gibi bitiremiyor’. Her işimiz yarım kaldığı gibi bu alanda da birey coşku ve hevesle girdiği bu işi yarım bırakıyor.

İşte esas sorun burada…

Etrafımıza şöyle bir bakalım. Pek çok insan İngilizce öğrenmeyi çok istiyor. İngiliz ve Amerikan Kültür Merkezlerine uzun yıllar devam ediyor. Özel Dil Merkezlerinde İngilizce kurslar alıyorlar. Bu kurslar için dünya kadar para ödüyorlar.

Etrafınızda bu kursları bitirip de ‘Ben İngilizceyi bu kursta öğrendim. Çok şükür hem konuşuyorum hem yazıyorum hem de çeviri yapacak kadar İngilizce biliyorum’ diyen birine rastladınız mı? Ben hiç rastlamadım…Paralar da boşa gitmiş zaman da…

Büyük bir hevesle dil öğrenmeye soyunuyorlar ama arkası gelmiyor. Hevesleri sabun köpüğü gibi geçiveriyor.Yarım kalan kurslarını ya tamamlayamıyorlar ya da aşağıda bahsedilen İngilizce öğrenebilmek için gerekli şartları karşılayamadıkları için kursları bitirseler bile neticede ‘ İngilizceyi öğrendim’ diyemiyorlar.Kendilerini dil konusunda hep yetersiz hissediyorlar.

İnsanlar bugün, İngilizce öğrenmenin yöntemlerini ve hatta sonra unutmamanın yollarını da anlatan seminerlere, hatta İngilizceyi öğrenmeyi öğrenmek gibi iddialı kurslara da devam ederek, bunun gibi yüzlerce yol deniyorlar.Ancak sonuç, gene hüsran…

Bir de madalyonun diğer tarafına bakarsak; hasbelkader İngilizce öğrenmeyi gerçekten başarmış kişiler, iş hayatına girdiklerinde İngilizce bilmeyen Yöneticilerle muhatap olmakta, dolayısıyla İngilizce bilmeyen bu yöneticiler dil bilen memurlarını yabancı dille ilgili seminerlere göndermemekte ve dış gezilere katılabilmeleri konusunda her türlü engeli çıkartmakta ve böylece mevcut sorunların üzerine ilave sorunlar eklenmektedir.

Bu yanlış yönetici davranışlarının vatanseverlikle ilgisi olmadığı gibi ülke menfaatlerine de zara vermekte olduğu apaçık ortadadır.

Çok zaman ve büyük paralar harcayarak bir şekilde İngilizce öğrenmeyi başarmış, sayıları zaten çok fazla olmayan dil bilen elemanların bu yıpratıcı çark içerisinde ne hevesleri ne coşkusu ne de yabancı dil bilgisi kalmaktadır. Bu, mevcut eğitim sistemi için olduğu kadar iş dünyası için de büyük bir tehlike arz etmektedir.

Çalıştığı iş yerindeki Yönetici İngilizce bilmediği için İngilizce bilen elemanına karşı kıskançlık ve haset duygularıyla yaklaşabilmekte ve seviyesini eşitlemek için de İngilizcenin o kadar da gerekli olmadığını aşikarca söyleme cüretini gösterebilen böyle Yöneticiler, dil bilen elemanlarını kollayacakları yerde her türlü engeli çıkartmaktan maalesef geri durmamaktadırlar.

Daha kötüsü, böyle bir yöneticinin İngilizce bilen elemanlarına karşı açıkça gösterdiği bu kıskançlık ve haset duygularının yanlış olduğunu ve bunlara bir yaptırım uygulayacak bir makamın ortalıkta olmadığı da içler acısıdır.

