coğrafya konu anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
coğrafya konu anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Coğrafya konusunda ilginç ve merak edilen konularda sorular ve cevapları

Sıcaklık terselmesi nedir, nasıl olur?

Normalde yeryüzünden yükseklere çıkıldıkça, sıcaklık her 200 metrede 1°C azalır. Ancak bazı durumlarda yerden yükseldikçe sıcaklık azalmaz, tersine artar. İşte bu olaya sıcaklık terselmesi ( inversiyon ) denir. Sıcaklık terselmesi daha çok soğuk kış mevsiminde görülür. Yeryüzünün karla örtülü olduğu, durgun ve bulutsuz kış gecelerinde yerden yansıma çok olduğundan yeryüzü çok soğur. Oysa yerden yüksek olan katmanlarda, soğuma bu kadar hızlı gerçekleşmediğinden, bu katmanlar yeryüzüne oranla sıcak kalır. Bu nedenle yukarı çıkıldıkça hava soğuyacağı yerde, belirli bir yükseltiye kadar ısınır.

"
İGLO" Adı Verilen Eskimo Evleri Neden Kar ve Buzdan Yapılır?
Eskimoların yaşadığı yerler kutuplara yakın bölgelerdir. Bu bölgelerde sıcaklık yıl boyunca çok düşük olduğundan, her taraf kar ve buzla kaplıdır. Dolayısıyla; ev yapımında malzeme olarak ağaç ve taş kullanma imkanı yoktur. Bu nedenle; ev yapımı için en uygun malzeme, çevrede yaygın olarak bulunan kar ve buz örtüsüdür.

180 Meridyeni Aşılınca Neden Tarih Değişir?
180’i doğuda 180’i batıda olmak üzere 360 meridyen vardır. İki meridyen arası zaman farkı 4 dakika olduğuna göre, 360 meridyen arası 360x4 =1440 dakika, yani 24 saattir. Bu nedenle 180° meridyeninin iki yanı arasında 24 saatlik yani bir günlük zaman farkı vardır. Bu durum ise tarih değişikliğine neden olur. Bu nedenle; batıdan doğuya gidilerek 180° meridyeni geçilirse tarih bir gün geri; doğudan batıya doğru gidilerek,180° meridyeni geçilirse, tarih bir gün ileri alınır.

Akarsular Araziyi Neden Deniz Seviyesine Kadar Aşındırır?
Akarsuların hedefi denize ulaşabilmektir. Arazi deniz seviyesine kadar aşındırılmadığı sürece eğim olacağından, akarsu belirli bir hızla akar ve araziyi aşındırır. Oysa yatağını deniz seviyesine (sıfır metre) kadar aşındıran bir akarsu denge profiline ulaşmış olur ve derine aşındırması sona erer.

Ay’da Neden Atmosfer Yoktur?
Ay’ın kütlesi dünya kütlesinin 1/6 ‘sı kadardır. Bu yüzden Ay’da çekim daha azdır ve çevresini saran gaz tabakası uzay boşluğuna kaçmıştır, dolayısıyla atmosferi yoktur.

Ay’da Neden Volkanizma ve Deprem Olayları Görülmez?
Dünya ve Ay; aynı kızgın kütleden kopmalarına rağmen, Ay’ın tamamı soğuyup; katılaştığı halde, dünyanın içi sıcaktır. Çünkü Ay’ın kütlesi dünyanınkine oranla küçüktür ve tamamen soğuyup katılaşmıştır. Bu nedenle Ay’da volkanizma ve deprem gibi olaylar görülmez.

Başlangıç meridyeni nasıl seçilmiştir?
Başlangıç meridyeni seçilmeden önce her ülkenin harita yapımcıları başlangıç boylamı olarak kendi ulusal gözlemevinden geçen meridyeni esas alıyorlardı ABD’liler Washington, Fransızlar Paris, İngilizler Greenwich gibi… Ancak coğrafi keşifler ve harita yapımcılığı konularında İngilizler önde olduklarından birçok ülkenin gemicileri İngiliz haritaları kullanıyordu. Bu nedenle 1884 yılında Greenwich diğer ülkelerce de başlangıç meridyeni kabul edilmiştir. Greenwich’in başlangıç meridyeni seçilmesinin diğer bir nedeni de 0° meridyeni ile tam bir çember oluşturan 180° meridyeninin dünyada tarih değişikliğine yol açmasıdır. Greenwich başlangıç kabul edildiğinde 180° meridyeni Büyük Okyanusun tam ortasından geçtiğinden birkaç küçük ada ülkesi dışında tarih değişikliğine yol açmaz.

Bazı ağaçların yaprakları niçin kışın dökülmez?
Çam, köknar, servi, ladin ve ardıç gibi bazı bitkiler kış mevsiminde yaprak dökmezler; yalnızca yaprak değiştirirler Çünkü bu ağaçlarda iğne yaprak yüzeyinin küçük olması terleme yoluyla olan su kaybını azaltır. Ayrıca ağaçlar yıl boyunca yeşil kaldıklarından sürekli besin üretirler. Soğuk kış günlerinde bile besisuyu bunların yapraklarına kadar dağılabilir. Bu nedenle bu tür ağaçlar yaprak dökme ihtiyacı hissetmezler.

Bir haftada niçin 7 gün vardır?
Dünya’nın yörüngesi Ay, Dünya çevresindeki hareketini yaklaşık 28 günde tamamlar. Bu süre içinde yeniay, birinci dördün, dolunay, ikinci dördün olarak dört farklı görünüş ortaya çıkar. Dolayısıyla 28 gün 4’e bölündüğünde haftanın 7 günü bulunmuş olur. Bir haftanın 7 güne bölünmesi Keldanilerden kalma bir yöntemdir.

Bir yılda niçin 12 ay vardır?
Dünya Güneş çevresindeki turunu bir yılda; yani 365 günde tamamlar. Dünya çevresindeki bir turunu yaklaşık 28 günde tamamlayan Ay, bir yıllık sürede dünya çevresinde yaklaşık 12 kez dönmüş olur. Dolayısıyla bir aylık süre Ay’ın dünya çevresindeki bir turu, 12 ay ise bir yıllık turunun süresidir.

Bulutlar neden gökyüzünde hareket eder?
Bulutlar havada asılı su zerreciklerinden oluşurlar. Yeryüzünde hava durgun olsa bile, bulutların bulunduğu yüksek tabakalarda esen rüzgârlar bulutların yerini değiştirir. Bu nedenle yükseklerdeki bulutlar hareket etmiş olur.

Bulutsuz Kış Gecelerinde Neden Ayaz (Soğuk) Olur?
Atmosferdeki gazların varlığı ve yoğunluk,güneşten yeryüzüne gelen ve yeryüzünden yansıyan ışınların tutulmasında önemli bir etkendir. Bulutsuz kış gecelerinde havadaki su buharı az olduğundan yeryüzünde ısı birikimi azalır, yerden yansıyan ışınlar tutulamaz. Bu nedenle hava çok çabuk soğur ve ayaz olur.

Buz Matken, Kar Neden Beyazdır?
Cisimlerin renkli algılanmaları cismin göze yansıttığı ışığın rengiyle ilgilidir. Güneş ışınları kar kristalleri tarafından eşit oranda yutulduğundan yani; hiç biri diğerinden fazla yansıtılmadığından beyaz görünür. Kar da kristal yapıda olduğundan, ışığın tüm renklerini yansıtır ve bu nedenle beyaz görünür.

Buzlanmaya karşı yollara neden tuz dökülür?
Tuz buzun içine girdiğinde asetik özelliği nedeniyle onu çözer. Saf su 0°C’de donarken, çözülen tuzlu su donma noktasını düşürdüğünden sıfırın altındaki sıcaklıklarda dahi donmadan kalmasını sağlayabilir. Bu nedenle tuzlu su daha düşük bir sıcaklıkta donar. Böylece yolların buz tutması ve kayganlaşması önlenmiş olur.

Bütün ülkelerde saatler neden aynı vakti göstermez?
Bir yerde saatin kaç olduğunu güneşin konumu gösterir. Dünya ekseni etrafında döndüğünden, ülkeler güneşin önünden farklı zamanlarda geçer. Bu nedenle aynı anda her ülkenin yerel saati farklı zamanı gösterir.

Çok Derinden Gelen Yer Altı Suları Neden Sıcaktır?
Yerin derinlerinde bulunan mağma nedeniyle, derinlere inildikçe her 33 metrede sıcaklık 1°C artar. Bu nedenle; çok derinlerden, yani mağmaya yakın yerlerden gelen yer altı suları sıcaktır.

Deniz kıyısındaki çoğu ağaç neden eğiktir?
Deniz kıyısındaki yerlerde kara ve denizlerin ısınma özellikleri nedeniyle basınç farkları belirgindir. Bir bölgede basınç farkı oluştuğunda ise rüzgâr eser. Bu nedenle kıyı bölgelerinde rüzgârlar daha etkilidir ve çoğunlukla denizden karaya doğru eserler. Dolayısıyla büyüyen ağaçlar destek verilerek sağlamlaştırılmamışa esen rüzgârın etkisiyle bir yöne doğru eğilir veya bükülürler.

Denizden Gelen Rüzgarlar Yazın Serin, Kışın Ilık Eser, Neden?
Denizlerde güneş ışınları derinlere kadar ulaştığından, ısınma ve soğuma hızı karalardakine oranla yavaştır. Bu nedenle; denizler karalara oranla yazın daha serin, kışın ise daha ılıktır. Dolayısıyla; denizlerden gelen rüzgarlar yazın serin, kışın ılık eserler.

Denizler neden tuzludur?
Milyarlarca yıldır yağmur ve sel suları kayaçların bünyesindeki tuzu aşındırıp çözmektedir. Sel sularının beraberinde taşıdığı bu tuzlar denizlere ve bataklıklara taşınmaktadır. İşte deniz tuzluluğunun kaynağı taşınan bu malzemedir. Denizlerde ki suyun bir kısmının sürekli buharlaşması tuz oranın sabit kalmasına neden olmaktadır. Ancak her denizin tuzluluk derecesi buharlaşmaya dolayısıyla da bulunduğu enleme göre farklılık göstermektedir.

Denizlerin Derinliği Nasıl Ölçülür?

Ekograf adı verilen aletlerle deniz dibine ses dalgaları gönderilir ve yankının kaç saniyede döndüğü hesaplanır. Böylece ses hızından hareket edilerek derinlik ölçümü yapılabilir. Ayrıca;kurşun toplar halatlarla derine salınarak da derinlik ölçümü yapılmaktadır.

Doğuya Doğru Gidildikçe Saatler Neden İleridir?

Dünya, ekseni etrafındaki hareketini batıdan doğuya doğru yapar. Bu nedenle; doğudaki yerler güneşin önünden daha önce geçer ve saatleri daha ileridir.

Dünya’dan neden Ay’ın hep aynı yüzü görülür?

Dünya’nın uydusu Ay hem kendi ekseni etrafında, hem de Dünya çevresinde döner. Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönüş süresi, Dünya çevresindeki dönüş süresiyle aynı olduğundan Dünya’dan Ay’ın sürekli aynı yüzü görünür.

