Dönüş eksenleri ve Kuvvet kolları

Kuvvetlerin, cisimlerin bir dönme noktası etrafında dönmesine neden olabileceğini ve bir kaldıracın döndürme etkisinin kuvvete ve kuvvetin dönme noktasından uzaklığına bağlı olduğunun öğrenilmesi. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Oksijenli Solunum ile Yanmanın Karşılaştırılması

Oksijenli solunum ve yanma arasındaki benzerlik ve farklılıkları anlamak. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Metallerin Asitlerle Tepkimesi

Metaller ile asitler tepkimeye girdiğinde tuz ve hidrojen oluştuğunu öğrenmek ve hidrojen gazının nasıl test edileceğini bulmak. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Metallerin Oksijen ve Su ile Tepkimesi

Farklı metallerin, su ve oksijenle nasıl tepkime verdiklerini, bu tepkimelerin sonucunda ortaya çıkan ürünlerin nasıl isimlendirildiklerini öğrenmek ve tepkimenin denklemini yazmak. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Suda Çözünmeyen Bazların Asitlerle Tepkimesi

Çözünmeyen bir bazdan nasıl saf tuz örneği hazırlanacağını öğrenmek. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Kaynaklar için Rekabet

Eğer kaynaklar sınırlı ise, bitkilerin ve hayvanların birbirleri ile rekabet edeceğini anlamak. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Saat Yönünde ve Saatin Ters Yönünde Momentler

Momentin, saat yönünde veya saatin ters yönünde bir döndürücü kuvvet olduğunun öğrenilmesi. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Yer Değiştirme Tepkimeleri

Neden daha aktif metallerin, daha az aktif olanları bileşiklerinden ayırdığını anlamak. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Mevsimlik Populasyon Değişiklikleri

Bazı hayvanların, hayatta kalmak için yaşam alanlarındaki mevsimsel değişikliklere nasıl uyum sağladıklarını anlamak. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Nişasta üretmek için klorofil ve ışığa ihtiyaç vardır

Bir bitkinin nişasta yapabilmesi için ışığa ve klorofile ihtiyacı olduğunu öğrenmek Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

Karar Verme Mesafesini Etkileyen Faktörler

Bir otomobilin duruş mesafesinin, sürücünün uyanıklığına ve otomobilin hızına bağlı olduğunun öğrenilmesi. Kaynak: http://skoool.meb.gov.tr/
Devamını Oku

DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ BAZI KÖTÜ DAVRANIŞLAR

6.sınıf 4.ünite
DERS NOTLARI:
1. DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ BAZI KÖTÜ DAVRANIŞLAR
1.1 Yalan Söylemek ve Hile Yapmak
Dinimiz kişiye ve topluma zararlı olan tutum ve davranışlara elbette izin vermez. Allah, insanları yalandan kaçınmaya ve doğru olmaya çağırır. Nitekim Kuran'da şöyle buyrulmaktadır: ''... Yalan sözden kaçının!'' , ''...Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!'' 2 Yüce Allah, doğruluğu, adaletle hükmetmeyi, yalan ve hileden uzak durmayı herkesten istemektedir.
Peygamberimiz de doğruluğa sarılmayı emretmektedir .0, doğruluğun iyiliğe, iyiliğin de cennete; yalanın kötülüğe, kötülüğün ise, cennetten mahrum edeceğini bildirmiştir.3 Bu demektir ki, insan, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirirse, kötülüklere yakın olur. Bunun sonunda da cezalandırılır. Aklını kullanan herkes, yalan ve hilenin ne kadar kötü olduğunu bilir. Ancak, aklını iyi kullanamayanlar, yalan ve hile ile elde ettikleri geçici yararları kar zannederler, halbuki, onlar zarar etmişlerdir.
1.2 Gıybet ve İftira
Gıybet, bir kimsenin yüzüne karşı söylendiğinde üzüleceği eksiklerini ve hatalarını arkasından konuşmaktır. Dinimizde, başkalarının gıybetini yapmak kusurunu aramak yasaklanmıştır. Bu konuda Yüce Allah, Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
...Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin...''1 iftira ise, kelime anlamıyla bir kimseyi yapmadığı bir kötülükle suçlamak demek
tir. iftira etmek ahlaksızlıktır. 0, ne insanlığa, ne de Müslümanlığa sığar. iftira edenler zulme yol açar, kötülüğe alet olurlar. iftira etmek, aynı zamanda, kul hakkı almaktır, Kul hakkı alanlar, başkalarının "ahını alırlar. Onlar da mutlaka karşılığını görürler.
1.3 Hırsızlık
Hırsızlık, sözlükte "kendine ait olmayan bir şeyi çalıp, kendine mal etme işi" di ye tanımlanmaktadır. İslamiyet, her ne şekilde olursa olsun, bir kimsenin başkasına ait mala el uzatmasını yasaklamıştır. Bu bakımdan, hırsızlık, çalıp-çarpma, gasp, haksız kazanç, rüşvet, hileli kazanç, eksik tartı ve ölçü hepsi haramdır. Başkalarının kapılarını dinlemek, evlerinin içini gözetlemek de göz ve kulak hırsızlığıdır. Öğrencilerin kopya çekmesi de haksız kazançtır, bir başka çeşit hırsızlıktır. Kopya şahsiyeti zedeler, kişinin kendine güvenini yitirmesine yol açar.
1.4. Kıskançlık
Kıskançlık yani haset, bir arkadaşımızın veya başkalarının başarılarını çekememektir. Onların yaptıkları, başardıkları işler karşısında eziklik duymaktır. Başkalarının üstünlüklerini çekememek, kötü bir huydur, ruhsal bozukluktur. çoğu kıskanç kişiler, bazen çılgınca işler de yapabilirler. Kıskançlık, onları saldırgan yapar. Yahut kıskandığı kişiye akıl almaz zararlar vermesine yol açar. Ama sonunda yine de kıskanç olan kişinin kendisi zarar görür. Kuran’ı kerim, kıskançlığı reddederken, aç gözlülükten korunmuş kimselerin gerçek mutluluğa ulaşacaklarını bildirir. 2
Başkalarını kıskanmamalı, onlara imrenmeliyiz. imrenmek, onların iyi hallerine özenmek demektir. imrenilecek insanları da takdir etmek gerekir. Ahlak açısından buna "gıpta etmek" denir. Peygamberimiz de bunu teşvik etmiştir. insan gıpta ederek yükselebilir.
1.5. Alay Etmek
İstihza yani alay etmek, bir insanı hor görmedir yahut bir insanla söz, yazı veya hareketle eğlenme, onu aşağılama demektir .Alay etmek, İslam hoş görmediği davranışlardandır. Alay etmek de ruhsal bir rahatsızlıktır. Yalancılık gibi, kıskançlık gibi alay etmek de insanı içten içe çökertir. Alay ettiği kişilerin düşmanlığını çeker. Herkes ondan uzak durmak ister. insan kendini büyük görmezse, alay etme alış kanlığından kurtulabilir. Bunun gibi insan kişiliğine saygı duyarsa, yine bu hastalık tan kurtulabilir .
1.6. Büyüklenmek (Kibir)
Kibir, kelime olarak büyüklük, büyük olma, kibirlenme, büyüklük taslama ve kendini başkalarından üstün tutma gibi anlamlara gelir. Kibir, İslam'da kötü huyların başında gelir. Tehlikeli bir davranış olan kibir, insanlar arasında kin doğurur. Toplum sal uyuşma ve kaynaşmayı baltalar, dostların gönüllerine nefret sokar. Zira kibirli in san, kendisi için sevip istediğini öteki Müslümanlar için istemez. Kibirde benlik iddi ası bulunduğundan böyle birisi alçak gönüllü olamaz. Bundan dolayı kibiri ve kibirli insanı hiçbir din hoş görmez. Büyüklenen, böbürlenen kişi, hem çevresinde hem de
toplumda sevilmez. Çünkü böyle bir kişi, herkese tepeden bakar. Kendi dışındaki in sanları hakir görür. Hep kırıcı ve yıkıcı bir tavır içinde olur.
insanlar arasında büyüklenen, böbürlenen kişileri Yüce Allah, şu şekilde uyar maktadır. "...Yeryüzünde böbürlenerek yürüme..." 1 Yine Kuran'da Allah, "...0 (Allah) büyüklük taslayanları asla sevmez." 2 buyurarak, kibirlileri sevmediğini belirtmektedir .
1.7. Kötü Zanda Bulunmak
insanlar, kusursuz değildir. Bazen en yakın dostumuz bile, bize karşı kırıcı ve incitici davranışlarda bulunabilir. Ancak bu gibi olayları büyütüp o dostumuz hakkın da kötü zanda bulunmamız, dostluk bağlarını koparabilir. Bu doğru bir davranış değildir. Yüce Allah, değil kötü zan, hatta zandan bile kaçınmak gerektiğini Kuranıkerim’de şöyle belirtmiştir; "Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin." 3 Burada kaçınmamız istenen zan, kötü zandır. Ancak iyi zanda bulunmak gerekir. Aksi halde Allah'ın sevmediği davranışı yapmış oluruz.
Gerçek mümin, kendisine karşı yapılan her kırıcı ve incitici davranışlara karşı kötü zanda bulunmamalıdır. Mümin dostlarını hemen terk etmemelidir. Çünkü dost kazanmak zor; ama kaybetmek kolaydır.
1.8. Başkalarının Özel Hayatını Araştırmak
İslam, Özel hayatın gizliliğine saygı duyar. Onun açığa vurulmasına karşı çıkar. Özel hayatın gizliliğinin korunmasından yanadır. Nitekim Kuran’da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu, sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız. Orada kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size "Geri dönün!" denilirse hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir." 4
1.9. Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlık Dinimiz, Allah'a kulluktan sonra, en önemli görevin ana ve babaya iyi davranmak olduğunu bildirir. Bu hususta Kuranıkerim’de şöyle buyrulmaktadır: "...Onlara "öf" bile deme..." 5 Bundan dolayı onlara iyi davranmalı, istedikleri her şeyi yapmalıyız. Onların gönüllerini kırmamalı, onları hoşnut etmek için özen göstermeliyiz. Ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Bu bize, büyük bir manevi destek verir.
Annemiz, babamız, öğretmenlerimiz gibi büyüklerimiz, bizim hayata daha iyi ha zırlanmamız için bize yol gösterirler, örnek olurlar. Bize iyi, dürüst olmayı öğretirler. Kötülere ve kötülüklere karşı bizi hep uyarırlar. Bütün bunlardan dolayı onlara saygı duyarız.
2. DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
2.1. Alkollü İçki İçmek
Alkolün bedende yaptığı yol açtığı çok çeşitli hastalıklardan başka, ruhsal bir takım zararları da vardır. Onun ruhi zararları daha çok, zihin, dikkat, bilinç ve irade üzerinde görülür. Ayrıca ümitsizlik ve karamsarlık doğurur. Trafik kazaları, cinayetler, aile kavgaları ve hukuka aykırı her çeşit eylemde alkolün etkisi görülür. Ayrıca ruh ve akıl hastalıklarında da alkolün etkisi unutulmamalıdır.
Bireysel ve toplumsal zararlara yol açan alkollü içkiyi dinimiz de açık hükümlerle yasaklamıştır. Kuran’da içkinin yasaklanması aşama aşama gerçekleşmiştir. En sonunda Yüce Allah, şöyle buyurmuştur: "Ey inananlar! içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi olan pisliklerdir. Bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz." 1 İslam içkiyi yasaklamakla akla önem vermiştir. Çünkü alkol, aklı baştan alır. Aklın kontrolünü kaybetmesine yol açar .
2.2. Uyuşturucu Kullanmak
Uyuşturucu alışkanlığı, bir hastalıktır. Bu kötü alışkanlık ve hastalığın nedenleri de çeşitlidir. Bunlar arasında insanın zaafları, sorumluluktan kaçışı, eğitimsizlik sayılabilir. Ayrıca, insanların birbirini olumsuz yönde etkilemeleri ve kötü çevre şartları, Lükse ve gösterişe dayalı yapay hayatın verdiği tatminsizlik, manevi boşluk, ide al yoksunluğu, fakirlik ve yalnızlığın verdiği çaresizlik gibi hususlar da bu hastalığın nedenleri arasında gösterilebilir .
İslam, aynen içkiyi yasakladığı gibi uyuşturucu madde kullanımını da kesin bir ifadeyle yasaklamıştır. Zira, Kuran’da geçen içki yasağı, sarhoşluk veren, insanın akli ve ruhi dengesini bozan bütün katı ve SIVI maddeleri kapsar .Nitekim beden ve ruh sağlığını bozduğu, sarhoşluk ve uyuşukluk verdiği için uyuşturucular da dinimizce yasaklanmıştır.
2.3. Kumar Oynamak
Dinimizin bizden sakınmamızı, uzak durmamızı istediği alışkanlıklardan birisi de kumardır. Nitekim alkollü içki konusunda metnini verdiğimiz ayette Yüce Allah, kumarın ve falcılığın da yasak olduğunu belirtmiştir.
İslam, kumarın herhangi bir şeklini belirtmemiştir. Bunu yaparken onun anlamını ve doğuracağı sonuçları göz önüne alarak yasaklamıştır. Şekli ve metodu ne olursa olsun, kumar, haramdır.
3. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR NASIL BAŞLIYOR?
Bugün yapılan pek çok araştırmada kötü alışkanlıkların, nedenleri üzerine önemli bulgular elde edilmektedir. Buna göre merak, en başta gelen nedenlerdendir. Sonra kötü alışkanlık edinmiş kişilerle kurulan arkadaşlıklar gelmektedir. Bunlardan başka, can sıkıntısı, stres, ailedeki huzursuzluklar gibi gerekçeler bu kötü alışkanlıklara sürüklemektedir.
4. KÖTÜ ALIŞKANLIK VE DAVRANIŞLARDAN NASIL KORUNALIM?
Önce kötülüğün zarar verdiğinin bilincine ermeliyiz. Bu bilinç ile bunlara başlama ve alışma nedenlerinden uzak durmalıyız. Bunun için merak ile de olsa dinimizce yasaklanan davranışları yapmamız gerekir. Olabildiğince bu alışkanlık ve davranışlardan uzak duran kişilerle arkadaşlık kurmalıyız. Ayrıca bunların yapıldığı, kötülüklerin yeşerdiği ortamlardan uzak durmalıyız. Özellikle hem kendimizin hem de dost ve yakınlarımızın böyle ortamlara girip çıkmalarının önüne geçmeliyiz
5. KÖTÜ DAVRANIŞLAR KARŞISINDA DUYARSIZ KALMAYALIM
Her insan, içinde yaşadığı toplumun üyesidir. Her birey, üyesi olduğu toplumun yerleşik düzenine uymalıdır. Unutmamalıyız ki toplum dışındaki insan tek başına ne yaşayabilir, ne de medeniyet kurabilir. Bundan dolayı ailenin, okulun, çarşının ve çevremizdeki her şeyin dirliğine, düzenine sahip çıkmalıyız, onları korumalıyız. Onları bozanlardan olmamalıyız. Hatta bu da yetmez; medeni cesaret sahibi olmalıyız. Kötü davranışların sahiplerini uyarmalıyız. Peygamberimiz de kötü davranış karşısında bir Müslüman’ın nasıl davranacağını şöyle dile getirmektedir: ''içinizden her kim, çirkin bir davranış veya hoş olmayan bir şey gördüğünde, onu eliyle değiştir sin. Bunu eliyle değiştirmeye gücü yoksa, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmiyorsa, gönlünde o şeye veya harekete buğzetsin (tepkisini canlı tutsun)...'' Böylece peygamberimiz, kötü davranışlar karşısında suskun kalmamamız gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bu tutum, ayrıca sorumlu bir vatandaş davranışıdır.
6. BAŞKALARINA ZARAR VERMEK KUL HAKKI YEMEKTİR
Biz kendimize nasıl zarar verilmesini istemiyorsak, başkalarına da zarar vermemeliyiz. İslam dini, insan haklarına saygılı olunmasını emreder. Bunu yaparken, haksızlık yapmayı da yasaklamıştır. Kul hakkı kavramı ile ifade edilen, başkalarının hak ve hukukuna saygı, Kuranın ve hadislerin üzerinde durduğu hususlardandır.
Birinin işini engellemek, aleyhinde konuşmak; malını çalmak kul hakkı tanımamaktır. Bunun gibi güçlünün zayıfı ezmesi ve başkasına iftira atması da böyledir. Bunların yanında gözün gördüğü ve canın çektiği bir yiyecekten göreni faydalandır Mamak da, kul hakkına saygısızlıktır.
Bunlardan başka devletin malını çalmak veya yemek, milyonlarca vatandaşın hakkını yemektir. Aldığı ücretin, maaşın karşılığı kadar çalışmamak da kul hakkı yemektir .Haksız kazanç sağlamak, topluma ait şeylerden çalmak, insanlara zarar vermektir, yani kul hakkı yemektir.
7. FELAK SÜRESİNİ EZBERLEYELİM VE ANLAMINI ÖĞRENELİM
FELAK SÜRESİ
Bismillahirrahmanirrahim. Kul euzü bi-rabbi'l felak. Min şerri ma halak. Ve min şerri gasikin iza vekab. Ve min şerri'n neffasati fil ukad. Ve min şerri hasidin iza hased.
ANLAMI Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla; ''De ki: Tan yerinin Rabbine sığınırım. Yarattıklarının şerrinden, bastığı zaman karanlığın şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden''