Mevcut Sistemdeki yanlışların ve bu çeşit Yöneticilerin olumsuz tutumları yüzünden, maalesef İngilizce bilen elemanların sayısında da artış olmayacaktır. Bu yanlış tutumdan dolayı, insan kaynaklarımız göz göre göre israf edilirken bu cüretkar yöneticiler hiçbir belge ve okula dayanmadığı halde sadece ‘İngilizce biliyorum’ beyanıyla sınava girmeden, kolay yollardan kendi kurumlarından lisan tazminatı bile aldıkları ve böylece İngilizce bilenler ile bilmeyenlerin eşitlendiği gözlemlenmektedir. Bu tür yöneticilerin lisan bilen elemanlarını nasıl engelledikleri ve bu nitelikli insan gücünü nasıl telef ettikleri MEB veya ilgili kurumlar tarafından tespit edilebilmeli ve buna çare bulunmalıdır.Yoksa bu yolda çok zaman ve büyük paralar harcanarak bir şekilde İngilizce öğrenmeyi başarmış bu sayıları zaten çok fazla olmayan dil bilen nitelikli elemanların bu yıpratıcı çark içinde ne hevesleri ne coşkusu ne de yabancı dil bilgisi kalmaktadır. Bu, mevcut eğitim sistemi içersinde olduğu kadar iş dünyası içinde de büyük bir tehlike arz etmektedir.

Son zamanlarda Basında konusu edilen Kamu Yönetiminde reform başlatmanın ve zihniyet değişikliğine gitmenin zamanı olduğu bu günlerde Yetkililerimiz, İngilizce bilmeyen ve bilenlere karşı da kıskançlık gösteren bu tür Yöneticilerin kıyım politikasına dur diyebilecek ya da yaptırım uygulayabilecek bir makamın (nasıl olacaksa) ihdas edilmesini inşallah unutmazlar.

Lisan öğrenmede kullandığımız teknolojinin geçmişinden bu günlere gelinceye kadar geçirdiğimiz evreler.

1960’lı yıllarda eğitim cihazları çok sınırlıydı. Sadece eğitim filmleri vardı ve okullarda öğrencilere gösteriliyordu. 1980’lerde TV, bir eğitim ve iletim aracı oldu. Bilginin hem veriliş şeklinden dolayı hem de o zamanki teknolojinin ülkemizin en uzak yerlerine kadar uzanamayışı, maliyet sorunlarından dolayı bu tür bir öğrenmenin başarısını oldukça sınırlı kılmıştır.

Daha sonra piyasaya eğitime yönelik video kasetler çıktı. Kasetler eğitim kurumlarında ve evlerde yoğun bir şekilde kullanılmaya başlandı.1990’lı yıllarda, öğrenen kişinin öğrenme sürecine aktif bir şekilde katılma ihtiyacı duyuldu ve öğrenme, internetten uzak sadece PC tabanlı ve PC oyunlu bir platform üzerinde yapıldı.

Bugüne gelindiğinde interneti görüyoruz. İnternet hayatımızın bir parçası ve hızlı bir iletişim şekli oldu. Bu hızlı iletişim biçiminin bugün, Yabancı Dil öğrenme çerçevesi içerisinde, dersler, kurslar, seminerler, tartışma forumları ve video, resim ve dosya paylaşım ortamları olarak herkes tarafından erişilebilir hale geldi.

Netice olarak , eğitmen artık öğrencisiyle karşılıklı bir etkileşim içindedir.

Ancak hala bir yabancı dil öğrenememe sorunu karşımızda durmaktadır. Üstelik bu arada, teknolojinin sür’atle gelişmesiyle çok çeşitli yollar da keşfedilmiştir. Bu internet tabanlı teknolojiler o kadar hızlı yayılıyor ki artık öğrenememenin mazereti kesinlikle kalmamıştır. Çünkü her şey elimizin altındadır ve oldukça ucuzdur.

Bu bilgiler, teknoloji sayesinde ulaşımı kolaylaştırmış, hizmetleri ucuzlatmış ve kişiye özel hale gelmiştir. Önceleri customizing-kişiye özel-iken bugün individualizing- kişiye çok daha özel hale gelmiştir. İnsanlar bilgiye istedikleri zaman ve mekanda her türlü imkanı bulmaktadır. Bilgi aktarım tekniğiyle artık internet teknolojileri kullanılmaktadır.

İstediğiniz video çekimleri ve resimlerinizi video ve fotoğraf paylaşım sitelerinde ’video-on-demand’ isteğe bağlı ve sharing (paylaşım) olarak sunulan hizmetler ses ve görüntü teknikleriyle bireylerin emrine amadedir.

Teknolojinin bugün, hizmetlerin içeriği bakımından 2 ana grup üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Individualizing ve Sunum Kalitesi...

Bu gidişle, önümüzdeki yıllarda daha da geniş bir öğrenme ve eğitim platformu önümüze serilecektir.

