Sevinç ve Üzüntülerimizi Paylaşalım

4.sınıf 6.ünite
DERS NOTLARI:
1. Paylaşmak Bir ihtiyaç ve Erdemdir
Dinimizde vermek, paylaşmak büyük bir erdemdir. Her insanın sahip olduğu şeyler farklıdır. Bazı insanlar diğerlerinden daha bilgilidirler. Sağlıklı kişilerin yanında hasta olanlar da vardır. Çok güçlü insanlar görebildiğimiz gibi, zayıf ve güçsüz kişileri de görürüz. Farklı durumlarda bulunan bütün bu insanlar, her gün birlikte yaşarlar. Bu da onları birbirine muhtaç kılar. Güçsüz, güçlüden yardım bekler. Üzüntülü olan, sohbet edeceği, derdini anlatacağı birini arar. Fakir, zenginin yardımını ister. Zengin de işinde, fabrikasında çalıştırmak için bir başkasına ihtiyaç duyar.
Özetle söylemek gerekirse hepimiz, birbirimize muhtacız. Karşılıklı olarak yardımlaşmak zorundayız. Bu yapılmazsa insanların birlikte yaşamaları zorlaşır.
''Paylaşmak'' dediğimiz erdem, bize hayatı kolaylaştırır. Yapacağımız şey, sahip olduklarımızı diğer insanlara vermek, onlarla paylaşmaktır.
Öğretmen, bilgisini öğrencisi ile paylaşmalıdır. Zengin kişi, fakirlere yardım ederek paylaşmanın güzelliğini çevresindeki insanlara göstermelidir.
2. Sevinçlerimizi Paylaşalım
insanlar yalnız bilgilerini paylaşmazlar. Paylaşacağımız başka şeyler de var- dır. Bunlar arasında sevinçlerimiz de yer alır.
Bir çocuğun doğumu, ailesini sevindirir. iki gencin evlenmesi aile ve akrabaları için sevinç kaynağı olur. Yeni ev, yeni iş, yeni bir araba, güzel bir kazanç, bir sınavda veya yarışmadaki başarı bizleri sevindirir. işte bu durumlarda sevin- cin paylaşılması gerekir. Arkadaşımızın sınav başarısına biz de sevinmeliyiz. Yeni ve güzel bir şey yaparak mutluluk duyan kişilerin mutluluğuna biz de ortak olmalıyız. Böyle davranırsak sevincimizin artığını görürüz. Onun için atalarımız, ''Sevinç ve mutluluklar paylaşıldıkça artar.'' demişlerdir.
2.1. Bayramlar Sevinçli Günlerimizdir
Sevinç ve mutluluklarımız her zaman kişisel olmaz. Yalnız bizi, ailemizi, akraba ve komşularımızı ilgilendirmez. Bazen daha çok kişi, hatta bütün millet birlikte sevinç ve mutluluk duyabilir, ortak sevinçlerini yılın belli bir gününde ana- bilirler. Biz, bu günlere bayram günleri diyoruz.
Bayramlar bizim için sevinç günleridir. Sevinçli günlerimiz olan bayramlar iki- ye ayrılır:
2.1.1. Dini Bayramlarımız
Hangi dine inanırlarsa inansınlar, insanların bazı dini bayramları vardır. Müslümanların dini bayramları, Ramazan ve Kurban Bayramı'dır.
Ramazan Bayramı
Müslümanlar yılda bir ay, ramazan ayında oruç tutarlar. Ramazan ve oruç bitince de bayram yaparlar. Ülkemizde Ramazan Bayramı üç gün kutlanır.
Ramazan Bayramı'nın bir adı da Fıtır Bayramı'dır. Ramazan ayında fakirle- re fitre (fıtır sadakası) verildiği için bu ad verilmiştir. Bu bayramda misafirlere bol bol şeker ve tatlılar ikram edildiğinden halk arasında Ramazan Bayramı'na Şeker Bayramı da denilmektedir. Müslümanlar, ramazan ayı boyunca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak, buyruklarını yerine getirmiş olmak için oruç tutarlar. Bu dini görevlerini yerine getirdikleri için de sevinç ve mutluluk duyarlar. Üç gün boyunca da bunu neşe içinde kutlarlar.
Kurban Bayramı
Her yıl kutladığımız dini bayramlardan biri de Kurban Bayramı'dır. Kurban Bayramı, dört gün sürer.
Müslüman ve zengin, yani yeterli malı güce sahip kişiler her yıl kurban keserler. Kurban kesmek, dini bir görevdir. Aynı günlerde bazı Müslümanlar da hac ibadetini yerine getirirler.
Sevgili Peygamberimiz, ''Kestiğiniz kurbanların etinden yiyin, dağıtın ve biriktirin.'' buyurmuştur. Buna göre kurban etinin bir kısmını aile bireyleri yerler. Diğerlerini de yoksullara, akraba ve komşulara dağıtırlar. Özellikle yoksullar için Kurban Bayramı, gerçekten bir sevinç ve neşe günü olur.