Dünya’nın Ekseni Etrafındaki Çizgisel Dönüş Hızı Neden Her Enlemde Farklılık Gösterir?
Dünya’nın küresel şekline bağlı olarak, enlemlerin boyları ekvatordan kutuplara doğru kısalır. Oysa, dünyanın ekseni etrafında ki dönüş süresi her enlemde aynı olup; 24 saattir. Bu nedenle ekvatordan kutuplara gidildikçe, aynı zamanda kat edilen yol giderek kısalacağından, dünyanın çizgisel dönüş hızı da her enlemde farklı olur.

Dünyanın döndüğünü neden hissetmeyiz?
Dünya Ekvator’da saatte 1670, Türkiye’de ise 800 kilometre hızla dönmektedir. Buna rağmen dünyanın döndüğü hissedilmez. Çünkü bizler de dünyayla birlikte büyük bir hızla hareket etmekteyiz. Birlikte döndüğümüzden dünyanın döndüğünü hissedemeyiz. Bu durum gözlerimizi kapadığımızda, sabit bir hızla giden bir uçak veya arabadaki hızı hissetmemeye benzer. Ayrıca dünya ile birlikte yaptığımız yolculukta hareketler sabit hızda olup, mesafelerin uzun olması nedeniyle yörüngeler düzmüş gibi algılanır. Bu da hızın hissedilmemesinde bir etkendir.

Enlem ve Boylam ne işe yarar?
Her hangi bir bölgenin; veya ülkenin dünya üzerindeki yerinin belirlenmesini sağlar. Böylece; hava ve deniz ulaşımında yön ve yer tespitinin yapılmasına, arama ve kurtarma çalışmalarında yerin tam tespit edilmesine katkı sağlar.

Gayzerler neden fışkırır?
Gayzerler, aktif yanardağların bulunduğu bölgelerde oluşur. Derinlerde ki magmaya veya yakınına kadar ulaşan yeraltı suları ısınarak kaynamaya başlar. Oluşan buhar ve gaz basıncı derinlerdeki suyu büyük bir kuvvetle dışarı fışkırtır. Yeraltındaki kaynamış su belirli aralıklarla fışkırır Kuzey Amerika’nın batısı, Yeni Zelanda ve İzlanda’da gayzer kaynakları yaygındır. Örneğin İzlanda’da 2000 gayzer vardır.

Gece Neden Karanlıktır?
Bir cismin aydınlanabilmesi için güneşten ışık alması gerekir. Güneş battıktan sonra güneş ışınları dünyanın güneşe dönük olmayan tarafına erişemez. Bu nedenle de; gece karanlık görünür.

Gelgit olayı neden olur?
Uzayda ki tüm gök cisimlerinin çekim kuvvetleri vardır. Cisimlerin çekim kuvvetleri k ütlelerinin büyüklüğü ve yakınlıklarıyla orantılıdır. Gök cisimleri içinde dünyaya en yakın olanı Ay’dır. Bu nedenle Ay özellikle açık deniz ve okyanusların üzerine gelince suları kendine doğru çeker, böylece okyanus suları yükselir. Buna “gel” denir. Dünya ekseni etrafında döndüğü için etki alanı içindeki deniz bir süre sonra yer değiştirmiş olur. Bu nedenle çekim etkisinden kurtulan okyanus suyu alçalır. Buna da “git” denir Ay ve Güneş aynı hizaya geldiklerinde çekim etkisi arttığından gelgit genliği artar.

Gezegenler neden düşmez?
Uzaydaki cisimler belli bir kütleye sahip olduklarından birbirlerini çekmeleri, dolayısıyla düşmeleri gerekirdi. Ancak uzaydaki cisimler döndüklerinden ortaya çıkan merkezkaç kuvvet diğer cisimlerin çekim kuvvetini dengeler. Dünyada yerçekimi vardır ve cisimleri kendine çeker. Güneş de dünyayı kendine çeker, oysa dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden oluşan merkezkaç kuvvet dünyayı güneşten uzaklaştırmaya çalışır. Böylece dünya biri dünyayı güneşten uzaklaştırmaya çalışan diğeri güneşe çeken iki güç arasında düşmeden dengede durur.

Gök Gürültüsü Nasıl Oluşur?
Şimşek çaktığı zaman,çevredeki hava bir anda 30.000°C’ye kadar ısınır. Çok hızlı ısınan bu hava,aniden genleşir ve normal basıncın 100 misli bir hızla yayılır. Bu hızlı ısınma ve yayılma büyük bir gürültü yaratır. İşte bu genleşme ve patlamaya gök gürültüsü denir.

Gökkuşağı Neden Oluşur?
Güneş ışığı renksizmiş gibi görünmesine karşın, altı farklı renkten oluşur. Yağıştan sonra güneş açtığında, güneşi arkamıza alıp; atmosfere baktığımızda, gökkuşağı çoğu kez görülür. Bunun nedeni; güneşten gelen ışınların havada asılı duran su damlacıklarından geçerken kırılarak renklere ayrılmasıdır. Böylece gökkuşağı oluşur.

Göktaşları Neden Parçalanarak Yeryüzüne Ulaşır?
Yeryüzüne yönelen göktaşları ( meteorlar ) dünya atmosferine girdikleri anda; sürtünme ve aşırı ısınmanın etkisiyle, tutuşup parçalanırlar. Halk arasında bu olay, yıldız kayması ( akanyıldız ) olarak ta bilinir.

Gökyüzü Neden Mavi Renkte Görünür?
Gökyüzünün mavi görünme nedeni yerküreyi çepeçevre saran hava tabakası, yani atmosferdir. Atmosferin bileşimindeki gazlar güneş ışığındaki mavi rengi diğer renklerden daha çok yansıttığı için gökyüzü mavi görünür.

Gündoğumu ve günbatımı anlarında Güneş neden kırmızı görünür?
Dünya atmosferi toz parçacıklarıyla dolu bir hava tabakasıdır. Bu toz ve parçacıklar güneş ışığını dağıtır. Gündoğumu ve günbatımında güneş ışınları eğik açı ile geldiklerinden atmosferde kat ettikleri yol daha uzundur ve daha fazla dağılırlar. Güneş ışınlarının kırmızı ve turuncu kısımlarının dağılması daha zordur ve bu ışınların çoğu dünya ya ulaştığından gökyüzü kırmızı renkte görünür.

Güneş bütün ülkelerden görünür mü?
Güneş bütün ülkelerden görünür, ancak farklı zamanlarda. Çünkü dünya kendi ekseni etrafında döner. Dolayısıyla dünya döndükçe güneşin karşısına gelen ülke aydınlanmış olur. Güneşin karsından geçip giden kısımdaki ülkelerde ise hava kararır ve gece yaşanır. Ancak mevsimler nedeniyle kutup daireleri ile kutup noktaları arasında kalan bölgelerde bu durum her gün yaşanmaz, yani güneş her gün görülmez.

Güneş ışınlarının en büyük açıyla geldiği 21 Haziran neden Kuzey Yarımkürenin en sıcak günü değildir?

Güneş ışınlarının düşme açısı bir yerin ısınmasında etkili tek faktör değildir. Aslında bir yere güneş ışınları ne kadar büyük açıyla düşerse, oraya ulaşan enerji miktarı da o oranda artar. Ancak unutulmamalıdır ki bir yerin ısınmasında; denize uzaklık, yükselti, nem miktarı, okyanus akıntıları ve de ısınma süresi ile ısı birikimi de büyük öneme sahiptir. Bu nedenle Kuzey Yarımküre’nin en sıcak günü, güneş ışınlarının en büyük açıyla ulaştığı 21 Haziran olmayıp genelde ısı birikiminin en üst düzeye ulaştığı temmuz ayıdır.

Güneşli havalarda niçin renkli cama sahip gözlük kullanılır?
Çok yoğun ışık demeti ile ültraviyole ışınlar gözlerin retina tabakası üzerinde olumsuz biyolojik etkiler yaratabilir. İşte bu zararlı ışınlara karşı renkli gözlükler koruyucu bir perde işlevi görür. Renkli camlar sayesinde zararlı ışınların bir kısmı tutularak, gözlerin zarar görmesi engellenir. Bu nedenle güneşli havalarda renkli cama sahip gözlük yani “güneş gözlüğü” kullanılması yararlıdır.

Günün En Sıcak Saati Neden 12:00 Değil de 13:00 veya 14:00’tür?
Yeryüzünün ısınmasında, güneş ışınlarının düşme açısı ile birlikte ısı birikimi de önemli bir etmendir. Saat 12:00’de güneş ışınları daha büyük açıyla gelir, ancak ısı birikimi daha azdır. Oysa saat 13:00 veya 14:00’de güneş ışınlarının geliş açısı fazla değişmediği halde ısı birikimi saat 12:00’ye oranla daha fazladır. Bu nedenle günün en sıcak saati 12:00 olmayıp 13:00 veya 14:00’tür.

Haritalar Neden Gerçeği Tam Yansıtamaz?

Dünyanın şekli küreseldir. Haritalar ise düzlem üzerine aktarılır. Bu nedenle; küresel bir yüzeyi hiç bozmadan, hatasız bir şekilde düzlem üzerine aktarmak mümkün değildir. Ayrıca; yer şekillerinin eğim ve yükseltisi de her yerde aynı değildir. Haritalarda yer şekillerinin izdüşüm görünümü vardır. İşte bu nedenlerden dolayı, harita yapımı sırasında alan ve boyutlarda bozulma olur ve haritalar gerçeği tam yansıtamaz.

Hava boşluğunda uçaklar neden aniden irtifa kaybeder?

Hava boşluğu, hava yoğunluğunun normale göre az olduğu yerlerdir. Yoğunluğun az olduğu bu tip bölgelerde havanın kaldırma kuvveti azalır ve uçaklar yerçekimine bağlı olarak belli bir süreyle düşüş yaşarlar.

Hava neden yükselir ya da alçalır?
Isınan hava yükselir; çünkü ısınan havanın içindeki hava molekülleri seyrelir, genleşir ve hafifler. Yoğunluğu azalacağından zemindeki birim yüzeye uygulayacağı basınç azalır. Soğuyan hava ise alçalır; çünkü soğuyan havanın içindeki moleküller sıkışır, sıkışır ve ağırlaşır. Yoğunluğu artacağından zemindeki birim yüzeye uygulayacağı basınç artar.

Hava sıcaklığı neden gölgede ölçülür?
Gölgede ölçülen sıcaklıklar ölçümün yapıldığı ortamın sıcaklığı hakkında daha sağlıklı bilgi verir. Çünkü direkt olarak güneş ışığı alan insan ve doğal ortamlar, giysi ve ortamın özelliğine bağlı olarak güneş ışınlarının farklı dalga boylarını emer. Bu nedenle sıcaklığı farklı hissederler. Ayrıca güneşli ortamlarda ısı birikimi daha fazla olacağından, sıcaklıklar daha yüksek hissedilir. Örneğin aynı ortamda bulunan açık renk giysiye sahip biri ile koyu renk giysiye sahip birinin sıcaklıkları hissetme durumları farklıdır. Bu nedenle sıcaklıkların güneş ışınlarını direkt almayan gölge ortamlarda ölçülmesi, bir yerin sıcaklığı hakkında daha doğru bilgi verir.

Hava Tahmini Nasıl Yapılır?
Bunun için önce gözlem yapılır, yapılan gözlemler analiz edilir ve bu gözlemlere bağlı olarak, hava tahmini yapılır.