Peki bu yabancı dili (İngilizce) o zaman öğrenebilecekmiyiz?..

Korkarım, bu hiç olmayacak gibi…Çünkü bunun birey odaklı bir sorun olduğuna hiç kimsenin değindiğini görmedim. Dünyaya açılmış ve AB entegrasyon sürecini yaşayan ülkemizin en önemli gereksinimlerinin başında bir yabancı dili (İngilizce) iyi derecede okuma, anlama, yazma, konuşma ve çevirme becerileriyle donanmış nitelikli insanımızın sayısının artması gelmektedir.

Eskiden bu memleketin sadece entellektüel ve diplomat denebilecek elit kesiminin yurtdışındaki ve özel okullardaki çocukları en az bir yabancı dil öğrenme şansına sahipti.Ancak dışa açılma ve dünya pazarlarında ürünlerimizin tanıtılması, İngilizceyi toplumun tüm kitleleri tarafından öğrenebilme gereği duyulan bir zorunluluğa dönüştürmüştür.

Artık yabancı dil bilmek bireye iş bulma önceliği sağlamaktadır. İnsanı geniş vizyon sahibi yapmaktadır. Rekabet ortamında insanı sıra dışı, nitelikli ve fark edilir ve tercih edilir kılmaktadır.Bu özellikten yoksun kalmak ise, bireyi sıradan ve niteliksiz yapmaktadır.

Öğrencinin şu önemli hususu çok iyi bilmesi gerekir ki, gelecekteki mesleği ne olursa olsun İngilizce kaçınılmaz ve dayanılmaz olacaktır. İngilizce öğrenememe baskısı ölene kadar öğrenciyi rahatsız edecektir. Evde, mahallede, okulda ve iş yerinde arkadaşları arasında daima bir kompleks ve vizyon darlığı hissedecektir. Bu kaçınılmazdır. Dışa açılmış bir toplumda lise mezunu kalmak ile İngilizce bilmemek ayni şeye gelmektedir. Çünkü iş dünyasının kapı eşiğinde uzun süredir iş bekleyenlerin çoğu, lise mezunu olup ayni zamanda İngilizce bilmeyenlerdir. İş dünyası bu insanları vasıfsız olarak değerlendirmektedir. Yabancı dil bilen kişiye olan ihtiyaç her geçen gün artmaya devam etmektedir.

Bugün, bilgi teknolojileri sayesinde başta MEB olmak üzere bireye çok çeşitli yabancı dil öğrenme imkanları sunulmaktadır. Pek çok sınavlarda artık İngilizce vardır. Bütün bu imkanlar bireyin mutlaka İngilizce öğrenmesi için hazırlanmıştır. Bu son düzenlemeler ile belki İngilizce öğrenen öğrencilerin sayısı artacaktır.Ancak, yabancı dil öğrenmek için ille de okuldaki yabancı dil derslerinin arttırılması ve öğretmen kalitesinin tüm ülke geneline yayılması yerine, bilişim teknolojilerinden ve İngilizce öğrenmenin kolaylaştırıldığı internetten yararlanarak neticeye kestirme yoldan gitmeye gerek olduğunu düşünebilirsiniz..Evet, bu doğrudur ama birey yine de İngilizceyi piyasa ve iş aleminin istediği ölçüde öğrenememektedir. Pek çok şirketin insan kaynakları departmanı, dünyaya açılmayı hedefleyen şirketlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların, kesinlikle İngilizce bilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Türkiye’nin AB sürecinde İngilizce, gelecek neslin olmazsa olmaz koşulu olacaktır. Sorun işte tam buradadır. Yukarda zikredilen tüm imkanlara rağmen ne yazıktır ki, bireyin önünde hala bir engel vardır.

Bu engel, üzülerek belirtmeliyim ki bireyin ta kendisidir. Bu kadar geniş ve zengin imkanlar içerisinde hala İngilizce öğrenemiyor…Dışarıdan görünen tablo, herkes sanki İngilizce dilini bir şekilde biliyormuş gibi… Ancak iş dünyasının talep ettiği nitelikli insan gücünün seçilmesine gelindiğinde dil bilenlerin çok az sayıda olduğunu görüyoruz.

Bütün bu yukarda anlatılanların ışığında birey neden hala İngilizce öğrenemiyor?