Her iki bayramda da yapılması gereken şeyler vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
.Bu bayramlarda büyükler ziyaret edilir, elleri öpülür. .Küçüklere armağanlar verilir .
.Hastalar ziyaret edilir.
.Komşular ve akrabalar arasında bayramlaşma olur. .Dargınlar barışır, düşmanlıklar sona erer. .Kimsesizlere, yoksullara yardım edilir.
.Dostluk, kardeşlik, sevgi, saygı duyguları artar.
.Müslümanlar arasında yardım ve dayanışma artar.
.Bayram günlerinde mezarlıklara gidilerek geçmişlerimiz anılır. Ruhları için Fatiha okunur, dua edilir.
2.1.2. Milli Bayramlarımız
Her milletin, dini bayramları gibi milli bayramları da vardır. Bizim de, millet olarak sevinç duyduğumuz, neşe içinde kutladığımız milli bayramlarımız bulun- maktadır.
Tarihimize baktığımız zaman bazı önemli olaylar yaşandığını görürüz. işte bu olaylardan dört tanesi her yıl milli bayram olarak kutlanmaktadır:
23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı: Türkiye Büyük millet Meclisinin açıldığı 23 Nisan 1920 gününün anısına bu bayramı kutlarız. Atatürk, bu bayramı çocuklara armağan etmiştir.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı: 19 Mayıs 1919, Atatürk'ün yurdumuzu düşmandan kurtarmak için Samsun'a çıktığı gündür. Gençler, kendilerine armağan edilen bu bayram gününü spor gösterileri yaparak kutlarlar .
30 Ağustos Zafer Bayramı: Kahraman ordumuz, Kurtuluş Savaşı'nı büyük bir zaferle sonuçlandırmıştı. Coşkuyla kutladığımız Zafer Bayramı, ordumuza armağan edilmiştir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı: 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. Böylece milletimizin hayatında yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemin başlangıcı sayılan 29 Ekim günü de milli bayram kabul edildi. Bu bayram, bizim en büyük milli bayramımızdır.
Bütün bu bayram günlerinde milletçe heyecan duyarız. Halk, sevinç içinde bayram yerlerine koşar, orada törenleri izler. Bu bayramlarda ayrıca şunlar yapılır:
• Sokaklar ve caddeler süslenir. Her tarafa bayraklar asılır.
• Öğrenciler, sınıflarını çiçeklerle, bayraklarla süslerler.
• Caddelerde taklar kurulur. Geceleri fener alayları düzenlenir. Havai fişek gösterileri yapılır.
• Okullarda ve bayram yerlerinde, bayramla ilgili konuşmalar yapılır.
• Radyo ve televizyonlarda özel bayram programları yayınlanır.
• Çeşitli konuşma ve programlarda Atatürk ve silah arkadaşları bir kere daha anılır, kahramanlıkları anlatılır.
• Genç kuşaklar milli bayramlarla kahramanlarımızı öğrenirler. Tarihimizi severler.
• Bütün bu bayramlar milli bütünlüğümüzü güçlendirir. Birlik ve beraberlik duygularımızı artırır.
2.2. Kandil Gecelerimizi Kutlarız
Müslümanlarca kutsal sayılan bazı geceler vardır. Bu gecelere ülkemizde kandil geceleri denir. Çünkü eskiden, bu gecelerde minarelerde kandiller yakılırdı.
İnancımıza göre, bu gecelerde Yüce Allah, inananlara ilahi bağışlarda bulunur. Tövbe edip dua etmeleri halinde günahlarını bağışlar.
Kandillerin hangi geceler olduğunu takvimlerden öğreniriz. Bunların hesaplanması, ay takvimine göre yapılır. Kutsal gün ve geceler, her yıl farklı günlerde, yaklaşık 10 gün önce kutlanır. Bu geceler şunlardır:
Mevlit Kandili: Sevgili Peygamberimiz, ay takvimine göre Rebiyülevvel ayının on ikinci gecesi dünyaya gelmiştir. Bu geceye Mevlit Kandili denir. Müslümanlar, Mevlit Kandili dolayısıyla bir araya gelirler. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'i anarlar.
Regaip Kandili: Recep ayının ilk cuma gecesine rastlar. Yüce Allah, Regaip Gecesi, kullarına bol bol ikram ve ihsanda bulunur. Dua ve tövbelerini kabul eder.
Miraç Kandili: Recep ayının yirmi yedinci gecesidir. Bizim için çok kutlu bir gecedir. inancımıza göre bu gece, Sevgili Peygamberimiz, önce Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürülmüştür. Oradan da, bilemediğimiz bir şekilde gök katları aşılarak Yüce Allah'a yaklaştırılmıştır.
Müslümanlar için önemli bir ibadet olan namaz bu gece farz kılınmıştır.
Berat Kandili: Ay takvimine göre şaban ayının on dördünü on beşine bağlayan geceye Berat Gecesi denir. Bu geceyi iyi değerlendirenler günahlarından arınırlar. Allah katında değerli insanlar olurlar. Onun bağışlamasına ererler.
Kadir Gecesi: Kadir Gecesi'ni ramazan ayının yirmi yedinci gecesi kutlarız. inancımıza göre, Kur'ân-ı Kerim, bu gece indirilmeye başlanmıştır.