Hava Tahmini Nedir?
Belirli bir ülke, bölge veya merkezde; bir zaman dilimi içinde görülebilecek meteorolojik olayların bilimsel yöntemler kullanılarak, önceden öngörülmesidir.

Her Bulutlu Hava Neden Yağış Bırakmaz?
Yağışın oluşabilmesi,için hava kütlesinin içinde doyabileceği kadar nem olması şarttır. Bu nedenle,bulut kümesinin içinde havayı doyurabilecek kadar nem bulunmuyorsa;yani hava doymamışsa,yağış bırakmaz.

Hissedilen sıcaklık nedir?
Termometrenin gösterdiği sıcaklık ile insanların hissettikleri sıcaklık her zaman aynı değildir. Çünkü insanlar vücut sıcaklıklarını hep aynı tutmak zorundadır. İnsan vücudunun sıcaklığı çoğunlukla hava sıcaklığından fazla olduğundan, vücut sahip olduğu sıcaklığın fazlasını vererek sıcaklığı aynı derecede tutmaya çalışır. Ancak havadaki nem sıcaklık kaybını artırıp azalttığı için hissedilen sıcaklığın farklı algılanmasına neden olur. Örneğin % 30 oranındaki nemlilikte 20°C.lik sıcaklık rahatsızlık yaratmaz. Çünkü sıcak ve kuru havalarda, buharlaşma fazla olduğundan vücut serinler. Oysa % 90 oranındaki nemlilikte aynı sıcaklık değeri boğucu etkiler yaratabilir. Çünkü nemli ve sıcak bölgelerde buharlaşma az olacağından, ortamdaki sıcaklık vücutta birikir ve insanı bunaltır. Yine, örneğin % 30 oranındaki nemlilikte – 25°C.lik sıcaklık insanda fazla rahatsızlık yaratmaz. Çünkü kuru ve soğuk havalarda vücut serin olduğundan terleme olmaz ve ısı kaybı azalır. Oysa % 90 oranındaki nemlilikte aynı sıcaklık değeri dondurucu etkiler yapabilir. Çünkü nemli ve soğuk bölgelerde nem deriyi ıslatarak, buharlaşmayı artırır ve sıcaklık kaybına yol açar. Bu nedenle soğuk ve kuru havaya sahip Sibirya’da – 40°C.lik soğuğa rahatlıkla dayanılabildiği halde, soğuk ve nemli havaya sahip Batı Avrupa’da – 20°C.lik soğuğa dayanmak güçtür. Örneğin yaz mevsiminde Şanlıurfa, Mersin’den daha sıcak olduğu halde Şanlıurfa’nın kuru sıcağı insanı fazla rahatsız etmezken, Mersin’in nemli sıcağı insanı fazlasıyla rahatsız eder. Aynı nedenlerle çok nemli Ekvatoral bölgenin 25°C.lik sıcağı kuru çöllerin 38°C.lik sıcaklığından çok daha bunaltıcıdır. Dolayısıyla hissedilen sıcaklık, ortama göre vücudun algıladığı sıcaklıktır.

Kar Nasıl Oluşur?

Kar; donma noktasının altındaki sıcaklıklarda, genleşen bulutların içinde oluşur. Bu bulutlarda; buz kristalleri, su damlacıkları ve aşırı soğumuş su damlacıkları karışık halde bulunur. Aşırı soğumuş su damlacıkları, buz kristallerine temas ettiğinde hemen donar. Donan damlacıklar, daha sonra başka buz kristallerine yapışarak büyür ve kar tanelerini oluşturur. Kar taneleri, içindeki hava akımları tarafından tutulamayacak ağırlığa eriştiklerinde, düşmeye başlarlar.

Kışın Koyu Renk Giysiler Yaygınken, Yazın Neden Açık Renk Giysiler Tercih Edilir?
Koyu renk giysiler güneş ışınlarını emerken, açık renk giysiler güneş ışınlarını yansıtır. Bu nedenle; sıcaklıkların düşük olduğu kış aylarında koyu renk giysiler kullanılırken, sıcaklıkların insanları rahatsız edici boyutta olduğu yaz aylarında ise açık renk giysiler tercih edilir. Bu nedenle açık renk giysili bir insan ile koyu renk giysili bir insanın aynı sıcaklığı hissetme dereceleri farklıdır.

Kışın Neden Şimşek Çakmaz?

Şimşek oluşumu için, genel de kümülonimbus bulutlarına ihtiyaç vardır. Bunun için, yer ile 5 km yükseklikteki hava arasında 40°C’lik sıcaklık farkının bulunması gerekir. Örneğin; yerdeki sıcaklık 20°C ise yüksek seviyedeki sıcaklığın –20°C olması gerekir. Kış aylarında havanın alçak ve yüksek kısımları arasında ısı farkı az olduğundan, şimşek çakmaz. Şimşek çakması için, gerekli şartlar orta enlemlerde genellikle ilkbahar aylarında gerçekleşir.

Kutuplara Yakın Ülkelerde Evlerin Çatıları Normalden Daha Diktir, Neden?
Kutuplara yakın bölgeler, güneş ışınlarını yıl boyunca eğik açıyla aldıklarından; yıllık sıcaklık değerleri düşüktür ve yıllık yağışların büyük kısmı kar şeklindedir. Dolayısıyla; yağan karların çatıda birikmemesi ve daha kolay düşmesi için, çatıların eğimi normalden daha fazladır. Ayrıca kışın eğik açıyla gelen güneş ışınları eğimi fazla olan dik çatılara daha büyük açıyla düşeceğinden sıcaklığı arttırıcı bir etkiye sahiptir. Bu nedenle bu evlerin çatıları diktir.

Kutuplardaki Buzlar Erirse Ne Olur?
Yeryüzünde 37 milyon metreküp hacminde buz tabakası vardır. Kıyı şekilleri ve yükselti ortalamaları göz önüne alındığında, dünya üzerindeki buz tabakalarının tümü erirse deniz seviyesinde yaklaşık 60 metrelik bir yükselme olacağı tahmin edilmektedir. Bu da; özellikle Kuzey Avrupa da geniş bir bölgenin; Kuzey Fransa, Kuzey Almanya, Kuzey Polonya ile Hollanda ve Belçika'nın; ayrıca İskandinav ve Baltık ülkelerinin büyük bir bölümünün sular altında kalması demektir.

Lodos rüzgârı estiğinde neden sık, sık soba zehirlenmeleri gözlenir?
Rüzgârın esebilmesi için iki yer arasında basınç farkının, diğer bir ifadeyle sıcaklık farkının olması gerekir. Kış mevsiminde sobanın sıcak havası ve dumanı daha soğuk olan dış ortama doğru hızla yükselir. Bu nedenle bacanın çekişinde bir sorun yaşanmaz. Ancak lodoslu havalarda soba bacaları iyi çekmediğinden sık, sık gaz zehirlenmeleri yaşanır. Lodos güneybatı sektörden estiği için genellikle sıcak eser ve estiği ortamın sıcaklığını artırır. Bu ise dış ortam ile sobanın bacasından çıkan hava arasındaki sıcaklık farkını düşürür. Dolayısıyla soba bacasının çekiş gücü azalır. İçeriye yayılan karbonmonoksit gazından dolayı zehirlenmeler yaşanır.

Lut Gölüne neden “ölü deniz” denir?
Ürdün-İsrail arasındaki bu göl deniz seviyesinin 394 metre aşağısında olup yüzölçümü 920 km²’dir. % 26’lık oranıyla bu göldeki tuzluluk okyanuslardakinden tam altı kat fazladır. İşte bu olağanüstü tuzluluk nedeniyle sularında bazı bakteri türü dışında hiçbir canlı yaşayamaz. Bu nedenle Lut Gölüne “ölü deniz”de denilmektedir.

Meteorolojik Gözlemler de Neler Ölçülür?
Yer gözlemlerinde; rüzgarın yönü ve hızı, hava sıcaklığı, bağıl nem, bulutun cinsi ve miktarı, günlük buharlaşma, güneşlenme, yağış miktarı ile deniz suyu sıcaklığı ölçülür.

Mevsimler Nasıl Meydana Gelir?

Dünya, güneşin çevresindeki hareketini yaparken; düz değil de, bir yana eğik biçimde dönmektedir. Dünyanın bu eğik konumu nedeniyle, aynı anda güneş ışınları bir yarımküreye dik açıyla ulaşırken; diğerine eğik açıyla ulaşır. Böylece; her iki yarımkürede aynı anda farklı mevsimler yaşanır.

Neden baraj gölleri yapılır?
Akarsu yatakların önünün yapay bir setle kapatılmasına “baraj” denir. Bu setin arkasında biriken suya da baraj gölü denir. Barajlar vasıtasıyla toplanan muazzam su kütleleri elektrik santrallerini çalıştırdığı gibi kanallar vasıtasıyla kurak bölgelerin sulanmasına da olanak sağlar. Suları yağışlı mevsimde toplayıp kurak mevsimde serbest bırakarak, nehirlerin akışını düzenler; böylece sel ve taşkınlar önlenmiş olur. Baraj göllerinde ayrıca su ürünleri avcılığı ve taşımacılık ta yapılabilir.

Neden Kerpiç Evler Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgelerinde Yaygındır?
Kerpiç;çamur, saman, ot ve saz karışımının kalıplara dökülerek; tuğla büyüklüğünde ve biçiminde, yapılan bir yapı malzemesidir. Dolayısıyla yıllık yağış miktarının az olduğu yörelere özgü bir yapı malzemesidir. Çok yağış alan bölgelerde kerpiç yapı eriyip bozulabilir. Güneydoğu ve İç Anadolu bölgelerinde yıllık yağış miktarı çok azdır. Bu nedenle bu bölgelerin kırsal kesimlerindeki yapılarda kerpiç yaygın olarak kullanılmaktadır.

Neden Kıyı Turizmi Akdeniz Kıyılarında, Karadeniz Kıyılarındakine Oranla Çok Gelişmiştir?
Akdeniz Kıyıları; Ekvatora daha yakın olduğu için, yıllık ve mevsimlik sıcaklık ortalamaları Karadeniz Kıyılarına oranla daha yüksektir. Ayrıca; güneşli gün sayısı da Karadeniz kıyılarındakine oranla fazladır. Kıyı turizmi denize girme ve güneşlenmeye dayalı bir faaliyettir. Bu nedenle kıyı turizmi Akdeniz kıyılarında Karadeniz kıyılarındakine oranla çok daha gelişmiştir.

Okyanuslar neden dev ısı depoları olarak nitelendirilir?
Gerçekten dünya yüzeyinin % 71’ini kaplayan okyanuslar dünya için bir ısı deposu rolü oynayarak canlı yaşamına büyük katkı sunmaktadır. Okyanuslar gün boyunca aynı büyüklükteki bir kara parçasından beş kat fazla emdiği güneş enerjisini depolarken, gece boyunca biriktirdiği güneş enerjisini atmosfere geri vermektedir. Böylece günlük ve mevsimlik sıcaklık farklarını azaltmaktadır. Örneğin karalar üzerinde yıllık sıcaklık farkları 80° C’yi bulurken, denizler üzerinde 10 ° C’yi pek geçmez. Kısacası okyanuslar dünya için termostat işlevi görmektedir.