Dil öğreniminde gerekli şartlar

Birey, ya mesleğinden dolayı ya da entelektüel bir yaklaşımla İngilizceye ihtiyaç duymalı
Coşkusu ve hevesi olmalı.Motive edilmiş olmalı.Dikkat edeceği husus, bir Türk gibi başlayıp bir İngiliz gibi bitirmeye kitlenmektir.
Yeterli zamanı olmasa bile Zaman Yönetim sürecini çok iyi idare edebilmeli. Evli ve çocukluysa aile bireyleri kendisine yardımcı olmalıdır. Aile içersinde imtiyazlı bir öğrenci statüsünde kendini görmelidir.
İngilizceyi Öğrenirken ‘Zaman Yönetimi’

Başarının altın anahtarıdır. Zamanınızı etkin ve verimli bir şekilde daha az zamanda daha çok şey başarırsınız. Böylece size daha çok zaman kalır özel ilgi alanlarınıza yeterli zaman ayırabilirsiniz. Bu sizin daha mutlu olmanızı sağlar.Ayni zamanda işlerinize zaman ayırabilirsiniz. Bu yönetim sürecini idare ederken zamanınızı nelere harcadığınızı bir yere yazın. Örneğin gün içinde yapmam gereken her şeyi yapabiliyor muyum? Bunları zamanında yapabiliyor muyum? Hedeflerime ulaşmamı engelleyen davranışlarım nelerdir? En verimli ve en verimsiz olduğum zamanlar hangi saatlerdir? Hedeflerinizi tek tek sıralayın. Örneğin, ’Derslerimde iyi notlar almalıyım’.’Önümdeki sınava çalışırken her gün şu saate kadar test çözmeliyim’. ‘İstediğim liseyi veya Üniversiteyi kazanmalıyım’ gibi…Zirve zamanlarınızı belirleyin.Günün belli zamanlarında kendinizi daha enerjik hissedersiniz. Hangi saatlerde zirve yapıyorsunuz? Bu sorular, zirve zamanında yapmanız gereken öncelikli işlerinizi kısa sürede bitirmenizi sağlayacaktır. Önce zor işlerden başlayın.En çok zorlandığınız derslerden başlayın.Zira, zor bir işi başarmak sizi diğer işleri yapmak için motive edecek ve kendinizi daha hevesli hissettirecektir.Bu süreçte sakın mükemmel olmaya çalışmayın.Bir işi yaparken onun mükemmel olması için saatlerinizi tüketmeyin. Kendinize çok fazla yüklenmeyin. Doğanızla yarışmayın. Kendinizi zorlamayın. Sadece çalıştığınız konuya odaklanın. Herşeyi yapamazsınız. Dinlenmek ve hedeflerinizle ilgili hayaller kurmak gayet tabidir. Bir işi bitirdiğiniz zaman kendinizi ödüllendirin. Sinemaya gidin. Bir iki saat TV seyredin. Arkadaşlarınızla dışarıda beraber olun.

İngilizce öğrenmek için paranız olmalı..’Yeterli param yok ama nerelere borçlanmıyoruz ki’ diyerek bu işe ne yapıp edip paranızı ayırmalısınız. Bugün, ödeme konusunda pek çok imkanlar mevcuttur.
İngilizce öğrenim zamanını, sosyal ve özel hayatınızın içersinde ilk öncelikler sırasında tutmalısınız. Bu öğrenim ve eğitim süresince aile toplantıları, misafir kabul etme ve dost ziyaretlerini bir süre için kısıtlamalısınız ya da ertelemelisiniz.
· Öğretim metodu iyi olan bir İngilizce öğretmenden Özel Ders almalısınız. Osmanlı Devleti zamanında Fransızca dili mürebbiyelerce öğretilirmiş. Kanaatimce, bugün en iyi öğrenme yolu özel bir hoca ile olmalıdır. İlk bakışta pahalı bir yol gibi görünse de gerçekte öyle değildir. Tanıdık ve isim yapmış etrafınızda pek çok öğretmen vardır. Pazarlık yapabilir, ödemelerinizi taksitlere bağlayarak bu özel öğretmenden yararlanırsanız bu sizin az zamanda verimli ve daha çok çalışmanızı ve daha çok interaktiflik yaratmanızı ve ders sırasınca bütün ilginin odağı olmanızı sağlar. Firesiz öğrenmenin en iyi ve verimli yolu özel hoca ile öğrenme yoludur. Ayrıca, öğretmeninizin de motivasyonu yüksek ve sizin üzerinizde hedefi olmalıdır…Demeli ki, ’Ben bu seviyedeki öğrenciyi 75-80 saatte yetiştiririm.’ Öğretmen ile öğrenci arasında sözlü bir anlaşma olmalı.’Haftada 4 saatlik bir kursla 5 ayda bu iş biter’ gibi…