Devamını Oku

Hz. Muhammed'in (sav) Hayatı ve hayat kronolojisi

Kaynak : Maliki Alioğlu, Atabey İlköğretim Okulu,Kastamonu, mlkalo@superposta.com

HZ. MUHAMMED ( SAV) ‘İN HAYATI

İnsanlığı hakka ve hakikate sevk edip dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teala tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Hz. Peygamber (sav) Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu. İsmi Muhammed ( Yer ve gök ehli tarafından övülen ) ‘dir. Ahmed, Mahmud, Mustafa gibi isimleri de vardır. Annesi Amine Hatun, babası Abdullah’tır. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz dünyaya gelmeden önce babası vefat ettiği için yetim olarak dünyaya gelmiştir. Bebekliğinde süt annesi Halime'ye verilmiştir. Dört yaşlarında annesine teslim edilmiş ve 6 yaşında annesinin vefatı üzerine dedesi Abdulmuttalib'in yanında kalmıştır. Dedesinin vefatı üzerine amcası Ebu Talibin yanında 8 yaşından evleninceye kadar kalmıştır.
Hz. Peygamber (sav) on iki yaşlarında iken amcası Ebû Talib ile birlikte Şam'a doğru yol alan ticarî bir kervana katılmış ve kafile Şam yakınlarında Busrâ adlı bir mevkide mola verdiği zaman buradaki manastırda bulunan Bahîra adlı rahib, İslam kaynaklarına göre Hz. Peygamberdeki özelliklere bakarak O'nun ileride çıkması beklenilen son peygamber olabileceği kanaatine varmıştı.
Hz. Peygamber (sav), bu ilk seferin ardından daha sonraki, yıllarda diğer amcaları ile birlikte Mekke, dışına yapılan bazı ticari seferlere katılmıştır. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz çocukluk yıllarından itibaren hayatı boyunca asla hiç bir puta tapmadığı gibi, onlar adına kurban kesmemiş, putlar adına kesilen hayvanların etini yememiş, onlar adına yemin etmemiş, hatta onların adını dahi ağzına almaktan hoşlanmadığını belirtmişti. Geçim sıkıntısı çeken amcası Ebu Talib'e yardımcı olmak için gençlik yıllarında Mekkelilere ücretle çobanlık, yapan Hz. Muhammed (sav), çobanlığı sırasında Mekke'nin, çirkin, şirkin ( Allah’a ortak koşma ) hakim olduğu havasından uzaklaşarak tabiatla karşı karşıya gelmiş, bu anlarda düşünme ve anlama gücü gelişerek her şeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah'ın varlığı ve birliğini, O'na eşler koşmanın sapıklık olduğunu iyice kavramış, karşılaştığı bir takım sıkıntı ve zorluklar O'nu ruhen olgunlaştırmıştı.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) gençliğinde haksızlıklara karşı koymak, haksızlığa uğrayanlara yardımcı olmak maksadıyla kurulan hılful fudul ( faziletliler anlaşması ) cemiyetine katılmıştır. Peygamberliğinden sonra dahi hatırladığı zaman bir üye olarak katılmaktan şeref ve iftihar duyduğunu açıkça belirtmiştir.
25 yaşında bizzat kendisinin idare ettiği bir ticaret kervanı Hz. Muhammed (sav)'i Hz. Hatice ile karşılaştırdı ve aralarında gerçekleşen evlilik, Hz. Muhammed (sav)'in amcası Ebû Talib'in yanından ayrılıp yeni bir aile yuvası kurmasını sağladı. Hz. Peygamber (sav)'in bu evlilik dolayısıyla Hz. Hatice'den altı çocuğu olmuştu. Bunlardan dördü kız olup Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma adlarını almışlardı. Bunların dördü de babalarının peygamberliğine erişmişler ve O'na iman ederek hicret etmişlerdir. Oğulları ise Kasım ve Abdullah adını taşıyordu. Hz. Peygamber (sav)'in ilk oğlunun adı Kasım olduğu için kendisine Ebu'l-Kasım künyesi verilmişti. Hicretten sonra doğan oğlu İbrahim ise Mısırlı cariye Mariye'dendir. Hz. Peygamber (sav)'in bütün erkek çocukları henüz küçük yaşlarda vefat etmişlerdi.
Hz. Peygamber (sav)’in nesli de kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali’nin evliliğinden olan torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir.
Hz. Hatice ile evliliğinden sonra Hz. Peygamber (sav) Efendimiz ailenin geçimini ticaret yoluyla sağlamaya çalışmış, bazan ortaklık yoluyla, bazen müstakil olarak ticaret yapmıştı. Hz. Muhammed (sav), bu ticarî muamelelerindeki dürüstlüğü, doğru sözlülüğü, ahde vefası, adil ve alicenab davranışları, herkes hakkında iyimser olması,herkese iyilik ve yardımı yapması, yoksulun, muhtacın elinde tutması, yakınlarına ve akrabalarına karşı gösterdiği ilgi, ahlakî olgunluk ve ruhî üstünlükleri ile derhal temayüz etmiş, çevrede herkesin güvenip itibar ettiği, sayıp sevdiği bir kişi haline gelmişti. Bu sebeple Mekkeliler kendisine "el-Emîn = güvenilir kişi" lakabını vermişlerdi.
Hz. Peygamber (sav)'in 35 yaşında iken meydana gelen Kabe tamiri olayı ve bu olay sırasında Haceru'l Esved ( kara, siyah taş)'in yerine konması meselesinde Mekke kabileleri arasında çıkan ve kanlı bir çatışmaya dönüşmesi muhtemel olan anlaşmazlığı herkesi memnun edecek bir tarzda ve adil bir şekilde çözmesi ( kabile temsilcileri taşı taşıdı, Peygamber Efendimiz yerine koydu ) , O'na duyulan güveni daha da artırmıştı.