Pencere camları neden buğulanır?

Dışarıda havanın soğuk olduğu zamanlarda, içeride bulunan su buharı soğur. Böylece pencere camlarına değen küçük su damlacıkları yoğuşarak buğu meydana getirir.

Petrol Nasıl Oluşur?
Gerek karalar üzerindeki; gerekse denizlerdeki canlı kalıntılarının milyonlarca yıllık süreç içerisinde, yer kabuğu tabakaları arasında sıkışıp; kalmasıyla oluşur. Canlı kalıntılarının üzerinde biriken toprak ve çamur katmanları zamanla taşlaşır ve bu katmanların altında kalan, çürümüş canlı kalıntıları, basıncın etkisiyle petrol ve gaz haline gelir.

Pusulanın göstergesi niçin hep aynı yönü gösterir?
Pusulanın göstergesi küçük bir mıknatıstır. Büyük ve güçlü mıknatıs her zaman küçük mıknatısı kendine çeker. Dev bir mıknatıs olan kuzey kutbu, bütün mıknatısların göstergelerinin bir ucunu kendine çeker. Bu nedenle pusulaların göstergesi hep aynı yönü gösterir. Ve denizciler ile havacılar yön bulmada pusuladan yararlanır.

Rüzgar, Neden Her Zaman Esmez?
İki yer arasında rüzgarın esebilmesi için; basınç farkının olması gerekir ki, yoğun hava, hafif olan havanın boşalttığı bölgeye doğru aksın. Bu nedenle; iki farklı yer arasında basınç farkı yoksa rüzgarın esmesi beklenemez.

Rüzgârgülüne neden bu isim verilmiştir?
Rüzgârların geldikleri yönü göstermek için bir kadranın üzerine bir çeşit gül resmi çizilir, bunun okları da bir gülün taç yaprakları gibi merkezden çevreye doğru yayılır. 16 doğrultusuyla rüzgârgülü açmış taçyapraklı bir gülü anımsattığı için böyle isimlendirilmiştir.

Rüzgarlı ve Yağışlı Havalarda Televizyon Görüntüleri Neden Bozulur?
Yağışlı ve rüzgarlı havalarda atmosfer yoğunluğu fazladır; dolayısıyla uydulara gönderilen ve uydulardan yansıyan ışın demetleri, çok yoğun ortamlarda kayba uğradığından; görüntüler bozulur, seslerde hışırtılar oluşur.

Sera etkisi nedir?
İnsanların sanayide ürettikleri kloroflorokarbon gazları, orman ve fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkan is, duman ve karbondioksit güneşten gelen kısa dalga boylarına sahip ışınların geçmesine olanak verirken, dünyadan atmosfere yansıyan uzun boylu ışınların geçmesini engeller. Bu nedenle yansıyan ısının bir kısmı hapsedilmiş olur. İşte bu durum “sera etkisi” olarak nitelendirilir.

Sis nedir, nasıl oluşur?
Sis, yeryüzüne inip her şeyi saran, uzağı görmeyi engelleyen kalın ve yoğunlaşmış su buharı katmanıdır. Atmosferdeki su kaynaklarından buharlaşan nemli hava kütleleri soğuk bir ortam ve yüzey ile temas ettiğinde yoğunlaşır ve sis meydana gelir. Bu nedenle sis genelde havanın en soğuk olduğu sabah saatlerinde gözlenir.

Soğuk havalar da niçin ağzımızdan duman çıkar?
Solunum sırasında akciğerlerimiz, genelde vücutta bulunan su buharının bir kısmını dışarıya atar. Fakat soğuk hava akciğerlerimizden gelen ılık su buharını yoğunlaştırır. Sıkışan ve bir araya gelen su damlaları ise ağzımızdan çıkışta bir duman görünümü alır.

Soğuk kış gecelerinde kar yağdığında hava çok soğuk olmaz, neden?
Karın yağması için havanın neme iyice doyması gerekir. Bu ise havada bulut yoğunluğunun fazla olması anlamına gelir. Bulutlar yeryüzünün ışınım yoluyla atmosfere verdiği ısıyı azaltarak ayaz oluşumunu engeller. Ayrıca kar yağışı sırasında aniden buza dönüşen su damlacıklarının faz değişimleri sırasında ortaya çıkan gizli enerji de atmosferin ısınmasında etkilidir.

Sürekli Rüzgarlar ve Okyanus Akıntıları Neden Sapmaya Uğrar?
Dünya, ekseni etrafında batıdan doğuya doğru dönerken; bir doğru boyunca yol alması gereken sürekli rüzgarlar ve okyanus akıntıları; dünyanın doğuya doğru olan hareketi nedeniyle, yer değiştirerek hareket etmiş olur. Bu yer değiştirme; dünyanın dönme yönüne bağlı olarak; Kuzey Yarımkürede hareket yönünün sağına, Güney Yarımkürede ise soluna doğrudur.

Tarlalarda toprağa neden gübre karıştırılır?

Toprakta yetiştirilen tarım ürünleri toprağın ihtiyacı olan minerallerin önemli bir kısmını tüketirler. Oysa azot, fosfat, potasyum, magnezyum ve kükürt gibi mineraller bitkilerin yetişebilmesi için önemli bir ihtiyaçtır. Çünkü bitkiler besinlerini topraktan alırlar. Bu nedenle toprağa gübre katılmazsa, toprakta mevcut mineraller tükenir. Böylece yetiştirilen yeni tarım ürünlerinin verimi azalır.

Türk Mutfağının Çok Zengin Olması Neye Bağlıdır?
Gerek matematik konum koşulları, gerekse yer şekillerinin çeşitliliği nedeniyle Türkiye’de birden fazla iklim çeşidi bulunmaktadır. İklim çeşitliliğine bağlı olarak; tarımsal ve hayvansal ürün çeşitliliği de fazladır. İşte bu hammadde çeşitliliği, Türk mutfak kültürünün gelişip zenginleşmesinde temel etkendir.

Türkiye’deki Nüfusun Büyük Bir Kısmı Kıyı Kesimlerinde Toplanmıştır, Neden?
Denizlerin ılımanlaştırıcı etkisi, kıyı bölgelerinin iklimini olumlu yönde etkilemiştir. Ayrıca kıyı bölgelerinde yağış miktarı daha fazla, su kaynakları ve doğal bitki örtüsü daha zengindir. Kıyılarda; deniz taşımacılığı, balıkçılık, tarım ve kıyı turizmi olanaklarının bulunması da nüfusu çeken etkenler arasındadır. Bu nedenlerden dolayı; Türkiye’deki nüfusun büyük kısmı kıyı kesimlerinde toplanmıştır.

Ulusal Saatler Neden İleri Alınır?
Bir çok ülkede güneş; yazın daha insanlar uyurken doğar. Bu da, aydınlık saatlerin bir bölümünün boşa geçmesine neden olur. Bu nedenle; saatler ileri alınarak, güneş ışığından daha çok yararlanılması amaçlanır.

Uzay Neden Simsiyahtır?
Dünya atmosferinde ki hava; toz ve su damlacıkları, güneş ışığındaki mavi rengi diğer renklere oranla saçtıklarından; dünyada gökyüzü mavi renkte görünür. Uzayda; güneş ışığını saçacak hava ve su olmadığından uzay simsiyah görünür.

Yağmurun süresini ne belirliyor?
Bulutlar genelde hareket halindedir. Bu nedenle yağış sırasında çoğunlukla bulutun tümü yağış olarak yeryüzüne inmez. Örneğin 800.000 litre su içeren 25 kilometrelik bir kümilo nimbus bulutunun ancak 3–15 kilometre arasındaki hücre kısmı yağış olarak düşer. Bu nedenle normal koşullarda yağış 30 dakika ya da en fazla bir buçuk iki saat sürebilir. Fakat yağış hücreleri atmosfer koşulları sonucu sürekli olarak yenileniyorsa yağış çok uzun süre devam edebilir.

Yerdeki Gözlemler Nasıl ve Hangi Saatlerde Yapılır?
Hava tahmini için yapılan gözlemlere sinoptik gözlem denir. Bu tür gözlemler bütün dünyadaki meteoroloji istasyonlarında Greenwich orta saatine ( GMT ) göre aynı anda yapılır. Greenwich boylamında saat 12.00 iken diğer ülkelerin yerel saatlerine göre de ölçümler yapılır. Örneğin; Greenwich’te saat 12.00’de yapılan bir sinoptik gözlem, yerel saatle Türkiye’de 15.00’te, Hindistan’da 18.00’de Avustralya’da 22.00’de, Orta Amerikada ise 05.00’de yapılır. Ölçülen bu değerler; ulusal meteoroloji istasyonlarına, buradan da uluslar arası toplama merkezlerine gönderilir. Uluslar arası merkezde işlenen bilgiler raporlar halinde kullanıcıların hizmetine sunulmak üzere ulusal merkezlere geri yollanır.

Yerel Saat Ayarı Neye Göre Yapılır?
Dünya ekseni etrafında döndüğünden; yeryüzündeki herhangi bir noktanın güneşin görünen durumuna göre konumu sürekli değişir. Dolayısıyla; güneşin önünden 1°lik meridyen yayı 4 dakikada geçer. Bu nedenle; peş peşe gelen meridyen yayları arasında, 4 dakikalık zaman farkı vardır. Ve herhangi bir yer üzerinden geçen meridyen güneşin tam karşısına geldiği anda;12.00'ye ayarlanan saat, o yerin yerel saat ayarı olarak kabul edilir. Ancak; saatlerde birlik sağlanması açısından 15° ve katlarının saatleri esas alınarak; ulusal saat ayarı yapılır. ( Örneğin; Türkiye yaz saati ayarını 45° doğu, kış saati ayarını ise 30°doğu meridyenine göre yapar. )

Yerkabuğunu Oluşturan Plakalar Neden Hareket Eder?
Yerkabuğunun derinliklerinde;mağma adı verilen,sıcak ve akışkan malzeme bulunur. Mağmanın çalkalanması; veya hareketlenmesi sırasında, onun üzerinde yer alan yerkabuğu da hareket eder.

Yeryüzünden yükseklere çıkıldıkça Güneş’e yaklaşılmasına rağmen hava sıcaklığı neden azalır?
Güneş ışınları atmosferden geçerken havayı ısıtmaz. Çünkü hava güneş ışınlarını fazla tutamaz. Yanan bir sobanın veya ateşin çevresine oturduğumuzda da benzeri bir durumla karşılaşırız. Sobadan ışımayla yayılan ısı havayı ısıtamadığı halde yüzümüzü ve bedenimizi ısıtır. Zira yüzümüz ışımayla gelen ısıyı yutarak onu ısı enerjisine dönüştürmüştür. İşte yeryüzünün ısınması da böyle olmaktadır. Işımayla yeryüzüne ulaşan ısı, yeryüzü tarafından yutulduğundan ısı enerjisine dönüşür. Yeryüzünde biriken ısı enerjisinin bir kısmı ışımayla atmosfere dönerek, atmosferin alttan üste doğru ısınmasına neden olur.