İngilizce öğrenirken sizi etkileyen faktörleri ve kendinize özgü çok özel öğrenme stillerinizi önceden öğrenmeniz gerekir.Nasıl bir stil ile, Nerede?, Ne zaman ve Nasıl daha kolay öğrenebilirsiniz?

Bunlar sizin başarınızı bire bir etkilemesi açısından çok önemli hususlardır.

Öğrenmenin şartı olarak; aşağıdaki hususların hangileri kendi tabiatınıza uygundur? Bunları tespit edip önceden belirleyiniz.

Tek başına çalışma alışkanlığı olanlardan mısınız?

Bir grup içerisinde işbirliğine dayalı ve tartışarak sebep sonuç ilişkisi kuranlardan mısınız?

Rahat ortamlarda yaparak ve bizzat yaşayarak öğrenenlerden misiniz?

Sessiz ya da müzikli/gürültülü ortamlardaki tercihiniz nedir?

Loş ya da aydınlık bir mekanda çalışma tercihiniz var mı?

Düzenli ya da rahat ortamda çalışma tercihiniz nedir?

Çalışırken atıştırmaya ihtiyaç duyarak çalışma tercihiniz var mı?

Çalışma saatlerini bizzat kendiniz mi tespit etmelisiniz?

Ders çalışmaya başlamak için yüksek ya da düşük motivasyona sahip olma durumunuzu gözlemleyin.

Karşınıza zor bir konu çıktığında yeni bir konuya geçmek mi yoksa yarım bırakarak sonra tamamlamak mı? Bunu önceden bilmelisiniz.

İlle de kontrollü çalışmak ve mutlaka bir öğretmen eşliğinde mi çalışmak istersiniz?.

Ayni anda tek bir derse odaklanma ya da hem TV izlemek hem radyo dinlemek gibi bir alışkanlığınız var mı?

Ders çalışmada süreklilik-odaklanma konusunda zorlanır mısınız ya da dayanıklı mısınız yoksa uzun süre çalışabilir misiniz?


İngilizce Öğrenirken ‘Öğretme ve Öğrenme Stilleri’

Bir kişinin en iyi öğrendiği yol onun öğrenme stilidir. Birey kendi öğrenme stilini bilirse öğrenme zevkli ve verimli olur. Araştırmalar, başarısız olarak görünen pek çok öğrencinin başarısızlık nedenlerinin kendilerine uygun çalışma ve öğrenme yöntemini kullanmamaları olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir diğer neden de öğretmenlerin öğretme stilleri ile öğrencilerin öğrenme stillerinin farklı olmasıdır. Öğrencinin öğrenme tercihi ile öğretmenin öğretme stili uyuştuğu zaman motivasyon yükselmekte ve başarı artmaktadır. Çok ilginçtir ki, öğretmenlerin öğrendikleri gibi yani, kendi öğrenme stiline göre öğrettikleri görülmektedir. Öğretmenler daha çok analitik düşünme biçimine sahiptirler ve konu odaklıdırlar. Bu nedenle pek çok öğretmen kendilerinde işe yarayan öğrenme stili ile uyumlu olmasını tercih ederler.

Stiller 2 grupta toplanırlar:

1)Analitik Düşünme Biçimi

Adım adım öğrenirler. Sessiz ortamları tercih ederler.Yalnız çalışırlar.Masa başında çalışmak konsantrasyonlarını arttırır. İyi aydınlatılmış ortamları tercih ederler.Bir işi bitirmeden diğer işe başlamazlar.Sabah saatlerinde daha verimlidirler

2)Bütünsel Düşünme Biçimi

Öncelikle ana fikri anlamaya çalışırlar. Sosyal-dışa dönüktürler.Rahat çalışma ortamını tercih ederler.Aydınlık yerlerden nefret ederler. Müzik dinleyerek çalışırlar. Grup halinde çalışmayı tercih ederler.Sık ara verirler.Aynı anda birden fazla işe odaklanırlar.