PEYGAMBERLİĞİ MEKKE DÖNEMİ

Artık 35 yaşından itibaren Hz. Peygamber (sav), belli zamanlarda özellikle Ramazan ayı boyunca Mekke'den uzaklaşıyor, kendisine seçtiği Nur dağı Hıra mağarasında günlerini geçirerek Cenab-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, kudret ve azametini, O'nun gücü karşısında mahlukatın aczini ve zayıflığını düşünüyor; Rab Teala'nın insanlara sonsuz nimetlerini, buna karşı insanoğlunun nankörlüğünü, onların dinî, siyasî, içtimai, ahlakî vs. yönlerden içerisine düştükleri kötü durumları hatırlıyordu, işte bu günler Hz. Peygamber (sav)'i ruhi, ahlakî bir olgunluğa götürdü.
Böylece kendisine verilecek peygamberlik görevini üstlenebilecek bir seviye geldiği bir sırada, 40 yaşında 610 tarihinde, Ramazan ayının Kadir gecesinde Hıra mağarasında, Cenab-ı Hakk'ın peygamberlere vahiy getirmekle görevli meleği Cebrail (a.s), O'na ilk vahyi, Alak Suresi'nin ilk beş ayetini “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir. O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmedikleri şeyi öğretti. “ getirdi.
İlk vahiyden sonra vahiy biraz kesilmişti. Daha sonra “Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)! Kalk, ve (insanları) uyar. Sadece Rabbini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terket. “Müddessir Suresinin 1-5 ayetleri Peygamber (sav) Efendimize bildirilince Sevgili Peygamberimiz (sav) ilk olarak yakın akraba ve dostlarına gizli gizli İslam’ı anlattı. Bu olay yaklaşık üç yıl sürdü.
Artık Allah'ın Rasülü, insanları hak din olan İslam'a çağırmakla görevli idi. O, bu görevine ailesi halkından ve hak davaya gönül verebilecek yakın arkadaşlarından, gerçeği kabul edebilecek kabiliyette olan, fıtratı bozulmamış, düşünme kabiliyeti körelmemiş kişilerden başladı, ilk önce O'nu sevgili eşi Hz. Hatice tasdik etti. Erkeklerden Hz. Ebu Bekir, çocuklardan Hz. Ali, azatlı kölelerden Zeyd bin Harise kendisine ilk iman eden kimselerdi. Hz. Peygamber (sav) ilk üç yıl davetini gizli sürdürdü. Ancak Hz. Peygamber (sav)'in ilk üç yıl davetini gizli sürdürmesi, çevredeki insanların İslam'a karşı takındıkları düşmanca tavırdan, inanç ve ibadet hürriyeti tanımayacak kadar insafsız ve bağnaz oluşlarından kaynaklanıyordu. Müslüman olanların mallarına ve canlarına bir zarar gelmemesi, filizlenmekte olan İslam davasına acımasız bir balta vurulmaması açısından gizli davete gerek duyulmuştu. Bu safhada Hz. Peygamber (sav) faaliyetini genellikle davet merkezi edindiği Daru'l-Erkam ( Erkam’ın Evi )'dan yürütmüştür.
“ Sana emir olunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir! “ Hicr Suresinin 94. ayeti ile Peygamberimiz (sav) insanları açıktan açığa davete başladı.
Bir gün Safa tepesinden insanlara gerçeği şöyle duyurdu:
Size şu tepenin ardından bir düşman ordusunun geldiğini haber verirsem bana inanır mısınız?
Oradakilerden hepsi birden:
Evet inanırız! Çünkü senin yalan söylediğini hiç duymadık, dediler.
Peygamber (sav) de şöyle buyurdu:
Öyle ise Allah’a yemin ederim ki, nasıl uykuya yatıyorsanız bir gün öylece ölecek ve sonra uykudan uyanır gibi yine diriltilecek yaptıklarınızdan hesap vereceksiniz. Şunu da iyi biliniz ki, ebedi bir cennet ve cehennem vardır. Öldükten sonra iyiler cennete, kötüler cehenneme gidecektir. Önümüzdeki kıyamet gününün azabı ile sizi korkutmak üzere görevliyim. Benim Allah’tan getirdiğim din dünya ve ahrette sizi kurtuluşa erdirecektir. Allah’ın birliğine ve benim peygamber olduğuma iman edenler kendisini azaptan kurtaracak, etmeyenler çok şiddetli bir ceza görecektir. Bu işi benimle birlikte üzerinize almaya ve bana yardım etmeye hazır mısınız.
Dinleyenler şaşırmışlardı. Amcası Ebu Leheb:
Bizi bunun için mi çağırdın? diyerek Hz. Peygamber (sav)’in sözünü kesti, ağzını bozarak incitici laflar söyledi.
Kureyşli müşrikler Peygamberimiz (sav)’i davasından vazgeçirmek için her çareye başvurmuşlardı. İşkence etmişler, eza-cefa yapmışlar, ibadetine engel olmak istemişler, mal, mülk, reislik teklif etmişler, şair, büyücü, mecnun gibi iftiralarla sarsmak istemişler fakat ne Peygamber (sav)’i nede ilk Müslümanları davalarından vazgeçirebilmişlerdi. Bir gurup Peygamber (sav)’in amcası Ebu Talibe giderek:
“Senin kardeşinin oğlu, ilahlarımıza hakaret ediyor, atalarımızın sapıklık içinde yaşadıklarını söylüyor, bize de ahmak diyor. O halde ya onun tarafına geç veya onu himayeden vazgeç de aramızda ki meseleyi halledelim” diye şikayette bulunmuşlardı.
Ebu Talib yeğeni Hz. Muhammed (sav)’e durumu anlattıktan sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ey amcacığım! Bu işten vazgeçmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler bile Allah Teala bu dini üstün kılıncaya veya ben bu uğurda ölünceye kadar vazgeçmeyeceğim.”
Peygamber (sav)’in söylediklerini dinleyen amcası Ebu Talibte:
Gel ey kardeşimin oğlu! Git dilediğini söyle! Allah’a yemin ederim ki, seni asla onlara teslim etmem.
İşte Hz. Peygamber (sav) İslam davası etrafında böyle bir kadro oluşturduktan sonra peygamberliğin dördüncü yılından itibaren İslam'ı açık açık tebliğ etmeye başladı. Kureyş müşriklerinin İslam'ı engellemek için başvurdukları çok çeşitli çareler, Hz. Peygamber (sav)'e ve İslam’a samimiyetle bağlı kadro elemanlarına engel olamıyordu. Bu arada Mekke müşrikleri özellikle korunmasız Müslümanlara insaf ve vicdana sığmayan eziyet ve işkencelerde bulundular. Bu işkenceler karşısında Hz. Peygamber (sav), isteyen Müslümanların Habeşistan'a gidebileceklerini belirtip hicret izni verince, Peygamberliğin beş ve altıncı yıllarında Müslümanlardan birer grup l. ve II. Habeşistan hicretlerini gerçekleştirdiler. Mekkeli Müslümanların böylece Mekke haricine İslam'ı taşımaları, müşriklerin hınç ve kinini artırmıştı. Ama Cenab-ı Hakk'ın yardım ve inayeti sebebiyledir ki İslam'a gösterilen bu düşmanlıklar bile hak dinin yayılmasına yardımcı oluyordu. Mesela azılı müşriklerden Ebû Cehil'in bizzat Hz. Peygamber (sav)'e yaptığı sözlü ve fiili bir sataşma, Kureyş arasında şahsiyeti ve kuvvetiyle büyük bir itibara sahip olan Hz. Hamza'nın Müslüman olmasını sağladı. Ardından Mekke idare meclisi Daru'n-Nedve'de alınan Hz. Peygamber (sav)'i öldürme kararını uygulamak için harekete geçen güçlü şahsiyet Ömer bin el-Hattab, Hz. Peygamber (sav)'i öldürmek üzere O'nu ararken aslında ayakları onu hidayete sevk ediyor ve Ömer'in gücü İslam saflarına yeni bir heyecan ve şevk katıyordu.
Hem Müslümanlar, hem de Müslümanları koruyan Haşimoğulları, peygamberliğin 7. senesi île 10. senesi arasında tam üç yıl devam eden bir boykot ve muhasaraya maruz kaldılar. Mekkeliler ne Müslümanlarla, ne de onları koruyan Haşimoğulları ile hiç bir ilişkide bulunmayacaklarına, her türlü ilişkiyi keseceklerine, onlarla hiç bir şekilde alış-verişte bulunmayacaklarına, oturup kalkmayacaklarına, kız alıp vermeyeceklerine dair bir karar almış, bu kararı yazdıkları sahifeyi Kabe'nin iç duvarına asarak dinî bir hüviyet de vermişlerdi. Bu karara muhalefet eden, hem vatana, hem de dine ihanet etmiş sayılacak ve en ağır şekilde cezalandırılacaktı. Mekkeliler tarafından üç yıl süreyle ve titizlikle uygulanan bu karar, elbette Müslümanlara sıkıntılı, güç günler yaşatmıştır. Peygamberliğin onuncu yılında bu karar iptal edilip boykot ve muhasara kaldırıldığı vakit Müslümanlar pek sevinme imkanı bulamadılar. Çünkü çok geçmeden Hz. Peygamber (sav) iki büyük yakınını, amcası Ebû Talib'i ve eşi Hz. Hatice'yi üç gün arayla ardı ardına kaybetti. Rasulullah (sav)'ın üzüntüsüne Müslümanlar da katıldılar ve bu seneye Hüzün yılı adını verdiler.
Özellikle Ebû Talib'in vefatı, Hz. Peygamber (sav)'in Mekke'de İslam'ı tebliğ etmesini bir hayli güçleştirdi. Çünkü Ebû Talib'in sağlığında Mekkeliler Ona hürmet duydukları için himayesine aldığı yeğenine dokunmuyorlardı. Şimdi bu himaye ortadan kalktığı için Hz. Peygamber (sav) her yerde sataşma ve engellemelerle karşılaşıyordu. Böyle bir ortamda İslam'ı tebliğ etmek adeta imkansız hale geldiğinden Hz. Peygamber (sav), İslam'ı kabullenecek yeni bir kitle aramaya başladı. Bu sebeple de azatlı kölesi Zeyd bin Harise ile birlikte bir gün gizlice Taife gitti. Taifliler İslam’ı kabul etmedikleri gibi Peygamberimiz (sav)’i taş yağmuruna tuttular. Atılan taşlardan ayakları yaralandı, kan revan içinde kaldı. Zeyd ise vücudunu Peygamberimiz (sav)’e siper ederek atılan taşlardan onu korumaya çalışıyordu.
İşte böyle bir durumda Hz. Peygamber (sav)'i sevindirecek ve Kuran’dan sonra en büyük mucizelerinden biri olan bir mucize meydana geldi. Cenab-ı Hak, Rasulünü teselli etmek, bunca gördüğü düşmanlıklara rağmen gösterdiği sabır ve sebat dolayısıyla O'nu taltif edip lütuf ve ikramda bulunmak üzere katına çağırdı ve Hz. Peygamber (sav)'in İsra ve Miraç mucizesi gerçekleşti. Bir gece vakti Hz. Peygamber (sav), bir an ifade edilebilecek çok kısa bir zaman dilimi içinde önce Mekke'den Kudüs'e gitti. Oradan da göklere yükselerek Rabbinin huzuruna çıktı; dünya ötesi alemi, Cennet ve Cehennem'i müşahede etti. Böylece ruhen takviye görmüş, Rabbi tarafından mükafatlandırılmış olarak tekrar aynı anda Mekke'ye döndü. Miraç gecesi Receb ayının 27 gecesidir ve bu gece beş vakit namaz farz kılınmıştır.
Peygamberliğin 11. senesinde Medine'nin Hazrec kabilesinden altı kişi Akabe adı verilen yerde Hz. Peygamber (sav)'le karşılaşıp kısa bir görüşmeden sonra O'na iman ettiler. Bu altı Medineli, şehirlerine dönüşte Hazrec ve Evs kabileleri arasında İslam'ı yaydılar. Ertesi senenin hac mevsiminde ikisi Evsli, onu Hazreçli on iki kişilik bir heyet yine Akabe'de Hz. Peygamber (sav)'le buluşup O'na bey'at ettiler, l. Akabe bey'atı olarak tarihlere geçen bu görüşmenin akabinde Hz. Peygamber (sav), İslam kadrosunun ilk elemanlarından Mus'ab b. Umeyr'i davetçi olarak Medine'ye gönderiyordu. Mus'ab'ın Medine'de bir yıl süreyle yaptığı faaliyet öylesine verimli olmuştu ki İslam'ın konuşulmadığı ve girmediği bir ev hemen hemen kalmamıştı ve Medineliler, Allah Rasulünü şehirlerine buyur edip O'nu koruma konusunda her tehlikeyi göze alacak bir kıvama erişmişlerdi. Peygamberliğin 13. yılında Medine'den gelen daha kalabalık bir heyet Akabe'de Hz. Peygamber (sav)'le bir gece vakti gizlice buluşup II. Akabe Bey'atı'nı gerçekleştiriyor ve şehirlerine göç ettiği takdirde Hz. Peygamber (sav)’i ve Mekkeli Müslümanları malları ve canlarını korudukları gibi koruyacaklarına and içiyorlardı, işte bu and ve karşılıklı söz vermelere İslam tarihinde "Akabe bey'atları" adı verilmiştir.

MEDİNE DÖNEMİ

Mekkeliler bu görüşmeleri haber aldıkları zaman başlatılan yeni baskılar, Müslümanlara hicret kapılarını açtı. Hz. Peygamber (sav)'in izni ile Ashab-ı Kiram gruplar halinde ve çoğunlukla gizlice şehri terk edip Medine yolunu tuttular. Peygamber (sav) Efendimizde hicret arkadaşı Hz. Ebu Bekir’le beraber Medine’nin yolunu tuttu. Hicret esnasında Medine yakınlarında Kuba köyünde ilk mescit olan Kuba Mescidi ( Takva Mescidi ) ‘ ni inşa etti. Öğle vakti Ranuna adlı mevkiye gelindiği vakit Hz. Peygamber (sav) burada durdu; ilk cuma hutbesini okudu ve ardından ilk cuma namazını kıldırdı. Büyük küçük herkes yollara dökülmüş, coşkun bir tezahürat, sevgi ve saygıyla Hz. Peygamber (sav)'i karşılıyor, şehirlerine ve evlerine buyur ediyordu. Hz. Peygamber (sav) hiç kimsenin davetini reddetmiş olmamak ve hiç kimseyi kırmamak için uygun bir çare buldu ve üzerinde hicret ettiği devesi Kasvâ kendi haline bırakıldı; devenin çöktüğü yere en yakın evde Hz. Peygamber (sav) misafir olacaktı. Deve, şehrin orta tarafında iki yetim çocuğa ait boş bir arsada çöktü ve Hz. Peygamber kendisine ait hane-i saadetleri inşa edilinceye kadar buraya evi en yakın olan Ebû Eyyûb El Ensari (Halid bin Zeyd ) Hazretlerinin evinde misafir kaldı.
Medine’de yapılan ilk mescit Mescidi Nebevi ( Peygamber Mescidi)’dir. Mescidi Nebevi inşa edilene kadar Sevgili Peygamberimiz (SAV) Halid b. Zeyd’in evinde misafir olarak kaldı. Bu sahabe Emeviler döneminde ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul’un kuşatmasına katılmış ve şehit düşmüştür. Kabri bugün kendi adıyla anılan Eyüp semtindedir.
Ayrıca mescidin avlusunda mescide bitişik olarak Suffa yaptırılmıştı. Evi ve ailesi bulunmayan fakir Müslümanlar burada kalıyorlardı. Bu kimselere Ashabı Suffe denir. Bunlar bütün günlerini Peygamberimizi dinlemeye, ilim öğrenmeye ayırıyorlardı. İslam’ın ilk öğretmenleri bu öğretim kurumunda yetişmiştir. Orada yetişenler yeni Müslüman olan kabilelere İslam’ı öğretmek üzere gönderilmiştir.
Müslümanlar namazlarını Peygamberimizin imamlığında cemaatle burada kılıyorlardı. Önemli konular burada görüşülüp karara bağlanırdı. Elçiler ve temsilciler buruda karşılanırdı.
Ensar: Mekke’den Medine ye hicret eden Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara denir.
Muhacir: Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara denir.

HİCRETİN 1. YILI ( M. 623 )

1. Mescidi Nebevi “Peygamber mescidi”nin yapılması
2. İlk ezanın okunması ( Rüyasında gören; Abdullah b. Zeyd , İlk okuyan ise; Bilâl-i Habeşî’dir.)
3. Ashâb-ı Suffe (ilk yatılı öğretmen okulu )
4. Ensar ile Muhacir arasında İslam kardeşliğinin ilk uygulaması
5. Yahudilerle ( Nadîroğulları, Kureyzâoğulları ve Kaynukaoğulları) yapılan antlaşmalar 52 maddelik dünyanın bilinen ilk yazılı antlaşması)
6. İlk nüfus sayımı ( Kab b. Mâlik Medine sınırlarının taşlarla tesbitiyle görevlendirildi. H./1: Medine nüfusu; 10 bin,bunlardan Müslümanların nüfusu;1500 kişidir. )


HİCRETİN İKİNCİ YILI ( M. 624 )

1. Kıble’nin Mescidi Aksadan Mescidi Harama değişmesi ( Bakara Suresi 144 )
2. İlk Seriyyelerin gönderilmesi; Seriyye; küçük askerî birliklerdir. Görevi; denetleme,teftiş ve düşmana gözdağı vermektir. Gazve ise; Mute Savaşı hariç Rasulullah (sav)’ın başında bulunduğu askerî birliklerdir.
3. Savaşa izin verilmesi ( M. 624 ) ( Hac-22 / 39 ) ( Bakara-2 / 190 )

BEDİR SAVAŞI ( M. 624 )

Müşrikler silah,araç ve temin etmek üzere Şam’a büyük bir kervan göndermişlerdi. Elde edilen istihbârât sonrasında, Rasulullah (sav) 305 Kişi ile bu ticaret kervanının önünü kesmek istedi. Ancak kervan komutanı; Ebu Süfyan bunu haber alınca yolunu değiştirerek (deniz kıyısından ) kervanı kaçırmayı başardı. Mekke’ye gelen bir haberciyle Müşrikler durumdan haberdâr olunca 950 Kişilik bir ordu ile kafileyi (kervanı) kurtarmak için harekete geçtiler. Kafilelerinin sıvışıp kurtulduğunu öğrenmelerine rağmen Ebu Cehil’in ısrarı üzerine geri dönmekten vazgeçtiler ve Bedir’e kadar geldiler.Rasulullah (sav) ise kafileyi takip ile Bedirde düşmanla savaşma ikilemini ashâbı ile istişâre etti Rasulullah (sav)’ın meyli üzere Bedirde kaldılar.
Düşmanlar başlangıçta avantajlı idiler. Rasulullah (sav)’ın duası ve Yüce Allah’ın yardımı ile savaşı kazandılar.
Düşman 70 ölü, 70 esir bırakarak kaçtı. Müslümanların ise 14 şehit verdiler. (İlk şehit: Hz. Ömer’in azatlısı; Mihcâ’dır.) Esirlerden bir kısmı para karşılığında, bir kısmı parasız, bir kısmı da Ensar’dan 10 çocuğa okuma ve yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakıldılar.