Yüksek yerlere doğru çıkınca, kulaklarımız neden uğuldar ve tıkanır?
Yükseklere çıkıldıkça, kulaklar bir süreliğine tıkanır, konuşulanlar zor anlaşılır hale gelir. Atmosferdeki gazlar insan vücudunda belli bir ağırlık yapar. Deniz seviyesinde havanın insan vücudunun 1 cm2’sine yaptığı ağırlık 1000 gramdır. Ancak yükseklere çıkıldıkça hava tabakasının kalınlığı ve yoğunluğu azalır. Örneğin havanın insan vücuduna yaptığı ağırlık 3000 metrede 700 grama, 1200 metrede 200 grama düşer. İşte, yükseklere doğru basıncın giderek azalması, insanın alıştığı normal basınçtan daha az ağırlık yapması nedeniyle insanların kulakları uğuldar ve tıkanır. Konuşulanlar zor anlaşılır, belli bir yükseklikten sonra baş dönmeye, nefes daralmaya başlar.

Yün elbiseler neden sıcak tutar?
Yün ipliklerinin dalgalı kıvırcıkları nedeniyle deriyle giyecek arasındaki hava tabakasının, yani vücut ısısının dışarı kaçmasına ve dışarıdaki soğuğun içeri girmesine engel olur. Yani yünlü giysi aslında ısıtmaz iyi bir yalıtkan görevi yaparak sıcak tutar.

Devamını Oku

Coğrafya konu anlatımı TÜRKİYE’NİN HİDROGRAFYASI

1-

TÜRKİYE’NİN HİDROGRAFYASI
(Türkiye’nin Yer Üstü ve Yer Altı Suları)

YERALTI SULARININ DAĞILIŞI VE KULLANIM BİÇİMLERİ

Atmosferden yeryüzüne düşen yağışların bir kısmı (yağmur, kar, buzulların erimesi), yüzeysel akış ile yer üstü sularını meydana getirirken geri kalanı uygun koşullar altında yeraltına geçer. Bu sular yerin derin kısımlarına sızarak, alt kısmı geçirimsiz kayaçların oluşturduğu zonun üzerindeki geçirimli kayaçların gözenek, yarık, çatlak gibi kısımlarını doldurarak bir su tabakası oluştururlar.

Yeraltı suları, yeryüzüne doğal olarak çıkabildikleri gibi (kaynak), kuyular vasıtası ile de kullanılabilir hale getirilir. Kaynaklar, yeryüzüne çıkma tarzlarına göre çok çeşitli tipte olabilirler. Sularının sıcaklıkları, kırılmalar veya faylanmalar neticesinde ortaya çıkmaları (fay kaynakları), karstik sahalardan gelmeleri (karstik kaynaklar, voklüzler), akımları ve kimyasal bileşimleri (maden suları), yeryüzüne çıkma tarzları (aralı kaynaklar ve gayzerler) ve yeraltında bulunuş özelliklerine göre (serbest ve tünemiş akifer kaynakları, artezyen kaynakları) çeşitli tipte olabilirler. Bunlardan özellikle sıcak su kaynakları bir ülkeye ekonomik anlamda önemli katkılar sağlayacak alternatif bir enerji kaynağıdır. Sıcak su kaynakları bakımından değerlendirildiğinde ülkemizin oldukça zengin olduğu görülür.

Bu kaynaklar yurdumuzun belli kesimlerinde toplanmıştır. Güney Marmara bölümü, Ege bölgesi, Ankara, Eskişehir ve Kayseri kesimlerini içine alan İç Anadolu Bölgesi, Erzurum, Diyarbakır ve Nur dağları kesimi söz konusu alanlardır.

Diğer kaynak tipleri ise ülkemizde oldukça değişik alanlara dağılmıştır. Bunlardan Toros dağlarının eteklerinde ortaya çıkan, Muğla polyesinde kaybolan ve Gökova körfezinde izlenen, büyük kısmı kullanılmadan denize dökülen karstik kaynaklardan voklüzler, iç bölgelerimizde fosil sular olarak nitelendirilen ve artezyen açılarak faydalanabilecek olan sular, iç kesimlerden gelen akarsuların alüvyal tabanı beslemesi nedeniyle kıyı ovalarının hemen her noktasında dikkati çeken yeraltı suları ve her bölgemizde dikkati çeken kimyasal bileşimleri farklı olan maden suları bu tip alanlara örnek oluşturur.
Ülkemizde yer alan yer altı sularından ısıtma, sulama ve endüstriyel alanlarda, turizm faaliyetlerinde ve dış ticarette yararlanılabilir. Söz konusu suların kullanım alanları sıcaklığına bağlı olarak değişiklik gösterir.

AKARSULAR
Büyük Menderes Nehri: Batı Anadolu’nun en büyük akarsuyudur. Küfi Suyu ve Banaz Çayı kollarının birleşmesiyle oluşur ve Ege denizine dökülür. Uzunluğu 584 km’dir. Büyük Menderes ovası bataklıkları kurutulduktan sonra Türkiye’nin en verimli alanlarından birisi olmuştur.
Dicle Nehri: Ana kaynaklarını Doğu Anadolu dağlarından ve dipten sızma yoluyla Elazığ yakınlarındaki Hazar (Gölcül) gölünden alır. Türkiye'nin önemli akarsularındandır. Doğu Anadolu dağlarından çıkar, Basra Körfezi'ne dökülür. Toplam uzunluğu 1900 km’dir. Türkiye topraklarında kalan bölümün uzunluğu ise 523 km’dir. En önemli kolları Batman ile Garzan, Botan, Habur, Büyük Zap ve Küçük Zap'tır. Debisi ortalama 360 m³/sn dir. Eylül ayı ortalarında 55 m³/sn ile en küçük, Şubat sonunda 2263 m³/sn akımı ile büyük değişiklik gösterir. Akarsuda genellikle yaz sonu kuraklığı ve sonbahar başı yağış noksanlığı nedeniyle su azalır. Buna rağmen kış sonu yağışı ile ilkbahar başındaki karların erimesinden oluşan su ile kabarır. Dicle nehri üzerinde Kralkızı, Ilısu, Batman, Dicle ve Cizre gibi önemli Hidroelektrik Santralleri kurulmuştur.

-2-

Ceyhan Nehri: Akdeniz Bölgesi'nin büyük akarsularındandır. Uzunluğu 509 km’dir. Elbistan yakınlarından doğar. Çukurova'da geniş bir delta oluşturarak İskenderun Körfezi'ne dökülür. Başlıca kolları Hurman, Göksun, Söğütlü ve Aksu Çaylarıdır. Ceyhan Nehri Kasım ve Aralık aylarında sonbahar yağmurlarının etkisiyle geçici olarak kabarır. Bu aylardaki debisi 50 m³/sn'den 380 m³/sn'ye yükselir. Ocak ayında azaldıktan sonra Şubat ayında tekrar yükselir. İlkbahar mevsiminde yağmur halindeki yağışlar ve karların erimesiyle tekrar kabarır. Mayıs ayından itibaren azalmaya başlar. Nehir üzerine Aslantaş, Menzelet, Sır ve Berke Hidroelektrik Santralleri kurulmuştur.
Fırat nehri: Türkiye'nin en verimli ve su potansiyeli en yüksek ırmağı. Fırat isminin kökeni: Batı dillerinde Fırat nehri, Euphrates olarak geçer. Euphrates adı Yunanca'dan gelen bir sözcük olup, asıl kaynak muhtemelen eski Farsça'daki Ufratu ve Akad dilindeki Purattu 'dur. Eski Farsça'daki sözcüğün Avesta Farsça'sında geçen huperethuua(geçmesi kolay) olduğu tahmin edilmektedir. Siverek ilçesi, Dağbaşı Bucağı yakınındaki Maktalan civarında Şanlıurfa topraklarına giren Fırat nehri Adıyaman ve Gaziantep il sınırını belirledikten sonra Suriye, daha sonra Irak topraklarına girer. Irak'ta denize uzak olmayan bir noktada Dicle Nehri ile birleşerek Şatt'ul Arab'ı oluşturur ve Basra Körfezi'ne dökülür. Nehrin en önemli kolları Murat, Karasu, Tohma, Peri, Çaltı ve Munzur Çayları'dır. Toplam uzunluğu 2.800 km ile Türkiye sınırları içinde kalan bölümün uzunluğu ise 971 km'dir. 720.000 km² su toplama havzasına sahiptir. Fırat Nehri'nin rejimi Türkiye'deki diğer akarsulara göre daha düzenlidir. Mart ile Haziran ayları arasında yavaş yavaş kabarır, Temmuz ile Ocak ayları arasında çekilmiş olmasına rağmen yine de bol su akışı olur. Nehir üzerine Türkiye’nin en büyük barajları inşa edilmiştir. Bu barajlardan Keban, Karakaya, Atatürk ve Birecik Barajları tamamlanmıştır. Ayrıca Fırat'ın suyu inşa edilen 2 adet Şanlıurfa tüneli de Harran Ovası ve çevresine yıllardan beri suya hasret topraklara suyu ulaştırmıştır.
Gediz Nehri: Anadolu’dan Ege Denizi’ne dökülen Büyük Menderes Nehri’nden sonra ikinci büyük akarsudur. İç Batı Anadolu’daki Murat ve Şaphane dağlarından inen suların birleşmesiyle oluşan Gediz Nehri, batıya doğru ilerlerken, kuzeyden Kunduzlu, Selendi, Deliiniş ve Demrek Çaylarını, güneyden ise Kulu volkanik yöresinden gelen küçük dereleri sularına katar. Nehir, Salihli ilçesinin kuzeydoğusundan Gediz Ovası’na girer ve güneyden Kemalpaşa Ovası’ndan gelen Nif Çayını alarak Foça tepelerinin güneydoğusundan İzmir Körfezi’ne dökülür. Nehrin toplam uzunluğu 401 km olup, su toplama havzası ise 17.500 km2 dir. Taşkın dönemlerinde sık sık yatak değiştiren Gediz Nehri, yaklaşık 40.000 ha’lık bir delta oluşturmuştur. Zaman içerisinde İzmir Körfezi’ndeki bazı adalar da kara ile birleşmiş ve delta ovası içerisinde kalmıştır.
Kızılırmak Nehri: Türkiye topraklarından doğarak yine, Türkiye topraklarından denize dökülen en uzun akarsudur. Uzunluğu 1.355 km’dir. Başlıca kolları Deliceırmak, Devrez ve Gökırmak’tır. Nehir, İç Anadolu'nun kuzeydoğusundaki Kızıldağ'ın güney yamaçlarından doğar ve sırasıyla Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun illerinden geçerken çok sayıda dere ve çayın sularını toplayarak Bafra Burnu'ndan Karadeniz'e ulaşır.