Başarısız Öğrencilerin özellikle ihtiyaç duydukları hususlar nelerdir?

Belirli aralıklarla hareket etmek isterler
Dokunsal/Kinestetik öğrenmeye yönelik uygulamalı etkinlikler isterler
Zor olan konuların sabah yerine günün başka saatlerinde öğrenilmesini isterler
Yüksek motivasyonlarının kendilerince fark edilmelerini isterler
Otoriterlik yerine arkadaşça tavrı tercih eden öğretmenleri severler
Zor bir konunun daha kolay öğrenilebilmesi için tüm bilgiyi algılama yollarına uygun yöntemleri içeren kaynaklara ihtiyaç duyarlar
10-15 dakikadan fazla iskemlede oturamadıkları için hareket ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için normal sınıf düzeni haricinde oturma düzenleri olsun isterler
Florasan lambalar ve yoğun aydınlatma yerine daha yumuşak aydınlatma tercih ederler
Özetle, okul yönetimi ve öğretmenlerin öğrencilerin öğrenme stillerini dikkatli bir şekilde değerlendirmesi gerekir. Öğretmenlerin kendi öğretme ve öğrenme stillerini analiz edip sınıf içinde ders anlatırken farklı öğrenen tüm öğrencilere yönelik bir yaklaşım sergilemeleri, daha az öğrencinin hayal kırıklığına uğramasını ve akademik alandaki başarısızlıklarının azalmasını sağlar.

Öğrenmeyi etkileyen yukardaki faktörlerin ve size özgü sitillerin önceden bilinmesinde mutlaka çok yarar vardır.

Bunları bir yere not edin ve sık sık hatırlayın. Unutmayın ki düşünme biçiminiz öğrenme stilinizi ortaya çıkarmaktadır.


Bir Kabus!..

İngilizcede Başarısızlık korkusu ve nedenleri

1) Bireylerin öğrenme farklılıkları: Her birey farklıdır ve farklı öğrenir.Nasıl öğrendiğimizi önceden bilmek gerekir.Birey, bilgiyi farklı şekilde alır ve işler.Bu bilgiyi almak için öğrencinin görsel, iştsel ve knestetik(bilgiyi uygulayarak, yaparak algılama) yollarından birini daha çok tercih ettiğiyle ilgilidir.Ülkemizde, bu daha çok işitsel olarak yapılır.Öğrenme stillerimizin önceden bilinmesi ve buna yönelik bir öğretim yöntemi problemin çözümüne katkı sağlayacaktır.

2) Yeterli iç motivasyonun olmayışı: Galileo, ’Bir insana bir şey öğretemezsiniz.Sadece ona, kendisini keşfetmesinde yardımcı olabilirsiniz’ diyor.Eğer öğrencinin içinde öğrenmek ile ilgili bir istek ve arzu yoksa en iyi öğretmenin bile yapacağı bir şey yoktur.Bu nedenle, öğrencilerde öncelikle öğrenmeye karşı merak ve istek oluşturulmalıdır.Öğrencilerin okulda öğrendiklerini günlük yaşamda kullanamadıklarını ileri sürmeleri, gelecekteki hedefleri ile şu an öğrendikleri arasında bağ kuramamaları, ders çalışma ile ilgili motivasyonlarını azaltmaktadır. Bu sorun ile ilgili öğretmenlere çok önemli bir görev düşmektedir. Öğrencilere öğrendikleri her şeyin yaşamdan geldiğini aktarabilmelidirler.

3) Mükemmeliyetçilik saplantısı: Okuma, yazma, dinleme, anlama, konuşma ve çeviri konularının hepsinde birden eşit seviyede başarılı olma düşüncesi öğrenmenin önünde engel olarak çıkabilmektedir.

4) Başarısızlık korkusu: Pek çok öğrencinin, ‘Gramerim iyi ama konuşmam zayıf’ , ‘ Okuyorum, anlıyorum, ama ne dendiğini anlamakta zorlanıyorum’. Ya da ‘ Okuma, dinleme, anlama ve çevirim iyi ama konuşamıyorum’ veya ‘İngilizcem her yönden iyi, konuşulanı gayet iyi anlayabiliyorum ancak konuşamıyorum çünkü pratiğim yok’ gibi endişeleri de sıkıntı vericidir. Oysa bilinenin az da olsa kullanımı insanın özgüvenini geliştirecek ve öğrenmenin daha iyi olması yönünde teşvik edici olacaktır.