UHUD SAVAŞI ( M.625 )

Bedir’in intikamını almak isteyen Müşrikler Mekke civarındaki kabilelerden de yardım alarak, 3.000 kişilik bir ordu hazırladılar.Rasulullah (sav) da istihbârâtla durumdan haberdâr oldu. 1000 Kişilik bir ordu hazırlandı. Rasulullah (sav) Medine’de savunmaya dayalı bir savaşa meylederken gençler ve Hz. Hamza açık araziyi tercih ediyorlardı. Münâfıkların başı Übeyy b. Selül bu olayı bahâne ederek İslâmî kuvvetlerden ayrıldı.( 300 kişi )
Rasulullah (sav) Abdullah b. Cübeyr ve 50 kadar sahabeyi düşman saldırısı beklenen bir gediğe yerleştirdi. I. Safhada Müslümanlar üstündü ve savaş kazanılmak üzereydi. II. Safhada Abdullah b. Cübeyr emrindeki askerler de ganimet almak istediler ve yerlerini terk ettiler. Bu durumu pusuda bekleyen Halid b. Velid Müslümanları sol tarafından vurmaya başladı. Savaş Müslümanların aleyhine döndü. Başta Hz. Hamza (Vahşi tarafından) olmak üzere pek çok sahabe şehit edildi.Bu arada Rasulullah (sav)’ın da öldürüldüğü haberi etrafa yayılınca Müslümanlar iyice dağıldı. Oysa Rasulullah (sav) ölmemişti ve sahâbenin ileri gelenleri O’nun etrafında pervâne olmuşlardı. III Safhada Rasulullah (sav)’ın ölmediği anlaşılınca Müslümanlar moral buldular ve tekrar toparlandılar. Düşman da fazla savaşmaya cesaret edemedi ve geri çekildi. Cebrail’in uyarısıyla Müşrikler Hamraül-Esed’e kadar takip edildi.
Mekkeliler 22 ölü verdi. Müslümanlar ise 70 şehit. Uhud savaşı Rasulullah (sav)’ın uyarısını dinlemeyen Müslümanlar için kötü bir ibret vesikası olarak tarihteki yerini aldı. Bu savaşta da görüldü ki münâfıklara güvenmek bir hataydı.

RACİ VE BİRİ MAUNE FACİALARI ( M. 626 )

Arap kabilelerinden bir heyet Medine’ye gelerek Hz. Peygamber (sav)’e kabilelerinde İslam’ı kabul edenlerin bulunduğunu, bunun için kendilerine İslam’ı öğretecek öğretmenler istediler. Peygamberimiz (sav) onlarla beraber 6 kişilik bir heyet gönderdi.
Ancak bunlar Reci denilen yere geldiklerinde Müslüman öğretmenlere hıyanet ederek 4’ünü şehit ettiler, Zeyd ve Hubeyb’i de Mekkelilere sattılar.
Ebu Süfyan Zeyd’e: “ Sen şimdi evinde çocuklarınla birlikte olsaydın da, senin yerinde Muhammed olsaydı, senin yerine onu öldürseydik “ diye sorduğu zaman,
Bu sözün bir tek karşılığı olabilirdi, onu da Zeyd verdi: “ Bırakın evimde oturmayı şu an Hz. Muhammed (sav)’in ayağına bir diken batmasına bile tahammül edemem!...”
Zeyd idam edildi, Hubeyb de idam ediyecekti. Son isteğini söyledi ve iki rekat namaz kıldı. O zamandan beri idam edilecek bir müslümanın namaz kılması gelenekleşmiştir.
Necid bölgesinde oturan başka bir gurup Hz. Peygamber (sav)den yine İslam’ı öğretecek öğretmenler istedi. Peygamberimiz (sav) 70 kişilik bir gurup gönderdi. Ancak bu guruptaki Müslümanlardan biri hariç hepsi de şehid edildiler.

HENDEK ( AHZAB ) SAVAŞI ( M. 627 )

Medine’den sürülen Yahudîler ile Mekkeli Müşrikler birleşti. Gayeleri; İslâm’ı yok etmekti. 10.000 Kişilik Ebu Süfyan komutasındaki bir ordu ile Medine’yi kuşattılar.Rasulullah (sav) Selmanı Farisi’nin tavsiyesi üzerine Medine’nin düşman gelecek tarafına hendek kazılmasını emretti.(Uzunluğu; 5.5 Km, Eni; 9 m,Derinliği de; 4.5 m kadardı. 2 Haftada kazıldı.)
Kuşatma 15 Gün sürdü. Mevsim soğuktu. Buna ilâveten Cenabı Hak şiddetli bir kum fırtınası gönderdi. Göz gözü görmüyordu Mekkeli Müşriklerin çadırları altüst oldu, ,ordusu dağıldı ve kaçmaya başladılar.
Müşrikler 4 ölü verirlerken, Müslümanlar 5 şehit verdiler.

HUDEYBIYE BARISI ( M.628 )

Rasulullah (sav) Zi’l-ka’de ayında 1400 Müslüman’la yanlarına silah,araç ve gereçleri almadan Umre niyetiyle Mekke’ye hareket ettiler. Mekkeli Müşrikler Mekke civarındaki kabilelerden yardım alarak Hudeybiye civarını tuttu. Rasulullah (sav) ve Müslümanların Mekke’ye girmelerine engel olmak istiyorlardı Rasulullah (sav) Hz. Osman’ı göndererek niyetlerini bildirdi. Hz. Osman’ın dönüşü gecikince Müslümanlar bir ağacın altında kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarına dâir söz verdiler.( Beyatür Rıdvan ) Buna karşılık Mekkeli Müşrikler Hz. Osman’ı serbest bıraktılar ve sulh yapmak üzere de Süheyl b. Amr’ı gönderdiler. Ve bir antlaşma yapıldı. Buna göre:
1. İki taraf arasında 10 yıl süreyle savaş yapılmayacaktı.
2. Beytullah bu sene değil, bundan sonraki sene, 3 gün içinde silahsız olarak ziyaret edilecekti.(Mekkeliler de şehir dışına çıkacak.)
3. Müslümanlar Kureyş’e sığınırsa geri teslim edilmeyecek,bir Müşrik Müslümanlara sığınırsa geri teslim edilecekti.
4. Diğer Arap kabilelerinden isteyenler Müslümanlarla, isteyen Mekkelilerle anlaşma yapabilecekler veya onların himayesine girebileceklerdi
Antlaşma 2 yıl sürebildi. Bu antlaşmanın Müslümanlar açısından faydaları: Müslümanlar savaşa daha hazırlıklı bulunan düşmanın bu avantajından korundu. Ayrıca başka düşmanlarıyla da daha rahat mücadele etme imkânına kavuştular. Bu anlaşmayla da:
Mekkeli Müşrikler Medine’deki İslâm devletinin varlığını resmen kabûl etmiş oldular. Bir çok kabile serbestçe İslâm’ı tanıma fırsatını yakaladı ve böylece Müslümanların sayısı arttı.

HAYBER’İN FETHİ (M.628)

Hayber İslâm düşmanlarının katılımı ile güçlenmişti ve Müslümanlar için tehlike arz ediyordu. Rasulullah (sav) 1.600 kişi ile 7 Kaleyi kuşattı. Neticede Yahudiler teslim oldular. Bu savaşta Müslümanlar 15 şehit verdi,düşman ise 93 kayıp verdi.

KOMŞU DEVLETLERİ İSLAM’A DAVET

Habeş Necâşı ( Adhame ) Müslüman oldu
Mısır hükümdârı Mukavkıs çeşitli hediyeler gönderdi. Elçiye de hürmet etti. Bu hediyeler arasında yer alan Mariye isimli kadın ise Hz. Peygamber (sav)’in son çocuğu olan ve küçük yaşta vefat eden İbrahim’in annesidir.
Doğu Roma İmparatoru Heraklis istişâre etti,ama tahtını bırakamadı
Şam ve Yemame Emiri elçileri kaba bir şekilde geri çevirdi.
Rum Kayseri de hediyeler gönderdi. Kavminden çekindiği ve saltanata düşkünlüğü sebebiyle Müslüman olmadı.
İran Kisrâsı Hüsrev Perhiz mektubu parçaladı. Rasulullah’ın duası ile mülkü ve devleti parçalandı.
Ğassân Emiri Şurahbil elçiyi ( Haris b. Umeyr ) şehit etti. Bu olay Mute Savaşı’na sebeb oldu.
Bahreyn emiri İslam’ı kabul etti.
Yemen ve Umman emiri kaba surette ret cevabı verdi.


MUTE SAVAŞI ( M.629 )

Zeyd b. Harise komutasında 3.000 Kişilik bir ordu hazırlandı ve gönderildi. Düşman Bizans’tan yardım alarak 100.000 kişiden fazla bir ordu ile Mute’de konuçlandı. Müslümanlardan önce, sancak tutan Zeyd ,sonra Cafer, sonra Abdullah b. Revaha şehit olunca “Seyfullah” lâkaplı Hz. Halid b. Velid İslâm ordusunu toparladı. Bir taktikle de düşmanı geri çekilmeye zorladı.Ve bundan faydalanarak Medine’ye geri döndü. (Rasulullah (sav) Savaşı naklen anlatmıştır.)

MEKKE’NIN FETHI ( M.630 )

Mekkelilerle anlaşması bulunan bir kabile, Müslümanlarla anlaşması olan ve onların himayesinde bulunan bir kabileye saldırdılar ve bu saldırıda Mekkelilerde kendilerine yardım etti. Böylece Kureyş antlaşmayı tek taraflı bozmuş oldu. Rasulullah (sav) 10.000 Kişi ile Mekke’ye hareket etti. İslam ordusu savaşmaksızın Mekke’ ye girdi. (Yalnızca Halid b. Velid’in komutanlığını yaptığı birlikle Mekkeliler arasında küçük bir çatışma çıktı ve hemen savuşturuldu.) Cuma günü Rasulullah (sav) (intikam alma yerine) herkesi affetti. Kabe’yi putlardan temizletti.
Hz. Peygamber (sav) Mekkelilere: “ Bu gün size ne yapacağımı umarsınız?” diye sordu.
Onlar da: “ Senden hayır umarız. Zira sen, değerli bir kardeşsin ve değerli bir kardeş çocuğusun” cevabını verdi.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurdu:
“ Size vaktiyle Yusuf’un kardeşlerine dediğini diyeceğim: Geçmişte yaptıklarınızdan dolayı bugün alaya alınmayacak, cezalandırılmayacaksınız, haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz!”
Rasulullah (sav)’ın bu hoşgörüsü ve büyüklüğü karşısında Mekkeli erkek ve kadınlardan pek çoğu Rasulullah (sav)’a gelerek Müslüman oldu. Rasulullah (sav) Mekke’ye Attab b. Esîd’i vâli olarak tayin etti ve Medine’ ye döndü.

HUNEYN GAZVESI ( M.630 )

Mekke’nin fethiyle Hevâzîn kabilesi telaşlandı ve Sakif kabilesi ile irtibat kurdu. 20.000 kişilik bir ordu oluşturdular. Henüz Mekke’de bulunan Hz. Peygamber (sav) bunu haber alınca 12.000 kişilik bir ordu hazırladı. Düşman ordusu Huneyn vadisinin dar bir geçidine pusu kurdu ve Müslümanları ok yağmuruna tuttu. Müslümanlar savaşın başında çözülür gibi olmalarına rağmen çabuk toparlandılar ve düşman ganimetleri de bırakarak kaçtı.
Düşman ordusunu takip eden Hz. Peygamber (sav) Taif şehrini kuşattı. Kuşatma 20 gün devam etti. Taifliler direniyorlardı. Hz. Peygamber (sav) kuşatmayı kaldırdı ve Taifliler için dua ederek geri döndü. Nitekim Taifliler 1 yıl sonra bir heyet göndererek İslam’ı kabul ettiklerini bildirdiler.

TEBÜK GAZVESI ( M.631 )

Romalıların Şam’da Müslümanlara karşı çok büyük bir ordu hazırladığı haberi geldi. Bunun üzerine Rasulullah (sav)’da 30.000 Kişi ile Tebuk’a hareket etti. Tebuk’a yaklaştıkça ordu büyüdü. 20 gün kalındı. Herhangi bir düşmanla karşılaşılmadı ve geri dönüldü. Müslümanların Roma’ya kafa tutmaları çevre kabileleri korkuttu. Yemen’den, Necid’den kabileler gelerek bağlılıkları bildirdiler. Bu arada Tebuk çevresindeki bazı kabilelerle de antlaşmalar yapıldı. Artık Arap Yarımadasında Müslümanlara karşı koyabilecek bir güç kalmadı.