-3-
Yağmur ve kar sularıyla beslenen nehrin rejimi düzensizdir. Temmuz ve Şubat arasında düşük su düzeyinde akan nehir, Mart ayında hızla kabarmaya başlar ve Nisan ayında en yüksek su düzeyine ulaşır. Ortalama debisi 184 m³/sn olan nehrin 20 yıllık gözlem süresince en az 18,4 m³/sn’ye ve en çok 1.673 m3/sn.’ ye ulaştığı tespit edilmiştir. Nehir üzerine 6 baraj yapılmıştır. Bunlar Kayseri ilinde Sarıoğlan, Ankara yakınlarındaki Kesikköprü, Hirfanlı ve Kapulukaya barajları ile nehrin Bafra Ovası’na kurulmuş Altınkaya ve Derbent barajlarıdır. İrili ufaklı birçok gölün bulunduğu Kızılırmak Deltası, Türkiye'nin en önemli kuş yaşam alanlarından da biridir. Adını suyunun renginden alan, antikçağda ise tuzlu akarsu anlamına gelen Halys adıyla anılan Kızılırmak, Anadolu'da kurulmuş medeniyetlere hep ev sahipliği yapmış. Bugün Kızılırmak Vadisi'nde tarihin her dönemine ait izler bulmak mümkün; kaya mezarları ve yerleşimleri, farklı medeniyetlere ait kaleler, köprüler ve daha pek çok iz.
Göksu: Akdeniz bölgesinde bir nehir. İki kaynağı da Toros dağlarından çıkar. Bu kaynaklar Mut'un güneyinde birleşerek Göksu'yu oluştururlar. Göksu 260 km uzunluğundadır ve Taşucu ile Silifke arasında Akdenizle birleşir. Akgöl'ü ve Paradeniz'i içine alan Göksu deltasında, 300'den fazla kuş türü yaşar. Nesli tükenmekte olan deniz kaplumbağası Caretta caretta yumurtalarını bu bölgeye bırakır. İmparator Frederick Barbarossa Üçüncü Haçlı Seferi sırasında 1190 yılında Göksu'da ( o zamanki adıyla Saleph) boğulmuştur.
Küçük Menderes Nehri: Biga yöresinde Bozdağlardan doğar, kendi ismi ile anılan bu ovayı sulayarak, Selçuk İlçesinin batısından denize dökülür. Küçük Menderesin alüvyon getirip kıyı çizgisinden sürekli olarak ilerlemiş olması neticesinde, İlk çağların en önemli liman şehirlerinden biri olan Efes bu gün denizden 5-6 km. içeride kalmıştır.
Meriç Nehri: Yunanistan ile Türkiye sınırının bir kısmını oluşturan, Yunanistan'da doğarak Türkiye'ye giren ve Edirne üzerinde Ege Denizi'ne dökülen ırmaktır.
Sakarya Nehri: Kızılırmak ve Fırat Nehrinden sonra Türkiye'nin üçüncü en uzun, Kuzeybatı Anadolu’nun ise en büyük akarsuyudur. Uzunluğu 824 km olup, beslenme havzasının genişliği 53.800 km2 dir. Afyon’un kuzeydoğusundaki Bayat Yaylası’ndan doğar. Önce İç Anadolu’ya doğru akar sonra Kızılırmak’ın tersine bir kıvrımla, kuzeye döner, Polatlı yakınlarında en büyük kollarından biri olan Porsuk Çayı’nı alır. Geyve Boğazı’ndan geçer ve Adapazarı Ovası’ndan akarak Karadeniz’e dökülür. Sakarya Nehri’nin Aladağ ve Kirmir sularını aldığı yerde Türkiye’nin en büyük santrallerinden biri olan Sarıyar Hidroelektrik Santrali ve Gökçekaya Hidroelektrik Santralı kurulmuştur.
Seyhan Nehri: Türkiye'nin Akdeniz'e dökülen ırmaklarının en önemlisidir. Uzunluğu 850 km'dir. Havza alanı ise 20.600 km²dir. İki önemli kolu vardır. En uzun olanı, Uzun Yayla'dan doğan Zamantı suyudur. Orta Toroslar'ın uzanış doğrultusunda akan bu su, Çukurova'ya inmeden önce diğer önemli kolu olan Göksu ile birleşir. Adana'dan geçerek Akdeniz'e dökülür. Seyhan Nehri üzerinde Yedigöze, Çatalan ve Seyhan Hidroelektrik Santralları kurulmuştur.


-4-
Yeşilırmak Nehri: Türkiye'nin Karadeniz'e dökülen büyük akarsularındandır. Kelkit Irmağı, Çekerek Irmağı ve asıl Yeşilırmak olmak üzere üç ana kolun birleşimi ile oluşur. Asıl Yeşilırmak'ın uzunluğu 519 km'dir. Köse Dağı'ndan doğar, Canik Dağları'ndan geçip Çarşamba Ovası’na yayılır ve Karadeniz'e dökülür. Denize döküldüğü yerde, su birikintileri ile geniş bataklıklar meydana getirir. Yeşilırmak vadilerinin büyük bir bölümü sık ormanlarla kaplıdır. Bu açıdan diğer akarsularımız gibi pek aşındırma yapmaz. Bu nedenle Kızılırmak nehrinin tersine suyu berrak ve yeşilimsidir. Akarsudan özellikle Turhal ve Amasya'da sulama işlerinde çok yararlanılır.
Çine Çayı: Muğla'nın Yatağan ilçesinin doğusunda Sarıgerme Deresi ve Karagedik Dağlarından beslenen ve Büyük Menderes Nehrine dökülen 359 km. uzunluğunda bir akarsudur. Yukarı kesimleri Muğla ilinde yer alır. Başlangıç kollarından biri Bayır ve Yeşilyurt ovalarına kadar uzanır. Nitekim Bayır kasabası yakınlarında bu kolun üzerinde Kazan Göleti yapılmıştır. İsmini Aydın'ın Çine ilçesinden almaktadır. Muğla-Aydın karayolunun geçtiği Çine Çayı vadisinin güneş ışınlarının yol açtığı çatlamalarla oluşmuş ve ilginç görünümler taşıyan gnays, ince taneli şist ve yer yer kuvarsit gibi kayaçlar bir doğa harikasıdır ve turistlerin çok ilgisini çekmektedir. Gökbel denilen bu bölgede, Çine Çayı üzerinde ayrıca antik çağdan kalma ve yörede İnce Köprü olarak bilinen, günümüzde de yayaların geçişine müsait olan bir köprü bulunmaktadır. Gökbel vadisinin tabiat değerleri, yapımı süren Çine Barajı nedeniyle kısmen kaybedilecektir. Bu barajın inşaatı için, vadiyi daha yüksek rakımdan takip eden, güzel bir yol yapılmıştır. Çine Çayı'nın antik çağdaki adı Marsyas'tır. İsmini Eski Yunan mitolojisinin talihsiz satiri Marsyas'tan almıştır.
SU KAYNAKLARI
Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km 3 tür. Bu suların % 97,5’u okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, % 2,5’u ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Bu kadar az olan tatlı su kaynaklarının da % 90’ının kutuplarda ve yeraltında hapsedilmiş olarak bulunması sebebiyle insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği elverişli tatlı miktarının ne kadar az olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 643 mm olup, yılda ortalama 501 milyar m 3 suya tekabül etmektedir. Bu suyun 274 milyar m 3 ü toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönmekte, 69 milyar m 3 lük kısmı yeraltısuyunu beslemekte, 158 milyar m 3 lük kısmı ise akışa geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalmaktadır. Yeraltısuyunu besleyen 69 milyar m 3 lük suyun 28 milyar m 3 ü pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılmaktadır. Ayrıca, komşu ülkelerden ülkemize gelen yılda ortalama 7 milyar m 3 su bulunmaktadır. Böylece ülkemizin brüt yerüstü suyu potansiyeli 193 (158+28+7) milyar m 3 olmaktadır.
Yeraltısuyunu besleyen 41 milyar m 3 de dikkate alındığında, ülkemizin toplam yenilenebilir su potansiyeli brüt 234 milyar m 3 olarak hesaplanmıştır. Ancak, günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde, çeşitli amaçlara yönelik olarak tüketilebilecek yerüstü suyu potansiyeli yurt içindeki akarsulardan 95 milyar m 3, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar m 3 olmak üzere yılda ortalama toplam 98 milyar m 3, 14 milyar m 3 olarak belirlenen yeraltısuyu potansiyeli ile birlikte ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m 3 olmaktadır.