5) Hedef belirleyememe: İnsanın genel anlamda tüm hayatı gerekli bir unsur olan hedef belirleme, dil öğreniminde de önem taşımaktadır.İngilizceyi öğrenmek isterken hangi amaçla, ne kadarlık bir zaman diliminde ve hangi yöntemlerle, nasıl bir çalışma temposuyla öğreneceğimize baştan karar vermeliyiz ki, haritasız bir turiste dönmeyelim.

6) Devamlılığın sağlanamaması: Her ne olursa olsun herhangi bir şeyi öğrenmenin ve geliştirmenin genel kuralı, devamlı, düzenli ve sistemli çalışmaktır.’ Sebat ve Devam’ ilkesiyle ancak sonuca ulaşmak mümkündür.

Ayrıca ;

Öğrenme sitillerinizi önceden bilmelisiniz.(Barbara Prashnig) Her birey farklıdır ve farklı öğrenir. Nasıl öğrendiğimizi önceden bilmek gerekir. Birey, bilgiyi farklı şekilde alır ve işler. Bu bilgiyi almak için öğrencinin görsel, işitsel ve kinestetik (bilgiyi uygulayarak, yaparak algılama) yollardan birini daha çok tercih ettiğiyle ilgilidir. Ülkemizde, bu işitsel olarak yapılır. Her ne olursa olsun bir genel kural olarak düzenli ve sistemli çalışmak oldukça önemlidir.’Sebat ve Devam’ ilkesini hatırlayın.

Yukarda bahsedilen hususları önceden bilmenizde yarar vardır. Çünkü, kendi engelinizi önceden keşfederseniz bunlarla ilgili öğretmenlerinizden ve ailenizden destek alarak nasıl mücadele etmeniz gerektiğini bilirsiniz.

Bu nedenle, öğrencilerde öncelikle öğrenmeye karşı merak ve istek oluşturulmalıdır. Öğrencilerin okulda öğrendiklerini günlük yaşamda kullanamadıklarını ileri sürmeleri, gelecek ile ilgili hedefleri ile şu an öğrendikleri arasında bağ kuramamaları ders çalışma ile ilgili motivasyonlarını azaltmaktadır. Bu sorun ile ilgili öğretmenlere çok önemli bir görev düşmektedir. Öğrencilere öğrendikleri her şeyin yaşamdan geldiğini aktarabilmelidirler.

İngilizceyi öğrenmek isteyen bireylerin iş hayatına geldiklerinde İngilizceyi hala öğrenemediklerini fark edip ‘Eyvah!’ dememek için yukarda tüm ayrıntılarıyla ele aldığımız öğrenme şartlarını ancak kendilerinde bulabilmeleri koşuluyla İngilizceyi öğrenebilmeleri söz konusu olabilir. Aksi takdirde, yukardaki koşulları haiz olmayan bireyler, boşuna uğraşmasınlar, İngilizceye başlamış olsalar bile, aşağıdaki sonuç cümlesi kendileri için kaçınılmaz bir kader olacaktır.

Türk insanının İngilizce öğrenmek gibi ciddi anlamda ne talebi ne derdi ne de sorunu var!...

Devamını Oku

İngilizce öğrenmenin püf noktaları

İngilizce öğrenmenin püf noktaları
Erciyes Üniversitesi Yabancı Dil Öğretim Görevlisi Ahmet Eyici, İngilizce öğrenmenin püf noktalarını açıkladı.