VEDÂ HACCI VE VEDÂ HUTBESI ( M. 632 )

Rasulullah (sav) hac farizâsını yerine getirmek üzere Müslümanlarla Mekke’ye hareket etti. Mekke’ye varıldığında ise sayıları 100.000‘i aşmıştı. Rasulullah (sav) müminlerle birlikte hac görevini yerine getirdi ve etkili, öğüt dolu bir hutbe söyledi. Cuma günü akşamı da “ Bugün size dininizi tamamladım...” ayeti indi. Bu, Rasulullah (sav)’ın son haccı oldu. Rasulullah (sav) 10 gün içinde hac görevi tamamladı ve mü’minlerle vedâlaştı. Vedâ hutbesi (özetle):
Allahtan başka îlâh yoktur. O’ndan korkun ve O’na itaat edin!
Can, mal, ırz kutsaldır.
Cahiliye gelenekleri kaldırılmıştır.
Faiz haramdır.
Kan davası haramdır.
Dininizi korumak için; küçük gördüğünüz işlerde Şeytana uymaktan kaçının!
Haksızlık yapmayın! (Hakkı gasbetmeyin!) Haksızlığa da boyun eğmeyin!
Emanetler ehline verilmelidir. Kefil olan sorumludur.
Kadınların ve erkeklerin karşılıklı hak ve sorumlulukları vardır.
Zina haramdır.
Allah’a ibadet edin! 5 Vakit namazınızı kılın! Ramazan orucunu tutun! Emirlere itaat edin! O takdirde Cennete girersiniz.
Bütün müminler kardeştir.
Sadece Allaha ibadet edilecektir.
Hiç kimsenin başkasına üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.
Allahın kitabına ve Peygamberimizin sünnetine uyanlar asla sapıklığa düşmez.
Haksızlık yapmayın! (Hakkı gasbetmeyin!) Haksızlığa da boyun eğmeyin!
“Ey insanlar!Yarın beni sizden soracaklar risâletimi tebliğ ettim mi?”( diyerek 3 kez tekrarladı.) O’nun vasiyet ve nasihatlarını dinleyen bütün mü’minler de: ” Evet! Yemin ederiz tebliğ ettin, şehâdet ederiz“ dediler.

HZ. MUHAMMED ( SAV )’İN VEFATI ( M. 632 )

Zamana ve zemine uygun bir şekilde nerede nasıl hareket edeceğini gayet mükemmel hesap eden ve planlı bir strateji uygulayan Hz. Muhammed (sav), yirmi üç yıl gibi kısa bir sürede tarihte eşine rastlanılmayacak büyük bir inkılabı gerçekleştirmişti. Kırk yaşında peygamberlik görevine başladığı zaman yapayalnızdı, güçsüzdü, maddi imkanları yoktu. Buna mukabil, mücadeleye giriştiği toplum, tasavvur edilebilecek en aşağı seviyede bulunuyordu. Müşriklerin inanç ve ibadetleri son derece mantıksız ve gülünçtü; ahlak anlayışları neredeyse yoktu; hak, adalet anlayışları zulmün göstergesiydi; menfaatler her şeyin üstünde tutuluyordu. Böyle bir ortamda Hz. Peygamber (sav)'in yılmadan yorulmadan, büyük bir azim ve gayretle yürüttüğü İslam daveti, yirmi üç senede öyle bir sonuç verdi ki; artık o dönemden "Asr-ı Saadet" "Saadet asrı" diye bahsetmek gerekecekti. Hz. Peygamber gerçekleştirdiği bu büyük inkılabın heyecanı ve görevini layıkıyla yapmış olmanın huzur ve mutluluğu içerisinde kendisine iman edenleri hicrî onuncu senenin hac mevsiminde hac yapmak üzere Mekke'de topladığı zaman, genellikle kabul edildiğine göre, etrafında 114.000 sahabe vardı. Bu hac, Hz. Peygamber (sav)’in son haccı olduğu için ve yaptıkları konuşmalarında bir bakıma ashabına veda ettiğinden "veda haccı" diye adlandırılmıştır.
Veda haccı dönüşü Peygamber (sav) Efendimiz rahatsızlandı. Hz. Peygamber (sav)'in başlayan rahatsızlığı gün geçtikçe şiddetlendi ve O'nu bîtab bir şekilde yatağa düşürdü. Hastalığının ilk günlerinde namaz vakti olduğu zaman mescide çıkıp ashabına namaz kıldırıyordu. Ama daha sonra imamlık, Hz. Peygamber (sav)'in emri ile Hz. Ebûbekir'e havale edildi.
Hz. Peygamber (sav) hasta iken zaman zaman Müslümanlara bazı nasihatlerde bulunmuştur. Onlardan birisin de şöyle buyurmuştu:
“Ey Müslümanlar! Her kimin sırtına vurmuş isem işte sırtım gelsin vursun, her kimin malını almış isem gelsin alsın. Allah Teala bu kulunu dünya ile kendisine kavuşmak arasında muhayyer kıldı, kulu da ona kavuşmayı tercih etti....”
Hicrî on birinci yılın 12 Rebîulevvel pazartesi günü kuşluk vaktinde de Kelime-i Tevhid getirerek ve Rabbini kasıtla:"... Yüce dosta!" diyerek Rabbine kavuştu. Hz. Peygamber (sav)'in cenazesinin hazırlanması, yıkanması, kefenlenmesi işlerini Hz. Ali, Hz. Abbas, Abbas'ın oğlu Fazl, Üsame b. Zeyd gibi yakınları yerine getirdi. Peygamberlerin vefat ettikleri yerde defnolunacaklarına dair Hz. Ebubekir'in rivayet ettiği bir hadis dolayısıyla, Hz. Peygamber (sav)'in vefat ettiği Hz. Aişe'nin odasında bir kabir kazıldı. Bu arada Ashab-ı kiram grup grup gelerek Rasul-ü Ekrem (sav) için cenaze namazı kıldılar. Oda küçük olduğundan küçük cemaatlar halinde kılınan cenaze namazı bir hayli uzun sürmüştü. Bu sebeple Hz. Peygamber (sav)'in naşı ancak çarşamba günü gece vakti kabre indirilebildi. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz vefat ettiklerinde 63 yaşında idi.
Rasulullah (sav)’ın vefatıyla “Asr-ı Saâdet Dönemi” bitti ve “Hulefâ-i Râşidîn Dönemi ( Dört Halife Dönemi )” başladı.
VEDA HUTBESİ

( Bu hutbe, M.S. 632 yılında Hz. Muhammed (sav) Efendimiz tarafından yüz bini aşkın Müslümana irad edilmiştir. Hz. Muhammed (sav) Allah'a hamd ve senâdan sonra şöyle buyurmuştur.)
EY İNSANLAR!
Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz. İNSANLAR!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.
ASHABIM!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.
ASHABIM!
Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.
ASHABIM!
Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.
İNSANLAR!
Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!
İNSANLAR!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.
MÜ'MİNLER!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur’an dır. MÜ'MİNLER! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kuran’da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arab'ın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!

ALLAH RASULÜ S.A.V.'İN ALTI DİPLOMATİK MEKTUBU

Peygamber s.a.v Efendimizin hayatını (Siret-i Nebevî) anlatan kitaplarda, O’nun birçok yere gönderdiği mektuplardan bahsedilir. Bu mektuplar, İslâm dinini açıklayan, zekât ve vergi (cizye) kurallarını anlatan veya mal ve toprakların bağışı ile ilgili belgeler şeklindeydi. Ancak Allah Rasulü s.a.v.’in en önemli mektupları, Arap Yarımadası çevresindeki sekiz kral ve yerel yöneticilere gönderdikleridir. Bugün bu mektupların altısının orijinali mevcuttur.
Taberanî ve İbn-i İshak rh.a., bu diplomatik mektupların gönderilmesiyle ilgili şöyle bir olay naklederler:
Peygamber Efendimiz s.a.v. Hicretin 6. yılında Hudeybiye’den Medine’ye döndüğünde, Zilhicce ayının bir gününde sahabelerin yanlarına gelip buyurdu ki:
- Ey insanlar! Hiç şüphesiz Yüce Allah beni herkese rahmet olarak göndermiştir. O halde bana vekaleten İslâm’ı tebliğ vazifesini yerine getiriniz. Havarilerin İsa b. Meryem’in önünde ihtilaf ettikleri gibi siz de benim emrimde ihtilaf etmeyiniz.
Orada bulunanlar sordular:
- Ey Allah’ın Rasulü, havariler nasıl ihtilaf ettiler?
- Benim sizi davet ettiğim şeye, O da havarileri davet etmişti de, uzak yere gitmek istememişlerdi. İsa b. Meryem de Cenab-ı Hakk’a şikayette bulundu.
Bunun üzerine Havarilerin her biri davete memur kılındıkları halkın diliyle konuşur oldukları halde sabaha çıktılar.
Dediler ki:
- Ey Allah’ın Rasulü, biz vereceğin her vazifeyi yapacağız, bizi dilediğin yere gönder.
Onların bu cevabı üzerine Rasulullah s.a.v., Dıhye b.Halife’yi Bizans Kralı Herakliyus’a; Abdullah b. Huzafe’yi Acem Şahı Kisra’ya; Amr b. Ümeyye’yi Habeş Kralı Necaşi’ye; Hatıb b. Ebi Beltaa’yı İskenderiye Kralı Mukavkıs’a; Şüca b. Vehb’i Gassan Kralı Hevze b. Ali’ye; Amr b. As’ı Umman Meliki Culanda’nın iki oğlu Ceyfer ve Abd’e; Alâ b. Hadremî’yi El-Ahsa Valisi Münzir b. Sava’ya; Salit b. Amr’ı da Yemame Valisi Hevze b. Ali’ye göndermiştir.
Ashabın tavsiyesi üzerine Hz. Peygamber s.a.v., üzerinde üç satır halinde “Muhammed/ Rasul/Allah” yazılı gümüş bir mühür-yüzük yaptırdı. Onu daima parmağında taşır ve bir mektubu mühürlemek istediğinde yanındakilerden birine verir, sonra tekrar parmağına takardı. Mektuplar “Besmele” ile başlıyor, ardından “Allah’ın Rasulü Muhammed’den” ibaresi geliyor ve mektubun gönderildiği hükümdarın adı yer alıyordu. Kısaca mesaj verildikten sonra, hemen hemen her mektup şu şekilde sona eriyordu:
“İslâm’ı kabul edersen selâmet bulursun, şayet yüz çevirirsen bütün tebanın günahı senin üzerine olacaktır.” Her mektubun sonunda “Allah Rasulü Muhammed” mührü bulunuyordu.
Orijinalleri bulunan altı mektuptan beşi, muhataplarını İslâm’a davet niteliğini taşırken, altıncısı Vali El-Münzir’e cevap niteliğindedir.
Bu mektupların ortaya koyduğu bir gerçek de şudur: Hadis, sîret gibi klasik nakil kaynaklarımızda bu mektupların içeriği hakkında yapılan nakillerle orijinal metinlerin içeriği aynıdır. Buradan anlıyoruz ki, sahih kabul edilen klasik nakil kaynaklarımız, bugünlerde iddia edildiği tarzda yalan-yanlış anlatımlarla dolu değil.

Bismillahirrahmanirrahim.

Allah Rasulü Muhammed’den el-Münzir b. Sava’ya.
Selam üzerine olsun. Seni, kendisi dışında hiçbir ilâh olmayan tek bir Allah’a hamdetmeye davet ediyorum ve ilan ediyorum ki, O’ndan başka ilâh yoktur ve Muhammed O’nun kulu ve Rasulüdür.Sana Kadir-i Mutlak ve Şanı Yüce Allah’ı hatırlatırım. Zira kim iyi bir nasihate kulak verirse kendi iyiliği içindir ve kim benim elçilerime itaat eder ve emirlerine uyarsa, bizzat bana itaat etmiş olur. Ayrıca kim onlar hakkında iyi düşünürse benim hakkımda da iyi düşünmüş olur. Benim elçilerim seni övmüştür. Ben de senin halkına karşı şefaatini kabul ediyorum.
Müslüman olmadan önce sahip oldukları şeyleri müslümanların elinde bırak. Ve ben suçluları affediyorum, sen de onların pişmanlıklarını kabul et. Sen iyi davrandığın sürece seni görevden azletmeyeceğiz. Kim ki yahudilik ya da mecusilikte ısrar ederse cizyeye tabi olacaktır.
Allah Rasulü Muhammed
Bu mektuptan, ilk kez 1863 yılında bir Alman dergisinde yayınlanan bir makalede bahsedilmiştir. Önceleri bir İtalyan’ın elinde olduğu sanılan mektubun, en son 1956 yılına kadar Şam’da yaşayan Kuvatlı ailesinin mülkünde olduğu söylenmektedir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Allah’ın kulu ve rasulü Muhammed’den Kıptîlerin büyüğü Mukavkıs’a.
Selam doğru yola tabi olanlara olsun. İmdi, Ben seni İslâm’ın çağrısına davet ediyorum. Müslüman ol kurtulasın. Allah sana (bu sebeple) iki kat mükafat versin. Şayet müslüman olmazsan bütün Kıptîlerin günahı senin üzerine olsun.
“Ey Ehl-i Kitap! Hepiniz bizimle sizin aranızda ortak olan bir kelimeye gelin ki, Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rab diye tanımayalım. Şayet onlar bu davetten yüz çevirirlerse deyin ki: Şahit olun, muhakkak biz müslümanlarız.”
Allah Rasulü Muhammed
Bu mektup orijinaller arasında ilk bulunandır (1852). Mektup Sultan I. Abdülaziz tarafından satın alınmış ve Topkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler kısmına konulmuştur.

Bismillahirrahmanirrahim.