-5-
Su varlığına göre ülkeler aşağıdaki şekilde sınıflandırılmaktadır; -Su fakiri: yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1 000 m 3 ten daha az -Su azlığı: yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2 000 m 3 ten daha az -Su zengini: yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8 000- 10 000 m 3 ten daha fazla
Türkiye su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1 500 m 3 civarındadır. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) 2030 yılı için nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmüştür. Bu durumda 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1 000 m 3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Mevcut büyüme hızı, su tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörlerin etkisi ile su kaynakları üzerine olabilecek baskıları tahmin etmek mümkündür. Ayrıca bütün bu tahminler mevcut kaynakların 25 yıl sonrasına hiç tahrip edilmeden aktarılması durumunda söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir.
GÖLLER
Türkiye’de dağlarda bulunan küçük göllerle birlikte 120’den fazla doğal göl bulunmaktadır. En büyük ve en derin göl olan ve yükseltisi 1 646 m olan Van Gölü’nün alanı 3 712 km 2 dir. İkinci büyük göl, İç Anadolu'daki Tuz Gölü'dür. Derin bir göl olmayan Tuz Gölü'nün denizden yüksekliği 925 m alanı ise 1 500 km 2 dir. Türkiye'de göllerin toplandığı başlıca dört bölge vardır: Göller Yöresi (Eğirdir, Burdur, Beyşehir ve Acıgöl), Güney Marmara (Sapanca, İznik, Ulubat, Kuş Gölleri), Van Gölü ve çevresi, Tuz Gölü ve çevresi. Türkiye'deki göllerin bazılarının derinliği 30 m’den fazladır, bazıları ise sadece birkaç metre derinliktedir. Van Gölü'nün derinliği 100 m’den daha fazladır. Köyceğiz Gölü gibi denizle bağlantısı olan göller az tuzludur. Doğal göller dışında Türkiye’de 555 kadar baraj gölü bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının yüzey alanı; Atatürk Barajı 817 km 2, Keban Barajı 675 km 2, Karakaya Barajı 268 km 2, Hirfanlı Barajı 263 km 2, Altınkaya Barajı 118 km 2, Kurtboğazı Barajı 6 km 2 dir.
Balıklıgöl: (Aynzeliha Ve Halil-Ür Rahman Gölleri ) Urfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Urfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerleridir. İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. Hz. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. Hz. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır. Eski bir rivayete göre, anadolu toprakları tümü işgal durumuna düşerse bu kutsal baliklar melek asker olup kurtuluş savaşlara katılacak deniliyor. Kutsal balıklara`da askerbalık deniliyor.
Beyşehir gölü : Türkiye'nin üçüncü büyük gölü. İç Anadolu'nun batısına yakın, Beyşehir, Seydişehir arasındadır. Yüzölçümü 651 km2, uzunluğu 45 km, en geniş yeri 25 kilometredir. Suları tatlı olup, derinliği en çok 10 m civarındadır. Çevresi, yüksekliği 2000 metreyi aşan dağlarla çevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 1115 metredir. Fazla gelen sular, yapılan bir kanalla doğrudan Çarşamba Suyuna verilir. Konya Ovasının sulanması için Beyşehir kazası yanında büyük bir regilatör yapılmıştır.
-6-
Gölün tabanı neojen göl tortuları ile doludur. Gölün bir özelliği de içinde pekçok adanın bulunmasıdır. Bunlardan bazıları; İğdeli, Akburun, Kızkulesi, Mada, Yılanlı, Külbent adalarıdır. Gölde bol miktarda balık vardır.
Marmara gölü : Manisa'nın kazası Salihli'nin kuzeyindeki bir göl. Gölün bulunduğu saha çukur olup, batı ve kuzeyi tepelerle çevrilidir. Doğu kısmı Gediz Ovasına, kuzeybatı kısmı Akhisar Ovasına açık olup, buralardan alüvyon setleriyle ayrılır. Bu durum, Marmara Gölüne set gölü karakterini verir. Gediz çöküntü havzası içinde bulunan gölün seviyesi, Gediz Ovasının seviyesinden daha alçaktır. Derinliği az olan gölün yüzölçümü 44,5 km²dir. Gediz Nehri ile Demrek Deresinden ve kuzeydeki Kum Çayından göle kanallar açılmıştır. Bu kanallar bilhassa ilkbahar sonlarında kabarık olan akarsuların sularını göle taşırlar. Göl kapalı bir çukurda olup, suları tuzludur.
Sultan sazlığı
Koordinatlar: 38° 20' Kuzey, 35° 16' Doğu Yüzölçümü: 39.000 ha. Rakım: 1074 m.
Sultan sazlığı, İç Anadolu Bölgesinde Kayseri il sınırları içerisinde Develi, Yahyalı ve Yeşilhisar ilçelerinin oluşturduğu üçgen içerisinde bulunmaktadır. Alanın kuzeyi Erciyes dağı (3916 m.), doğusu Develi, Akpınar, Çiçekliyurt dağları (2074-2057 m.), Güneyi Toros silsilesine bağlı Aladağlar (ort 3373 m) ve Elmalı dağları (2235 m.) ile Batısı Kartalkaya (1958 m.) ve İncil dağlarıyla (1759 m.) çevrilidir.
Tuz Gölü: Coğrafi Koordinatları: 38° 45' Kuzey 33° 24' Doğu İç Anadolu Bölgesinde, doğudan Kızılırmak masifi, güneyden Obruk, batıdan Cihanbeyli ve kuzeyden Haymana platolarıyla çevrili çukur alanın kuzeydoğusundaki en alçak bölümünde yer almaktadır. Türkiye'nin Van Gölünden sonra ikinci büyük gölüdür. İdari olarak Aksaray, Konya ve Ankara illeri sınırları içindedir. Kapalı bir havzada yer alan göl, jeolojik olarak tektonik kökenlidir. Büyüklüğüne karşın ülkemizin en sığ göllerinden biridir. Derinliği birçok yerde 0.5 metreyi dahi bulmaz. Suyun bol olduğu ilkbahar aylarında göl alanı 164 200 hektara ulaşır. Türkiye'nin en az yağış alan yeri olduğu için akarsu bakımından çok fakirdir. Önemli sayılabilecek akarsuları, güneyden göle giren Bağlıca ve Kırdelik suları, Eşmekaya kaynakları ve batıdan giren İnsuyu ile doğudan gelen Peçenek suyudur. Ancak, bu suların tamamına yakını yazın kurur ve göle ulaşamaz. Aşırı buharlaşmanın da etkisiyle gölün tamamına yakını kurur. Kuruyan bölgelerde 30 cm'yi bulan tuz tabakası oluşur. Sadece ülkemizin değil dünyanın da en tuzlu göllerinden biridir. Suyun yoğunluğu 1.225 gr/cm3'dür. Tuz oranı ise %32'4'dir. Gölde, tuz konsantrasyonunun yüksekliği nedeniyle sucul bitkilere rastlanmaz. Göl çevresinde, ancak akarsu etkisinde kalan bölgelerde tuza dayanıklı, seyrek bitki örtüsüne rastlanır. Türkiye'nin tuz ihtiyacının büyük bir bölümü buradan karşılanır. Kuş varlığı yönünden Türkiye'nin en zengin göllerinden biridir. Kışın kapladığı çok geniş su alanı su kuşları için önemli bir kışlama alanı oluşturur. Ayrıca, Tuz Gölü civarında, Tuz Gölü ile ekolojik olarak ilişkili, Kulu Gölü, Samsam Gölü, Uyuz Gölü, Kozanlı Saz Gölü, Boluk Gölü, Tersakan Gölü, Eşmekaya Gölü ve Hirfanlı Barajı gibi değişik karakterde irili ufaklı pek çok sulak alan mevcuttur. Bu alanların birbirine çok yakın ve değişik karakterde oluşur; farklı habitat istekleri olan değişik türde ve çok zengin bir yaban hayatının barınmasına, beslenmesine ve üremesine olanak sağlayan eşine az rastlanır değerde sulak alanlar kompleksi oluşturmakta, bu durum gölün önemini daha da artırmaktadır.

-7-

Göl ve çevresinde, tuzlu ortamlara uyum sağlanmış olan Flamingo, Kılıçgaga, Angıt ve benzeri kuşların yanısıra, yağmurcunlar, turnalar, yaban kazları ve yaban ördekleri gölde büyük topluluklar oluşturmakta, göl çevresinin nisbeten ıssız oluşu nedeniyle, etraftaki su birikintilerinde, mer'alarda ve ekili alanlarda rahatça beslenmekte, kışın en soğuk günlerinde dahi donmayan göl sularında yüzebilmektedirler. İlkbaharda göl içinde oluşan adalar bataklıklar bataklık kırlangıcı, suna, angıt, çamurcun, kılıçgaga, kocagöz ve martı türlerinin kuluçka yapmalarına imkan sağlamaktadırlar. Tuz Gölü, flamingoların ülkemizdeki en önemli kuluçka alanıdır. Gölün orta kesimlerinde herbiri 5-6 bin yuvadan oluşan dev kuluçka kolonileri bulunmaktadır
Van Gölü: Yöresel adıyla halk tarafından Van Denizi olarak da adlandırılan Van Gölü, Tatvan ilçesi sınırları içinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan kraterde biriken suların oluşturduğu varsayılan volkanik bir göldür. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölünün yüzölçümü 3.713 km²'dir. Suyu sodalı ve tuzludur. Denizden yüksekliği 1 646 m., ölçülebilinmiş derinliği 457 metreyi aşmaktadır. Gölün doğu bölümünde dört ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahiptir. Göl üzerinde feribotlarla Tatvan-Van demiryolu bağlantısı sağlanmakta; aynı zamanda bu demiryolu, İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür. Göl etrafı karadan 430 km.'dir. Göl tuzlu ve sodalı olduğu için sadece inci kefalı balığı vardır. Van Gölüne mahsus olan bu balık yörenin en büyük besin kaynaklarındandır. Yılın büyük bölümü gölün derinliklerinde yaşar. İlkbahar aylarında yumurtlamak için göle dökülen dere ağızlarına akın ederler. Dere ağızlarında yakalanan balıklar il merkezi ve ilçelerde satılır. Halk balığın bir kısmını kış aylarında tüketmek için kurutur. Van Gölünün kirlenmesi ve bilinçsiz avlanma balığın neslinin azalmasına sebep olmuştur. Van Gölü'nün kıyısındaki bazı yerleşim birimleri (Van'dan başlayarak saat yönünde): Van İli, Edremit, Gevaş, Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş, Muradiye

Devamını Oku

Bor Madeni Stratejik Önemi BORUN KULLANIM ALANLARI Endüstride kullanımı

Bor madenlerimiz ile ilgili olarak özellikle son yıllarda ve günümüzde özelleştirilmeleri ya da millileştirilmeleri konusunda kamuoyunda sıkça tartışmalar yapılmakta,konu ile ilgili çeşitli basın organlarında yazı,makale yayınlanmakla ve hatta sivil toplum kuruluşlarınca kitaplar yazılmaktadır.Bu nedenle BOR konusunun tüm detayları ile incelenmesinin ve kamuoyunun Bor madenleri konusunda daha gerçekçi bilgilendirilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmiştir. Bazı kaynaklarca Türkiye için stratejik önemi olduğu ifade edilen ve hatta daha da ileri gidilerek Türkiye’yi kurtaracak bir kaynak olarak görülen borun dünya üzerinde toplam ticaret hacmi yıllık 1.2 milyar dolardır.

Türkiye’nin yılda sadece 4.5 Milyar Dolar sigaraya para harcadığı,bir o kadar da petrol için harcama yaptığını bu rakamın Ağustos 2000 içinde 3 milyar Dolar mertebelerine ulaştığı gibi rakamlar verirsek 1.2 Milyar Dolarlık yıllık dünya Bor ticaret hacminin Türkiye’yi kurtarma tezleri konusundaki iddialarına bir cevap verilebilir. Bu açıklamalara Borun değerinin küçümsenmesi açısından bakmaktan ziyade, ekonomik ya da ticari değerinin abartıldığını ve tüm dünyadaki Bor ticaretini sadece Türkiye yapsa bile sonuçta 1.2 Milyar dolar gibi yıllık ticaret hacmine ulaşabileceğini ve bunun da Türkiye için mevcut koşullar altındaki öneminin Türkiye’yi kurtaracak bir kaynak olmaktan ziyade toplam ihracatımız içerisinde dikkate değer bir kaynak olmaktan öte geçmeyeceğini vurgulamak içindir.

Borun kullanım alanları ve oranları ile ilgili olarak değişik rakamlar söylenmesine rağmen gerçekten de yoğun olarak sanayiinin birçok alanında kullanılmaktadır. Ancak kullanım oranı hakkında bir fikir vermesi bakımından dünya’da ne kadar üretim yapıldığı ve toplam ticaret hacminin ne olduğuna göz atmanın faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Değişik kaynaklarda farklı rakamlar ifade edilse de ortak ve de genelde birleşilen rakam;B2O3 olarak :1,5 Milyon ton / yılDeğer olarak: 1.2 Milyar Dolar / yıl civarındadır. Bor nedir nerelerde kullanılır?Bor madeni dünyadaki 109 elementten biridir.Bu nedenle hemen yakın çevremizde yer alan toprakta, suda, bitkilerde ve diğer canlılarda Bor’a rastlamak mümkündür. Fakat Bor kendi başına tabiatta bulunan bir element değildir. Oksijen ve diğer elementlerle birlikte tuz halinde bulunur (B2O3 olarak).Zaten genel bir tanımıyla endüstrinin ya da sanayiinin tuzu olarak adlandırılmaktadır.

Tarihte Bor özellikle seramik ya da toprak kaplar yapımında yaygın olarak kullanılmıştır.Bor için sanayiinin tuzu tanımı da kullanılmaktadır.Gerçekten de kullanıldığı tüm alanlarda ya da endüstrilerde değişik oranlarda bor kullanılmaktadır.Bu oranların ne olduğu konusunda çok değişik rakamlar mevcutsa da kullanım alanlarının büyük kısmında Bor ya da Bor türevi ürünler genelde düşük oranlarda kullanılmaktadır. Zaten aksi olsaydı yukarda verilen toplam üretim miktarı daha da fazla olurdu.Bor genel olarak aşağıda belirtilen alanlarda ve oranlarda kullanılmaktadır.