İngilizce öğrenmenin günümüzde artık bir özel yetenek alanından çıkıp, genel yetenek alanına girdiğini belirten Erciyes Üniversitesi Yabancı Dil Öğretim Görevlisi Ahmet Eyici, isteyen herkesin İngilizce'yi öğrenebileceğini belirtti. Eyici, yabancı dil öğrenmenin zor bir iş olduğu yönündeki yanlış inançların, dil öğrenmenin önündeki en büyük engel olduğunu söyledi. Doğru yöntemlerle yabancı dil öğrenmenin yollarını anlatan Eyici, eğitim ve öğretim kurumlarının hemen hemen her kademesinde 30 yıl görev yaptığını ifade etti. Eyici, "Benim ve meslektaşlarımı en çok üzen konu, kendini ifade etmesini bilmeyen amaçsız, hedefsiz ve kısa yoldan zengin olacağını düşünen gençlerin yetişmesi. Günümüzde gençlerin önündeki en büyük sorunlardan biri yabancı dil yetersizliğidir. Özellikle İngilizce hayatımızın her alanında kendini göstermektedir. İş arayan gençler en çok İngilizce bilmeme engeline takılıyorlar. İngilizce öğrenmeye yanlış yöntemlerle çalışmış ve başarılı olamamış kişiler, İngilizce öğrenemeyeceği inancına kapılıyorlar. Bu yanlış inanç da onların İngilizce öğrenememelerine ve İngilizce'den uzaklaşmalarına sebep oluyor. İngilizce öğrenmeye ilgi duyan herkes İngilizce'yi öğrenebilir" dedi.

Cep telefonu menüsünün bile İngilizce'ye çevrilmesinin yabancı dil öğrenmede yardımcı olacağını belirten Eyici, İngilizce öğrenmek isteyenlere ise şu tavsiyelerde bulundu:

"İnsanlar İngilizce öğrenirken hata yapmaktan ve gülünç duruma düşmekten korkuyorlar. Hata yaptığınız için kimse sizi ayıplamayacaktır. Eğitimizin ayrılmaz bir parçası olan hata yapmaktan korkmayın, hatta bilerek hata yapın. Öğreneceğiniz dilin bütün kelimelerini kısa sürede öğrenemezsiniz. Ama kelime hazinenizi geliştirmek için elinizden geleni yapmalısınız. İlk adım, öğrenilen yeni kelimelerle cümleler kurmak ve bu cümlelerin doğru telaffuzlarını öğrenmek. Duyduğun sözleri kafanızda Türkçe'ye çevirmeyin, konuşulanları o dilde anlamaya çalışın ve yanlış da olsa hemen hızlı bir şekilde cevap vermeye çalışın. Bu hızlı düşünme ve cevap verme yeteneğinizi geliştirecektir. İngilizce şarkı sözlerinin anlamlarını araştırarak öğrenin. Bu şarkıları ezberleyin. Şarkıları söylerken anlamlarını düşünün. Ne kadar çok şarkı öğrenirseniz dil alanınızın sınırlarını o kadar geliştirirsiniz. İngilizce'ye ait kitap, dergi, gazete, broşür ne bulursanız okuyun. Yanınızda küçük bir not defteri bulunsun. Kullanmayı istediğiniz dil kalıplarını, sözcükleri içinde bulunduğu cümle ile birlikte defterinize yazın ve tekrarlayın. Bir kalıp veya sözcüğün sizin olması demek, onu uzun dönemli hafızaya atmış olmak demektir. İngilizce TV ve film izlerken mümkünse kulaklık kullanın. Böylece beyniniz, işitsel dikkatiniz dağılmadan doğrudan kayıt yapabilir. Bunları yaparken filmi anlamayabilirsiniz ancak bu hiç önemli değil. Unutmamak gerekir ki beyin doğal olarak dil kalıplarını bir süre sonra ayrıştırma ve benzeştirme becerisine sahiptir. Film izlerken hoşlandığınız dil kalıplarını yazacak bir defteriniz olsun. Filmde duyduğunuz tonlamaları tekrarlamaya çalışın. Aynı filmi bir kereden çok izleyin. Olumsuz inanç, İngilizce konuşmanın önündeki en büyük engellerden biridir. Geçmişte yanlış tekniklerden kaynaklanan olumsuz bir deneyim, arkadaş ortamlarında yapılan hatalara gülünmesi, öğretmenin hata yapıldığı zaman kızması, sabırsızlık göstermek ve bunun gibi yaşanmış olumsuz olayların sonucunda farkında olmadan kendine yetersizlik duygusu ve kendine güven azalmış olabilir. Hata yapmak son derece normal bir durumdur. Bu durumun doğal bir durum olduğu inancı içerisinde İngilizce öğrenme çalışmaları devam ettirilmelidir. İngilizce öğrenebilirim inancı geliştirilmelidir".
Devamını Oku