Allah Rasulü Muhammed’den Culanda’nın iki oğulları Ceyfer ve Abd’e.
Selam hakikat yoluna tabi olanlara olsun! Sizin her ikinizi İslâm’ın davetine çağırıyorum. İslâm’a tabi olun ve kurtuluşa erin. Zira ben, Allah’ın diri olan herkesi uyarmak ve vaadini kâfirler üzerinde tamamlaması için tüm insanlığa gönderdiği elçiyim.
İmdi, eğer her ikiniz de İslâm’ı tanırsanız, her ikinize de iktidar vereceğim. Ama kabul etmeyip reddederseniz, ikinizin de krallığı sizden uzaklara yok olup gidecektir. Süvarilerim ülkenizde ordugâh kuracaklar ve peygamberlik vasfım krallığınıza galip gelecektir.
Allah Rasulu Muhammed
Bu mektup, ilk defa 1975 yılında Umman’da çıkan es-Sabah dergisinde yayınlanmıştır. Mektubu İran’da görev yapan zamanın Umman Büyükelçisi Prof. İsmail er-Rasasî Lübnan asıllı bir antikacıda görmüş ve resmini çekmiştir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Allah Rasulu Muhammed’den İranlıların büyüğü Kisra’ya.
Selam hakikat yolunu izleyip Allah’a ve Rasulüne iman edenlerin ve Allah’tan başka ilâh olmadığına, O’nun bir ve ortaksız olduğuna ve Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna şahadet edenlerin üzerine olsun.
Seni İslâm’ı kabule çağırıyorum. Zira ben, Allah’ın diri olan herkesi uyarmak ve vaadini kâfirler üzerinde tamamlaması için tüm insanlığa gönderdiği elçiyim.
İmdi, İslâm’a teslim ol ve felâha er. Ama eğer reddedersen, o zaman mecusilerin günahları da senin üzerine olacaktır.
Allah Rasulü Muhammed
Bu mektubun, 1.Dünya Savaşı sonunda bir hıristiyan tarafından Şam’da 150 altına alındığı, Beyrut’ta çıkan El-Hayat gazetesinde 1963 yılında yayınlanmıştır. Mektubun sahibinin oğlu, incelenmesi için bir Arap araştırmacıya vermiş, daha sonra 1964 yılında Prof. Muhammed Hamidullah tarafından incelenmiştir. Mektup, Kisra tarafından yırtılmış haliyle muhafaza edilmektedir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Allah’ın kulu ve rasulü Muhammed’den Rumların büyüğü Herakliyus’a.
Selam doğru yola tabi olanlara olsun. İmdi, ben seni İslâm’ın çağrısına davet ediyorum. Müslüman ol kurtulasın. Allah sana (bu sebeple) iki kat mükafat versin. Şayet müslüman olmazsan yoksul çiftçilerin, bütün tebanın günahı senin üzerine olsun.
“Ey Ehl-i Kitap! Hepiniz bizimle sizin aranızda ortak olan bir kelimeye gelin ki, Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rab diye tanımayalım. Şayet onlar bu davetten yüz çevirirlerse deyin ki: Şahit olun, muhakkak biz müslümanlarız.”
Allah Rasulü Muhammed
Bu mektubun orijinalinin varlığı çok eski dönemlerden beri tarihçilerce de bildirilmiştir. Mektubun son ortaya çıkışı, sahibi Abu Dabi emirinin mektubu British Museum uzmanlarına inceletmek istemesiyle 1974 yılında gerçekleşiyor. Mektup şu anda Ürdün kralının vesayetinde Umman’da bulunmaktadır.

Bismillahirrahmanirrahim.

Allah’ın Rasulü Muhammed’den Habeş’in büyüğü Necaşi’ye.
Selam doğru yola tabi olanlara olsun. İmdi, sana verdiği nimetinden dolayı Allah’a hamd ederim ki; O’ndan başka ilâh yoktur. O Melik’tir, Kuddüs’tür, Selam’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir.
Şahadet ederim ki; İsa b. Meryem, Allah’ın çok temiz, iffetli, dünyadan elini çekmiş olan Meryem’e yüklediği Ruhu ve Kelimesi’dir ki Meryem böylece ona (Hz. İsa a.s.’a) hamile kalmış, Allah onu Ruhundan nefhedip yaratmıştır. Nasıl ki Adem’i kudret eliyle ve nefhiyle yaratmıştı.
Ben seni bir olan, ortağı bulunmayan Allah’a ve O’na ibadet ve taata, bana tabi olmaya ve Allah’tan getirip tebliğ ettiğim şeylere iman etmeye davet ediyorum. Çünkü ben Allah’ın rasulüyüm.
Ben, seni ve askerlerini Yüce Allah’a ibadet ve taata davet ediyorum. Sana gereken tebliği yapmış ve öğüdü vermiş bulunuyorum. Öğüdümü kabul ediniz. Selam doğru yolda gidenlere olsun.
Allah Rasulü Muhammed
Mektup ilk olarak, İngiliz bir uzman tarafından British Museum’de incelenmek üzere 1938’de Şam’da bulunan sahibinden alınmış ve inceleme sonunda sahibine tekrar iade edilmiştir. İlk sahibinin Habeşli bir rahip olduğu söylenmektedir.

SEMERKAND DERGİSİ - HAZİRAN-2002

KRONOLOJİ

571 :Fil Olayı.
Habeşistan'ın Yemen valisi Ebrehe, Kâbe'ye saldırdı.
20 Nisan 571 :İnsanlığın en büyük önderi Hz Muhammed'in doğumu.
575 :Dört sene süt annesi Halime'nin yanında kaldıktan sonra ailesine dönüşü.
576 :Annesi Amine ve hizmetçileri Ümmü Eymen ile birlikte Medine'ye gidip babasının mezarını ziyaret etmesi ve dönüşte Ebvâ'da annesinin vefâtı.
578 :Dedesi Abdulmuttalib'in vefatı ve amcası Ebu Talib'in himâyesine girmesi. 583 :Amcası Ebu Talib'le Suriye'ye ticaret kervanıyla gitmesi ve Busra'da Bahîra'nın, bu genç çocuğun beklenen son peygamber olacağını sezmesi.
588 :Diğer amcası Zübeyr ile Yemen seyahati.
591 :Hılfûl Fudul Cemiyeti'ne girmesi.
595 :Hz. Hatice'nin kervanını Şam'a götürmesi, Meysere'nin Hz. Muhammed'e hayranlığı.
596 :Hz Hatice ile evlenmesi.
598 :Oğlu Kasım'ın doğması.
600 :Kızı Zeyneb,
604 :Kızı Rukiye,
608 : Kızı Ümmügülsüm doğdu.
608 :Kâbe hakemliğini yapması.
610 :Hira mağarasında ilk vahyin gelmesi.
- Peygamber oluşu. En yakınlarını İslâm'a davet etmesi.
-Kızı Fatma'nın doğumu.
613 :Üç yıl gizli davetten sonra Safa tepesine çıkıp açıktan davete başlaması.
615 :Müşriklerin ağır baskıları üzerine Hz. Osman liderliğindeki 14 müslümanın Habeşistan'a hicreti.
616 :Hz. Hamza ve Hz. Ömer'in müslüman olmaları.
-İranlıların (Sâsânîler), Suriye ve Mısır'ı almaları.
617 :Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer- i Tayyar liderliğindeki 90 müslümanın ikinci Habeşistan hicreti. Müşriklerin muhacirleri Habeşistan Kralı Necâşî'den istemeleri ve Necâşî'nin bu isteği geri çevirmesi.
- Kureyş kabilesinin Haşimoğulları'na boykot ilanı.
619 :Boykotun kaldırılması.
- Eşi Hz. Hatice'nin ve ardından amcası Ebu Talib'in vefatı. (Hüzün Yılı)
620 :Peygamberimizin İslâm'a davet için Taif'e gitmesi.
Ağır hakaretlere uğrayarak Mekke'ye dönmesi.
-İsrâ ve Mi'rac Olayı.
-Akabe Biatı.
-Medine'li 12 kişinin müslüman olması. Medine'lilere İslâm'ı ve Kur'an'ı öğretmek için Mus'ab bin Umeyr'in gönderilmesi.
621 :II. Akabe Biatı.
-Peygamberimizin, Mus'ab bin Umeyr'in gayretiyle kendisiyle görüşmeye gelen 75 kişilik Medine'li (Evs ve Hazreç kabileli) müslüman grubuyla buluşması.
-Hz. Muhammed'in Medine'ye davet edilmesi.
-Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti.
-Hicrî takvimin başlangıcı.
-Rasûlullah'ın Kuba Mescidi'ni yaptırması. İlk Cuma namazının kılınması.
-Hz. Aişe ile evlenmesi.
-Bizans'ın Suriye ve Mısır'ı İranlılardan geri alması.
623 :Medine'de Mescid-i Nebevî'nin ve Hz. Muhammed'in evinin yapılması.
-Ezanın ilk kez okunması.
-İlk nüfus sayımı.
-Kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'dan, Mekke'deki Kâbe'ye çevrilmesi.
-Müslümanlarla Yahudiler arasında vatandaşlık antlaşması.
-Medine İslam Devleti'nin kurulması. Yönetimin başına Hz. Muhammed'in geçmesi.
-Medine İslam Devleti' nde İlk anayasanın hazırlanması.
624 :İslam'da ilk zafer: Bedir Zaferi!. Ve Mekkeli müşriklerin elebaşısı Ebu Cehil'in ölmesi.
-Ramazan orucunun ve zekâtın farz kılınması.
-İlk bayram namazı.
-Peygamberimizin kızı ve Hz Osman'ın eşi Rukiye'nin vefatı.
-Peygamberimizin kızı Fatma ile Ebu Talib'in oğlu Hz. Ali'nin evlenmesi.
625 :Uhud Savaşı.
-Hz. Hamza'nın şehit olması.
-Recî Olayı... İslâm'a davet için çevre kabilelere gönderilen öğretmenlerden dördünün şehit edilmesi, ikisinin de Mekkelilere satılması.
-Bi'r-i Maune Faciası. Necid'e gönderilen 70 öğretmenin şehâdeti.
-Benî Nâdir Gazvesi. Bozguncu Yahudilerin sürgün edilmeleri.
-Tercüme işlerinde Yahudilere güven kalmadığından Hz. Peygamberin Zeyd b. Sabit'e İbrânice öğrenmeyi emretmesi.
626 :Dûmet-ül Cendel Gazvesi. Suriye'de toplanan eşkıyalar dağıtıldı.
627 :Hendek Savaşı. Medine'yi kuşatan Mekkelilerin perişan edilmeleri.
-Hendek Savaşı'nda hainlik eden Yahudilerin cezalandırılmaları.
628 :Hudeybiye Antlaşması. Bazı şartları çok ağır gibi görünen bu antlaşma müslümanlar için siyâsî bir zaferdi. Çünkü, bu antlaşma ile Mekkeliler Medine İslam Devleti'ni resmen tanımış oluyorlardı. 10 yıllık ateşkes dönemi süresince Peygamberimiz İslam'a çağrı faaliyetlerini rahatça yürütebilecekti. Bu sayede zamanın hükümdarlarına mektuplar gönderilerek İslâm'a davet edildiler.
629 :Hayber'in Fethi. Hz. Ali'nin büyük kahramanlık göstererek Yahudilerin baş cengâveri Merhab'ı bir hamlede yere sermesi.
-Fedek Yahudilerinin vergiye bağlanması.
-Bir Yahudi kadının Hz. Muhammed'i zehirleme girişimi.
-Mekke'den Habeşistan'a göçen müslümanların Medine'ye dönmeleri.
-Bizans-İran savaşı.
629 :Hudeybiye Antlaşması hükümlerine göre müslümanların Kâbe'yi ziyaret etmeleri.
-Halid bin Velid ile Amr bin As'ın müslüman olmaları.
-Mute Savaşı. Müslümanların Bizans'la ilk karşılaşmaları. İslam sancaktarı Zeyd bin Hârise, Cafer-i Tayyar ve Abdullah bin Revâha'nın peşi peşine şehit olmaları. Halid bin Velid önderliğindeki üç bin kişilik İslam ordusunun, yüz bin kişilik Bizans ordusuna zor anlar yaşatması ve ordunun fazla zayiat vermeden geri çekilmesi.
630 :Mekke'nin Fethi. Kâbenin putlardan temizlenmesi.
630 : Huneyn ve Evtas Savaşları.
-Taif Muhasarası.
-Meşhur Arap şairi Ka'b bin Zübeyr'in peygamberimiz için yazdığı "Kaside-i Bürde" isimli şiirini okuması. "Peygamber etrafı aydınlatan bir meşaledir, her fenalığı kökünden kazıyan Allah'ın bir kılıcıdır" beytini beğenen Hz. Muhammed'in, hırkasını (Hırka-i Şerîf) Ka'b bin Zübeyr'e vermesi.
-Kızı Zeyneb'in vefatı.
-Oğlu İbrahim'im doğumu.
-Tebük Seferi. Dönemin en güçlü ordusuna sahip Bizans üzerine 30 bin kişilik bir ordunun gönderilmesi.
-Münafıkların Tebük Seferi'ne katılmaktan kaçınmaları ve fitne yuvası Mescid-i Dırar'ın yıkılması.
631 :Oğlu İbrahim'in vefatı.
632 :Hz. Muhammed'in ilk ve son haccı (Vedâ Haccı) ve yüz binlerce müslümana Vedâ Hutbesi'ni yapması.
-Hukuk-u Beşer (İnsan Haklarının) İlanı.
-Müslümanlığı tüm Arap yarımadasına yayılması.
-Peygamberimizin Bâkî Mezarlığı'na esrârengiz bir ziyaret yaparak âhirete göçmüş mü'minleri selamlaması ve şehitlere duası.
-Vefatından üç gün önce Hz. Ali'ye dayanarak mescide gelip cemaata namaz kıldırması.
-Ashâbına dualar etmesi ve son tavsiyelerinde bulunması.
-Nurlu bir hayattan sonra bu fânî âlemden ebdî âleme göç etmeleri ve ruhunun Yüce Dost'a yükselişi.
Selâmımız O'na.. Salâtımız O'nadır. Rabbim şefaatından ayırmasın.
Kaynaklar: Diyanet Dergisi. Osman Keskioğlu (Özel Sayı-1969)
İslâm Tarihi. Hayati Ülkü 4. cilt
Devamını Oku

315 hadis, veda hutbesi

1. Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz

2. İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür.

3. Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.

4. Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz

5. İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez

6. İslâm, güzel ahlâktır

7. Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.

8. Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.

9. İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır.

10. Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.

11. İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz

12. Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.

13. İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.

14. Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir

15. Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun.

16. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.

17. Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür.

18. (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.

19. (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır.

20. Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.

21. Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.

22. Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası.

23. Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.

24. Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.

25. Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.

26. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun

27. Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim

28. Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.

29. Bizi aldatan bizden değildir.

30. Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete giremezler.

31. İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.

32. İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir

33. En büyük günah) Allah seni yaratmış iken, O'na ortak koşmandır

34. Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar

35. "Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir (sevmemektir)."

36. "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin".

37. Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir."

38. "Kim dünyada bir müminin ayıbını örterse, kıyamet günü Allah da onun ayıbını örter."

39. Ümmetimden kim dini işlerine dair kırk hadis ezberlerse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşr eder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum.

40. Ahlakı güzel olan insan her yaşta güzeldir.

41. Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.

42. Üç dua vardir ki, bunlar süphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası.

43. Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.

44. Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.

45. İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.

46. "Kim güzelce abdest alırsa, o kimsenin günahları tırnaklarının altına varıncaya kadar bütün vücudundan çıkar."

47. "Temizlik imanın yarısıdır."

48. "Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddedilmez."

49. "Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, aralarında işlenen küçük günahlara keffârettir."

50. "Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir."

51. Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.

52. Anneye yapılan iyiliğin mükâfâtı, iki mislidir.

53. Allah’ın katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına en fazla hayrı dokunandır.

54. Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.

55. İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Biri, Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.

56. Cennet, anaların ayakları altındadır.

57. Çocuklarınıza öğreteceğiniz ilk söz Lailaheillallah olsun.

58. Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.

59. Gıybet, insanın sevabını ve iyi amellerini, ateşin kuru odunu yaktığı gibi yakar.

60. Merhamet etmeyene merhamet edilmez.

61. Dünyada iken bir yolcu gibi yaşamasını bilin.

62. Haya (utanma) imandandır.

63. İki günü birbirine eşit olan zarardadır

64. İnsan, elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir.

65. İnsanların en şerlisi, ikiyüzlü olanıdır.

66. Kahraman, başkalarını yenen değil, öfkesini yenendir.

67. Üç şey ölüyü takip eder; ailesi eşi dostu, malı ve ameli. İkisi geri döner, ameli kendisiyle kalır.

68. Zenginlik mal çokluğu ile değil, gönül zenginliğidir.

69. Allah korkusuyla ağlayan bir kimse Cehennem ateşine girmez.

70. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.

71. " Allah bir kulu severse, onu çeşitli denemelere tabi tutar."

72. “Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçe yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur.”

73. Kur’anı okuyan ve ezberleyenlere hürmet edin. Onlara hürmet eden, bana hürmet etmiş olur.

74. Mü’minler, aralarında, duvarları birbirine destek veren bir bina gibidir.

75. Çocuklarınıza değer verin ve onları güzelce terbiye edin.

76. Üç kişi yolculuğa çıktığında, içlerinden birini başkan seçsinler.

77. Biriniz ayakta iken öfkelenirse otursun. Öfkesi geçerse ne ala. Aksi halde uzanıp yatsın.

78. Hz. Peygamber, çocuklara rastladığında, onlara selam verirdi.

79. Her duyduğunu söylemesi, kişiye günah olarak yeter.

80. Sizden biriniz, (din) kardeşinin aynasıdır. Öyle ise onun üzerinde rahatsız edici bir şey gördüğünde gidersin.

81. Sizden biriniz bir topluluğa vardığında selam versin. Ayrılırken de selam versin. Bu ikinci selam da, birincisi kadar önemlidir.

82. Allahın en çok kızdığı kimse, düşmanlıkta aşırı gidendir

83. Biriniz elinde bir fidan olduğu sırada kıyamet kopacak olsa, onu dikmeye gücü yeterse, diksin.

84. Her canının istediğini yemen, israftandır.

85. Kim günah işleyip de tövbe eden kimseyi, işlediği o günahtan dolayı kınarsa, kendisi o günahı işlemeden ölmez.

86. Allah’tan korkması, kişiye ilim olarak; kendini beğenmesi de cahillik olarak yeter.

87. Kişi, dostunun dini üzeredir . Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!

88. Dünya, mü'minin zindanı, kafirin de Cennetidir.

89. Her iyilik bir sadakadır.

90. Allah’ım sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet

91. Müminlerin iman bakımından en olgunu, ahlâkça en güzel olanıdır.

92. Allah’tan korkunuz. Çocuklarınız arasında âdil davranınız.

93. Hayır, bir alışkanlıktır

94. Her kul öldüğü hal üzere diriltilir.

95. Kıyamet günü üç grup insan şefaat eder: peygamberler, sonra alimler, sonra da şehitler.

96. En üstün sadaka, bir Müslüman'ın ilim öğrenmesi ve sonra da öğrendiği ilmi Müslüman kardeşlerine öğretmesidir.

97. Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse sanki bir yıl oruç tutmuş olur.

98. Hangi idareci yoksul ve düşkünlere kapısını kaparsa, Allah da ona fakirlik, ihtiyaç ve düşkünlüğüne karşı rahmet kapılarını kapar.

99. En hayırlılarınız Kur'an'ı öğrenen ve onu öğretenlerinizdir.

100. Kalbinde Kur'an-ı Kerim'den hiçbir şey bulunmayan adam harabe bir eve benzer.

101. İnsanlar arasında Allah'ın en çok sevmediği kimse, barışa yanaşmayan inatçı hasımdır.

102. Kim ilim tahsili için yola çıkarsa, dönünceye kadar, o Allah yolundadır.

103. Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder.

104. Sevindirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın.

105. Zenginlik mal çokluğuyla değil, göz tokluğuyladır.

106. Hangi genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse Allah da yaşlılığında ona hizmet edecek kimseler yaratır.

107. Ben yanında zikredildiğim zaman bana salât okumayan kimsenin burnu sürtülsün!

108. Üç kişi beraberken, ikisi aralarında özel konuşmasınlar, bu öbürünü üzer.

109. Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti.

110. Misafirlik üç gündür. Bundan fazlası sadakadır.

111. İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.

112. Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için nefret etmektir.

113. Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir

114. Dul ve kimsesizler için çalışan, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri oruç tutup geceleri de ibadet eden kimse gibidir

115. Kişi sevdiğiyle beraberdir.

116. Rabbini zikreden kişi ile zikretmeyen kimsenin benzeri diri ile ölü gibidir.

117. Kimse, öfkeli iken iki kişi arasında hüküm vermesin.

118. Yemeği birlikte yiyiniz; besmele çekiniz; yemeğiniz bereketlenir

119. Suyu deve gibi bir solukta içmeyin, iki-üç solukta için. Su içerken besmele çekin. Bitirince de Allah'a hamdedin.

120. Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır.

121. Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Şayet yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutursa, hatırladığı anda baştan sona bismillah desin

122. Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği halde, müşteriye haber vermeden satması haramdır.

123. Namazı ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yan üzeri (yatarak) kıl.

124. Bir kimsenin, izin almadan iki kişinin arasına oturması helal olmaz.

125. Müslümanın, müslüman üstündeki hakkı beştir: Selamını almak, hasta ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icabet etmek, hapşırınca yerhamukallah demek

126. Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız, öyleyse isimlerinizi güzel yapın.

127. Kim, Kur'an'ın hükümleri ve anlamı hakkında bilgisiz olarak konuşursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın.

128. İlim öğrenmek üzere yola çıkan kimseye, Allah, Cennet yolunu kolaylaştırır.

129. İlimle meşgul iken uyumak, cahil olarak namaz kılmaktan daha hayırlıdır.

130. Namazın anahtarı temizliktir

131. Kim bir muhtaç Müslüman'ı giydirirse, elbise adamın üstünde bulunduğu müddetçe Allah'ın himayesindedir

132. Zekat İslam'ın köprüsüdür

133. Allah katında en makbul amel, az da olsa, devamlı olanıdır

134. Ya ilim öğreten, ya ilim öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol. Sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursun

135. İslam beş esas üzerinedir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduguna şehadet etmek, namaz kılmak Kabe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak.

136. Sana emanet bırakanın emanetini geri ver. Sana ihanet edene ihanet etme.

137. "Eğer ümmetim üzerine zahmet vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim."

138. "Ümmetim, Kıyamet günü çağırıldıkları vakit abdestin izi olarak (nurdan) bir parlaklıkları olduğu halde gelirler. Öyleyse kimin imkanı varsa parlaklığını artırsın."

139. "Abdesti olmayanın namazı yoktur. Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kimsenin abdesti de abdest değildir."

140. "Kim abdestinin başında Allah'ı zikrederse bedeninin tamamı temizlenir. Eğer Allah'ın ismini zikretmezse bu kimsenin sadece abdest uzuvları temizlenir."

141. "Allah, temizlik olmadan namazı, çalınan maldan da sadakayı kabul etmez."

142. "Muhakkak ki ağızlarınız Kur'ân'ın yollarıdır, onları misvakla temizleyin."

143. "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâla hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı."

144. "Müşrik olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir."

145. "Kişi, elinin emeğiyle kazandığından daha temiz bir kazanç elde etmemiştir. "

146. "Emin, dürüst, Müslüman tacir, Kıyamet günü şehidlerle beraberdir."

147. "Himmet yönüyle insanların en yücesi hem dünya hem de ahiret işine himmet gösteren mü'mindir."

148. "Satış her iki tarafın rızasıyla olur."

149. "Gerek satıcı ve gerekse alıcı iken kolaylık gösteren kimseyi Allah cennete koyar."

150. "Tarttığınız zaman tartınızı ağır yapın."

151. "Resulullah (S.a.v) şöyle dua buyurdular: "Allah’ım, ümmetime, günün ilk vakitlerin(de yaptıkları iş)i bereketlendir."

152. "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Mirac gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Bu karınların içi yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışardan gözüküyorlardı. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?"diye sordum. "Bunlar faiz yiyenler!" dedi."

153. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sattığın zaman tart, satın alınca tarttır."

154. "(Alıcı olmadığınız hâlde, fiyatları kızıştırmak için) müşteri ile satıcının aralarına girmeyin."

155. "Birinizin satışı üzerine başkası satış yapmasın."

156. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de lânet etti."

157. "Dinar dinarla, dirhem dirhemle başa baş misliyle değiştirilmelidir. Kim fazla verir veya fazla alırsa ribâya girmiş olur."

158. "Çok gülmeyin, çünkü çok gülmek kalbi öldürür."

159. "Ameller kap(ta bulunan madde) gibidir. En aşağısı (yani dipteki kısım) güzelse en yukarısı (yani üst kısmı) da güzel olur; en aşağısı bozulursa en üstü de bozulur."

160. "Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez."

161. "Bir sefere üç kişi beraber çıkınca birini emîr (başkan) yapsınlar."

162. "Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı olmayana versin. Kimin de fazla azığı varsa onu azığı olmayana versin."

163. "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız kurtuluşa erersiniz."

164. "Cennette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme mesafesi) vardır."

165. "Cennete ne zengin cimri, ne de kaba merhametsiz girer."

166. "Kâfirin cehennemdeki bir azı dişi Uhud dağı kadardır. Derisinin kalınlığı da üç gecelik yol mesafesidir."

167. "Kim haksız olduğu bir münakaşayı terkederse kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münâkaşayı terkedene de cennetin ortasında bir ev kurulur."

168. "Kur'an hakkında tartışma küfürdür"

169. "Kardeşinle münâkaşa etme, zîra münâkaşanın hikmeti anlaşılmaz, sıkıntısı eksik olmaz, tutamayacağın bir vaadde de bulunma."

170. "Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır."

171. "Kim sıdk ile Allah'tan şehid olmayı isterse, Allah onu yatağında ölse bile şehidlerin derecesine ulaştırır. "

172. "Allah yolunda kim tek bir yürüyüş yapsa, kendisine isabet eden toz, Kıyamet günü mislince misk olur."

173. "İki huy vardır ki bir mü'minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk."

174. "Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır."

175. Kişinin gerçek malı hayatında gönderdiğidir. Geriye koyduğu da vârislerinin malıdır.

176. "Hâkim içtihad eder ve isabet ederse kendisine iki sevap verilir. Eğer içtihad eder ve hata ederse ona bir sevap vardır."

177. "Yalan şehadet Allah'a şirkle bir tutulmuştur!"

178. "Kişinin boş şeyleri terki İslâm'ının güzelliğinden ileri gelir."

179. "Ben, haklı bile olsa münâkaşayı terkeden kimseye cennetin kenarında bir köşkü garanti ediyorum. Şaka bile olsa yalanı terkedene de cennetin ortasında bir köşkü, ahlakı güzel olana da cennetin en üstünde bir köşkü garanti ediyorum."

180. "Sana günah olarak, düşmanlığı devam ettirmen yeterlidir (çünkü bu, gıybete kapı açar)."

181. "Kardeşinin gıyabında dua eden hiçbir mü'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana olsun" demesin."

182. "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben günde yüz sefer Allah'a istiğfarda bulunurum."

183. "Allah'tan faydalı ilim dileyin, faydasız ilimden Allah'a sığının"

184. "Babanın duası kabul olur"

185. "Dünya, mü'mine hapishâne, kâfıre cennettir."