BORUN KULLANIM ALANLARI

KULLANIM ALANI

KULLANILAN MİKTAR

Yalıtım, Fiberglass

168

97

37

302

20

Deterjan

21

242

17

280

19

Borosilikat Cam

51

55

73

179

12

Seramik

13

69

80

162

11

Fiberglass tekstil

67

7

87

161

11

Tarım

17

14

27

58

4

Diğer

84

208

77

369

24

TOPLAM

421

692

398

1.511

100

Yukarıda genel olarak verilen kullanım alanlarına baktığımızda gelişmiş ülkelerin Bor tüketiminin oldukça fazla olduğu görülmektedir. Yukarıdaki tabloda Türkiye Batı Avrupa içinde değerlendirilmiştir. Ancak bu miktarlar içinde Türkiye’nin tüketim miktarı dünya üretiminin %1-2’si civarındadır. Bu da Türkiye’nin dünya çapında Bor üreticisi olmasına rağmen, Bor’a dayalı ya da bor kullanan endüstrilerde tamamen dışa bağımlı olduğunun bir işareti olarak değerlendirilmektedir.Daha sonraki bölümlerde açıklanacağı gibi Türkiye’nin Bor konusunda sadece Boru kullanmakta değil, Bor türevi ya da Bordan elde edilecek diğer türevlerin ya da rafine Bor üretiminde de diğer ülkelerle karşılaştırıldığında istenen düzeyde olmadığı görülecektir.

Endüstride kullanımı
Bor Aliminyum ile aynı grupta olmasına rağmen metal olmayan (non-metal) elementlerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini taşıyan Karbon ve Silikon özelliklerini göstermektedir.Ancak Bor, Karbon gibi iletkenlik özelliği de taşımaktadır. Bu yüzden Bor element olarak yarı metalik element sınıfında kabul edilir. Endüstride oynadığı rol gerçekten dikkate değer ölçüdedir.Mıknatıslarda,ABD manyetik tren ile ulaşım teknolojilerinde iletken ve manyetik teçhizatın yapımında zımpara kağıt ve taşlarında Bor kullanılmaktadır.Ulaştırma sektöründe;Antifrizlerde,motor yağlarında,fren sıvılarında,araçlarda,uçaklarda hidrolik sıvılarında,Halojen aydınlatmada mesela 32 millik Fransa ve Ingiltere arasındaki tünel bu sistemle aydınlatılmıştır.Yüksek teknolojide;kapasitör,transistör,yarı iletkenlerin üretiminde ve mikroelektronik teknolojilerde, ekonomiye geri dönüştürülen kağıtlarda kaliteyi ve parlaklığı artırmada,Fiber Optik kablo imalatında,lazer yazıcıların tonerlerinde, Kamera ve fotoğrafçılıkta,Nükleer enerji kullanımında koruma ve temizlemede ve nükleer artıkların korunmasında, bu konuda ABD’de yapılan çalışmalarda 2009 yılından itibaren ABD Enerji Bakanlığı kullanılmış nükleer yakıtların Bor içeren camlarla kaplı paslanmaz çelik kaplar içinde Yucca Mountain’de saklamayı planlamaktadır,Eski bina ve gemilerin onarımında,Mikroskop ve teleskoplarda kullanılan cam tüplerde,Tıpta kanser tedavisinde ve ilaç sanayiinde,Dezenfekte edicilerde, Antseptiklerde,Lens sıvılarında,parfüm imalatında,kemik gelişiminde,Zırhlı plakalar,seramik plaka imalatında,Kompozit fiberglass üretiminde,Endüstride kullanımı ile ilgili olarak Bor yaygın olarak kullanılmasına rağmen sayılan kullanım alanlarının birçoğunda sınırlı miktarlarda kullanılmaktadır. Örneğin fiber cam tekstil alanında, ( bu ürünler uzay ve havacılık sektörü ile askeri alanda ve sanayiinin diğer birçok alanlarında kullanılmaktadır) üretilen üç tip üründen ikisinde Bor kullanılmasına rağmen diğerinde (Vetrotex R Type glass-fiber) kullanılmamaktadır. Diğerlerinde ise (E ve D type) %5-8 ile % 23’ varan oranlarda kullanılmaktadır.


Tarım alanında kullanımı
Bor’un tarımda kullanımı ile ilgili bilgiler 8 nci yüzyıla kadar dayanmaktadır, ancak insanoğlu bilmeden bitkiler için büyük öneme haiz Boru tarımın yapılmasından bu yana sürekli kullanmışlardır. Bor’un bitkilerdeki önemi bitkilerin iç beslenme koşullarının oluşturulmasında ortaya çıkmaktadır. Çok küçük miktarlardaki Bor bitkilerin çiçeklenmesinin kontrolü, polen üretiminde, yeşermesinde tohum ve meyve gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Aynı zamanda bitkilerde yakıt pompası işlevini de yapmaktadır, buna göre bitki üzerindeki yaşlı yapraklardan yeni yetişenlere ve köklere şeker taşımasında rol oynamaktadır. Bor doğal olarak toprakta bulunmasına rağmen bazı bölgelerdeki yoğun yağışlar, coğrafik koşullar ve tarım yöntemlerindeki farklı uygulamalar nedeniyle Bor oranı azalarak bitkilerin ihtiyacı olan ve yukarda belirtilen fonksiyonları yerine getiremeyecek oranlara düşmüş olabilir. Böyle alanlarda kullanılan gübrelerde Bor kullanılması bitkilerin yetişmesinde önemli rol oynamaktadır. Böyle alanlarda kullanılacak Bor miktarı hektar başına 0.2 ila 4 kilogram arasında bir hektar arazi için değişmektedir. Pamuk,mısır,soya fasulyesi gibi bazı bitkilerde daha yüksek oranda Bor’a ihtiyaç bulunmaktadır.

Gıda endüstrisinde kullanımı
Bitkilerde Bor kullanımı konusunda yukarda yapılan açıklamalarda da görüleceği gibi birçok bitki belirli oranlarda Bor içermektedir. Bu bitkilerin tüketimi esnasında da insanlar belirli oranlarda Bor’u kullanmaktadır. Çeşitli çalışmalarda bitkilerden, sudan ve diğer yiyeceklerden 1-3 miligram düzeylerinde Borun insanlar tarafından beslenmesinde kullanıldığını ortaya çıkarmıştır. Henüz insan sağlığı için Bor’un gerekli olduğu konusunda kesin kanıtlar olmasa da bilim çevrelerinde ve Dünya Sağlık örgütü’nde insan sağlığının devamı için Bor’un gerekli olduğu konusunda genel bir inanış bulunmaktadır. İnsan için gerekli olduğu düşünülen Bor insan hayatında hergün yediğimiz gıdalardan birşekilde alınmaktadır. Veya birçok içecekte kahvede, şarapta birada da bulunmaktadır. İnsanların günlük olarak aşağıda belirtilen miktarlarda Bor tüketmeleri de tıbbi çevreler tarafından tavsiye edilmektedir. Çocuklar için:1.5 Mg, Erkekler için: 2.0 Mg, Kadınlar için: 2.0 Mg, Hamile bayanlar için: 2.5 Mg.

Bazı çevrelerde hafızanın kuvvetlendirilmesinde, algılamanın artırılmasında ve el göz koordinasyonunun sağlanmasında rol oynadığı ifade edilmektedir. Mafsal iltihaplarının tedavisinde debenzer şekilde etkili olduğu konusunda araştırma sonuçlarına ulaşılmıştır.Borun kullanımı ile ilgili olarak daha farklı bir fikir vermesi açısından bir ev içinde gördüğümüz birçok eşya içinde Bor kullanıldığını düşünmemiz yanlış olmaz. Ev içinde kullanılan ağaç eşyaların, plastik ya da fiberglasların korunması bir kısmının imalatı esnasında küflenmeye ya da bazı böcek türlerine karşı koruma,yanmayı geciktirici olarak günlük hayatımızda kullandığımız birçok eşyada Bor bulunmaktadır.Ev içinde seramik cam kaplar, emaye kaplar, dolap içindeki birçok yiyecekte, banyoda birçok sabun ve deterjanlarda, şampuanlarda, yapıştırıcılarda Bor kullanılmaktadır.Bor’un yukarıda belirtilen kullanım alanlarını daha da artırmak mümkündür, ancak bu kadar çok kullanım alanına rağmen tüketimin çok olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü kullanıldığı alanlardaki kullanım miktarı oldukça azdır. ABD’de üretilen toplam Bor ürünlerinin iç piyasada tüketilen miktarı 360.000 Ton civarındadır. Kullanım
alanlarına göre bir fikir vermesi bakımından ABD’de 2000 yılına ait tüketim miktarları aşağıda verilmiştir.


Sanayiide bazı alanlarda ham Bor kullanılırken bazen de rafine Bor kullanılmaktadır.Bazı uygulamalarda da her ikisi de birlikte kullanılmaktadır.Bu durumda ucuz olan tercih edilmekte ve rafine Bor yerine ham Bor tercih edilmektedir.Ancak bu uygulama daha çok Türkiye’nin aleyhine işlemekte ve bu nedenle de daha sonraki bölümlerde açıklanacağı gibi Ülkemizden ham Bor ihracatı tercih edilmekte ve diğer ürünlerin ülkemizde üretilerek daha fazla katma değer yaratılması engellenmektedir.Dünyadaki önemli Bor yatakları ülkemizde,ABD’de ve Rusya’da bulıunmaktadır.Bor rezervleri ile yapılan çalışmalarda tespit edilen değerlere göre toplam rezervin yaklaşık %63’ü ülkemizde,%10.3’ü ABD’de, %13.7’si Rusya’da,diğer rezervler ise Çin,Şili,Bolivya,Peru,Arjantin,Sırbistan ve İran’da bulunmaktadır.Türkiye’nin toplam Bor üretimindeki yerini değerlendirmek maksadıyla söz konusu ülkelerin üretim miktarlarına ilişkin tablo aşağıda verilmiştir.

DÜNYA BOR ÜRETİM TABLOSU (ton)

Tabloda yazılan değerleri incelediğimizde ortaya çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir.2000 yılı için toplam ham Bor üretimi 4.220.000 tondur.Buna göre 1.500.000 ton ile Türkiye en fazla üretim yapan ülke konumundadır ve toplam üretimin %33’ne karşılık gelmektedir.ABD’nin %25,Rusya’nın ise %23 oranlarında üretim yaptığı bilinmektedir.Üretim miktarındaki B2O3 oranı bakımından değerlendirdiğimizde ise ABD 555.000 ton,Türkiye ise 465.000 ton üretim yapmaktadır.Bunun oransal değerleri ise dünya toplam Bor üretiminin ABD için %37,Türkiye için ise %31 rakamlarına karşılık gelmektedir. Bu rakamların parasal değer olarak karşılıklarına baktığımızda ise ABD toplam Bor ticaretinden 557.000 Milyon Dolar Türkiye ise 240.000 Milyon Dolar gelir elde etmiştir.Bu rakamları bir tablo içerisine yerleştirip,ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda:

KULLANILDIĞI YER

MİKTAR (Ton)

Tarım

13.900

Borsilikat cam

24.400

Emaye,Cam ham maddesi, pencere camı

13.800

Nukleer Uygulamalar

454

Sabun Deterjan

23.600

Yurt dışına satışlar

30.900

Tekstil fiber

64.500

TOPLAM

360.000

ÜLKE

1996

1997

1998

1999

2000

ARJANTİN

342

423

350

360

360

BOLİVYA

9

12

7

7

7

ŞİLİ

149

171

280

200

200

ÇİN

157

136

137

110

105

ALMANYA

2

1

1

1

1

İRAN

1

6

2

Devamını Oku