186. "İhtiyar kimsenin kalbi iki şeyin sevgisinde daima gençtir: "Hayat sevgisi, çok mal sevgisi."

187. "Eğer âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsaydı bir üçüncüsünü isterdi. Onun nefsini ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenlerin tevbesini kabul eder."

188. "Bahtiyar, fitneden kaçınan kimse ile, belâlarla karşılaşınca sabreden kimsedir. Ne mutlu ona!"

189. "Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır."

190. "Mü'min, Allah katında, birkısım meleklerden daha kıymetlidir."

191. "Kim, araziden haksız olarak bir karışlık yer alırsa, Kıyamet günü, onunla yedi kat yere batırılır."

192. "Hased (çekememezlik) hayırları yer bitirir, tıpkı ateşin odunu yeyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. "

193. "Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta ufak bir sıkıntı isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını affeder."

194. "Allah bir kuluna hayır murad ettimi onun cezasını tacil edip dünyada verir; bir kulu hakkında da kötülük murad ettimi onun günahlarını tutar, Kıyamet günü cezasını verir."

195. "Kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!"

196. "Edebsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Hayâ ise girdiğn şeyi güzelleştirir."

197. Hediyeleşin, zira hediye, kalpteki kuşkuları giderir.

198. "Âdemoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs".

199. "Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin ma1 ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir."

200. "Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır."

201. "Allah kim için hayır isterse onu dinde fakih kılar."

202. "İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır."

203. "Kim ilim taleb ederse, bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur"

204. "Hikmetli söz mü'minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır."

205. "Allah kimin hakkında hayır murad ederse, onu dinde âlim kılar."

206. "İlim talebi her müslümana farzdır. İlmi, ona layık olmayan kimseye öğretmek, domuzun boynuna mücevherat, inci, altın takmak gibidir."

207. "Kim bir ilim öğretirse ona bu ilimle amel edenlerin sevabı verilir."

208. "Sadakanın en üstünü, kişinin bir ilim öğrenip sonra da onu müslüman kardeşine öğretmesidir."

209. "İlmi, ulemâya karşı böbürlenmek için veya cühelâ ile münakaşa için veya insanların dikkatini kendinize çekmek için öğrenmeyin. Kim böyle yaparsa yeri ateştir."

210. "Kim insanların dini işlerinde Allah'ın faydalı kıldığı bir ilmi gizlerse, Allah, Kıyamet günü onu ateşten bir gem ile gemler."

211. "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehâdet ederse Allah ona ateşi haram kılacaktır."

212. "Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır."

213. "Kim: 'Rab olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, Resûl olarak Hz. Muhammed'i seçtim (ve onlardan memnun kaldım)' derse cennet ona vâcip olur".

214. "Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sâdece misliyle yazılır. Bu hâl, Allah'a kavuşuncaya kadar böyle devam eder."

215. "Kim bizim namazımızı kılar, bizim kıblemize yönelir, bizim kestiğimizi yerse işte o, Müslümandır .

216. "Sizden biri, beni, babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz"

217. "Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için vermezse imanını kemâle erdirmiştir".

218. Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir.

219. "Mü'min, sürekli rüzgarın eğici etkisinde kalan bir bitkiye benzer. Mü'min, devamlı belalarla başbaşadır. Münâfığın misali de çam ağacıdır. Kesilip kaldırılıncaya kadar hiç yerinden oynamaz."

220. "Kıyamet gününde, ümmetimin (iki alameti olacak: Biri) secde sebebiyle alnındaki parlaklık, (diğeri de) abdest sebebiyle kollarındaki parlaklıktır."

221. "Kişinin yapacağı en üstün iyiliklerden biri, ölümünden sonra babasının dostlarını ziyarette bulunmasıdır."

222. "Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz" Orta parmağı ile baş parmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işaret etti."

223. "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez."

224. "İçerisinde Allah zikredilen evlerin misali ile içerisinde AIIah zikredilmeyen evlerin misâli, diri ile ölünün misali gibidir."

225. -Kul, kendini Allah'ın azabından kurtarmada zikrullahtan daha etkili bir amel işlememiştir."

226. "İlaçların en hayırlısı Kur'ân'dır."

227. "İşlerin en hayırlısı orta ve itidal üzere olanıdır".

228. "Sana emanet bırakanın emânetini geri ver. Sana ihânet edene ihânet etme"

229. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah'a itaat etmiştir. Kim de bana isyan ederse muhakkak ki Allah'a isyan etmiştir."

230. "Sizden birinin, benden rivayet edilen hadisleri, rahat koltuğuna kurulmuş vaziyette dinleyip: "(Rivayeti bırak! Bana) Kur'an'dan oku!" dediğini sakın duymayayım! Söylenen güzel sözü ben söylemişimdir."

231. "Allah, bidat sahibi, bid'atını terketmedikçe, onun amelini kabul etmeyecektir."

232. "Amellerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır.

233. "Lâneti çok yapanlar Kıyamet günü şefaatçi olamazlar, şehid de olamazlar."

234. "Ölülerinizin iyiliklerini zikredin, kötülüklerini zikretmeyin."

235. "Kim: Allah'ın rızasını talep ederek bir rnescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder."

236. "Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün."

237. "Kim bir namaz unutacak olursa hatırlayınca derhal kılsın. Unutulan namazın bundan başka kefareti yoktur."

238. "Sizden biri, rükü ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz."

239. Namaz kılarken kimin abdesti kozulacak olursa hemen namazdan çıksın. Eğer cemaatle kılınan bir namazda ise burnunu tutarak ayrılsın."

240. "Cemâatle kılınan namaz, ayrı kılınan namazdan yirmiyedi derece üstündür."

241. "Kim yatsıyı bir cemaat içinde kılarsa sanki gecenin yarısını ihya etmiş gibi olur, kim de sabah namazını bir cemaat içinde kılarsa sanki gecenin tamamını namazla geçirmiş gibi olur."

242. " (Namaz kılacaklar) üç kişi iseler içlerinden biri imam olsun. İmamlığı hak eden Kur'an-ı Kerim'i daha iyi okuyandır''

243. "Bir kimse, namazdan tek rek'ati imamla kılabilmişse, namazın tamamını beraber kılmış gibi olur.

244. " Kim önemsemiyerek üç cumayı terkedecek olursa, Allah onun kalbini mühürler."

245. "Allah'a hamd ile başlamayan her söz kesiktir"

246. "Kadir gecesinin, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümidiyle geçirirse geçmiş günahları affedilir.''

247. Namazın misali, sizden birinin kapısının önünde akan ve her gün içine beş kere girip yıkandığı suyu bol ve tatlı bir nehir gibidir. Bu (nehrin) onun üzerinde kir bıraktığını göremezsiniz.

248. "Din nasihatten ibarettir!"

249. "İnsanda bulunan en şerli şey aşırı cimrilik ve şiddetli korkudur."

250. "Kim mü'mine zarar verirse Allah da onu zarara uğratır. Kim de mü'mine meşakkat verirse, Allah da ona meşakkat verir."

251. "Cennete ne bozguncu, ne cimri ne de başa kakıcı giremez."

252. Ameller niyetlere göredir

253. “Gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olabilen kimsedir."

254. "Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın."

255. "Mü'min kul (ölünce), dünyanın yorgunluk ve ağrılarından kurtulur. Fâcir (ölünce) ondan da kullar, memleket, agaçlar ve hayvanlar kurtulur."

256. "Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle kalır."

257. "Sizden kimse (abdest bozma) sıkıntısı varken namaza durmasın."

258. "Bir “Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.''

259. "Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun seyabından hiçbir eksilme olmaz.''

260. "Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur."

261. "Herşeyin bir zekatı (temizlenme vasıtası) vardır, bedenin zekatı oruçtur."

262. "Biriniz hoşuna gitmeyen bir rüya görünce uzandığı zaman diğer yanına dönsün, üç sefer soluna tükürsün. Allah'tan o rüyanın hayrını isteyip, şerrinden Allah'a sığınsın."

263. "Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir"

264. "İnsanlara karışıp onların sıkıntılarına katlanan müslüman, onlara karışmayıp, sıkıntılarına katlanmayandan hayırlıdır."

265. "Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder."

266. "Müslüman kişi, ailesinin nafakası için harcar ve bundan sevap umarsa bu ona sadaka olur."

267. "Sadaka vermede acele edin. Çünkü belâ sadakanın önüne geçemez.''

268. "Mal sadaka ile eksilmez.''

269. "Sana şüphe veren şeyi terket, emin olduğun şeye ulaşıncaya kadar git. "

270. "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.''

271. "Fakirlere yapılan tasadduk bir sadakadır, ama akrabaya yapılan ikidir: Biri sıla-i rahim, diğeri sadaka."

272. Müslüman müslümanın kardeşidir.

273. Allah sizin suretlerinize ve kalıblarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.

274. Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini küçük düşürmesi yeterlidir.

275. "Bir kimsenin, izin almadan iki kişinin arasına oturması helal olmaz."

276. "Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü'minlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler."

277. "Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa ona sevdiğini söylesin."

278. "Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir."

279. -Biriniz bir meclise gelince selam versin. Kalkmak isteyince de selam versin.

280. "Allah'a en makbul insan, karşılaşmada selama önce davranandır."

281. "Binekte olan yürüyene, yürüyen oturana, az çok'a selam verir."

282. "İki müslüman karşılaşıp musafahada bulununca, ayrılmalarından önce (küçük günahları) mutlaka affedilir."

283. "Musafaha edin ki, kalblerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin."

284. "Biriniz hapşırır ve hamdederse, ona teşmitte bulunun, Allah'a hamdetmezse teşmitte bulunmayın."

285. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hapşırdığı zaman, yüzünü elleriyle veya elbisesiyle örterdi ve sesini de kısardı."

286. "Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır."

287. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hz. Cebrail aleyhisselam bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu varis kılacağını zannettim."

288. "Komşusu, zararlarından emin olmayan kimse cennete giremez."

289. Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa ya hayır söylesin veya sussun"

290. "Kim allah'a ve ahirete inanıyorsa misafirine ikram etsin.

291. Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa komşusuna ihsanda (iyilikte) bulunsun.

292. "İnsanların şerlileri, ulemaya (birşey öğrenmek için değil), onları yanıltmak için zararlı meselelerden soru soranlardır."

293. "Kim Kur'ân hakkında ilme dayanmadan söz ederse ateşteki yerini hazırlasın."

294. "Kur'ân okuyan mü'minin misâli portakal gibidir. Kokusu güzel tadı hoştur. Kur'ân okumayan mü'minin misâli hurma gibidir. Tadı hoştur fakat kokusu yoktur. Kur'ân-ı okuyan fâcir misâli reyhan otu gibidir. Kokusu güzeldir, tadı acıdır. Kur'ân okumayan fâcirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadı acıdır, kokusu da yoktur."

295. "Bakara Suresi'nin sonundaki iki âyeti geceleyin kim okursa o iki âyet ona yeterli olur."

296. "Halka teşekkürde bulunmayan Allah'a da şükretmez."

297. "Günahtan tevbe eden, bir günah işlememiş gibidir."

298. "Bereket yemeğin ortasına iner. Öyleyse kenarlardan yiyin, ortadan yemeyin."

299. -"Yemeğin bereketi yemekten önce ve sonraki yıkamalardadır!"

300. "Selamı yaygınlaştırın, yemek yedirin, Allah Teâla hazretlerinin size emrettiği şekilde kardeşler olun!"

301. "Kim, evinin hayır ve bereketini Allah’tan artırmasını diliyorsa, yemeğe otururken ve yemekten kalkarken ellerini yıkasın."

302. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sofra kaldırılıncaya kadar yemeğin başından kalkılmasını yasakladı."

303. "Adamın misafirini kapıya kadar uğurlaması sünnettendir."

304. "Üç şey reddedilmez: Minder, yağ ve koku."

305. "Kim sabah namazından çıkınca, iki rek'atlik kuşluk namazını kılıncaya kadar hayırdan başka bir şey söylemeden namaz kıldığı yerde oturur beklerse, Allah onun günahlarını, denizin köpüğü kadar çok da olsa bağışlar."

306. "Bizimle münafıklar arasında yatsı ve sabah namazlarında hazır bulunma farkı vardır. Onlar bu iki namaza güç yetiremezler."

307. "Üç şey vardır, bunlar kimde bulunursa, Allah onun üzerine himayesini açar ve onu cennete koyar: "Zayıflara rıfk, anne-bebaya şefkat, kölelere ihsan."

308. ."Allah için sefer yapanlar üçtür: Gâzi, hacı, umreci."

309. "Dünya, mü'mine hapishane, kâfıre cennettir."

310. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm cum'a gününden bahis açıp dedi ki: "Onda bir saat vardır; müslüman bir kul namaz kılar olduğu halde, o saate erse, Allah'tan her ne istemişse onu Allah kendisine mutlaka verir." Bunu söylerken (Resulullah) eliyle o vaktin azlığını işaretliyordu."

311. "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç Muharrem orucudur. Farz namazdan sonra en efdal namaz da gece namazıdır."

312. ."Borcunu ödeyebilecek durumda olan zengin kimsenin ödemeyi geçiktirmesi zulümdür.

313. "Borç, Allah'ın hoşlanmadığı bir şeye ait olmadığı müddetçe, Allah, borcunu ödeyinceye kadar borçlu ile birliktedir."

314. "Kim ödememek kastıyla borca girerse Allah'ın huzuruna hırsız olarak çıkar."

315. "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder. "


VEDÂ HUTBESİ
(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma)


Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti:



"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür."



"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.

Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.

Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.

Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir.

Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.

Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.

Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:

- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.

- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.

- Zina etmeyeceksiniz.

- Hırsızlık yapmayacaksınız.

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "

Sahabe-i Kiram birden söyle dediler:

"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!"

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:

"Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! "
Devamını Oku