Bin aydan daha hayırlı olan bu gecenin değeri pek büyüktür. Kur'ân-ı Kerim’in 97. suresinin adı Kadir Suresi'dir. Bu kısa surenin anlamı şudur:
''Biz onu (Kuran’ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rab’lerinin izniyle melekler ve ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.''
Kandil geceleri şunlar yapılır:
• Müslümanlar birbirinin kandilini kutlar ve iyi dileklerde bulunurlar.
• Minarelerin ışıkları yakılır.
• Evlerde lokma, helva ve benzeri tatlılar hazırlanır. Bunlar komşulara ikram edilir.
• Kandil simitleri alınır.
• Yoksullara yardım edilir.
• Camilerde mevlit okunur. Radyo ve televizyonlarda dini programlar yayınlanır.
• Bilenler Kur'an okurlar. Okunan Kur'ân-ı Kerim’i dinlerler, üzerinde düşünürler.
• Müslümanlar, evlerinde ya da camilerde bol bol namaz kılarlar. Allah'a dua ederler. Günahlarının bağışlanmasını dilerler. Sevgili Peygamberimiz, özellikle Kadir Gecesi'nde, sıkça şu duayı okurdu: "Allah'ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.''
2.3. Diğer Önemli Günlerimiz
Kandil geceleri dışında sevincimizi paylaştığımız başka önemli günlerimiz de vardır. Ramazan ayından önceki recep ve şaban ayları ile aşure gününü bu günler arasında sayabiliriz.
Ülkemizde, recep, şaban ve ramazan aylarına üç aylar denir.
Aşure günü de, muharrem ayının onuncu günüdür. Hz. Nuh'un gemisinin bu günde Cudi Dağı'na oturduğuna inanılır. Hz. Nuh ve gemideki diğer insanların, gemide kalan son yiyeceklerle bir yemek yaptıkları ve birlikte yedikleri kabul edilir. Buna bağlı olarak ülkemizde aşure tatlısı yapılarak komşulara ikram edilir.
Sevgili Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin de bu gün, yani muharrem ayının onuncu günü şehit edilmişti. Bu nedenle aşure gününde Hz. Hüseyin de anılır.
2.3.1. Cuma Günü
İnancımıza göre, cuma günü kutsal bir gündür. o gün, öğle vakti ezan okununca Müslümanlar camiye giderek cuma namazı kılarlar. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun...''
Cuma günü camilerde hutbe okunur. Hutbede Müslümanlara dini öğütler verilir. O gün, toplu olarak cuma namazı kılındığından karşılıklı görüşmeler olur.
Cuma günü ve gecesinde Kur'an okumak, ibadet etmek, Allah'tan bağışlanma dilemek güzel bir davranıştır.
2.3.2. Ramazan Ayını Sevinçle ve Heyecanla Karşılarız
Ramazan sevinç ve heyecanla karşıladığımız dini günler arasında yer alır. Kut- sal kitabımız Kuranıkerim, ramazan ayında indirilmiştir. Kadir Gecesi'ni, ramazan ayı içinde kutlarız. Bu da ramazan ayına, diğer aylara göre bir üstünlük kazandır- maktadır. Ramazan ayına, ''on bir ayın sultanı'' denilmesinin nedeni budur.
• Ramazan ayında camiler aydınlatılır.
• Minarelerin ışıkları yakılır. Çift minareli bazı camilerde mahya asılır.
• Camilerde büyük, küçük herkes neşe içinde teravi namazı kılar.
• Bazı illerimizde iftar ve sahur vakitleri top atılır. Sahurda davul çalınır. Davulcunun manileri ile Müslümanlar uyandırılır.
• Ramazanda yalnız oruç tutulmaz. Diğer ibadetler de çokça yapılır. Namaz kılmak, Kur'an okumak, zekat ve fitre vermek bunlar arasında sayılabilir.
• Ramazan geleneklerimizden biri de camilerde yada evlerde mukabele okumaktır. Mukabele; hafızların her gün, Kur'ân-ı Kerim’den bir cüz, yani yirmi sayfayı ezbere okumaları ve cemaatin de onları dinlemesine denir.
Ramazan ayının en neşeli saatleri, iftar vakitleridir. iftar yaklaşınca bütün aile bireyleri sofrada toplanır. Tatlı bir bekleyiş başlar. Ezan veya top sesi duyulunca herkes orucunu açar. Ramazan ayında yoksul ve kimsesizleri, yetimleri iftara davet etmek bizim milli ve dini geleneklerimizdendir.
Ramazan yolsuların sevinç ayıdır. İnancımız gereği daha çok bu ay içinde zenginler fitre ve zekatlarını fakirlere verirler. Onları sevindirirler. Böylece Ramazan; İftar sahur teravih, bayram sevincini paylaştığımız bir aydır.
3. Üzüntülerimizi de Paylaşmalıyız.
Günlük hayatımızda sürekli aynı durumda olmayız. Bazen neşeli günler sevinçli anlar geçiririz. Bazen de bizi üzecek olaylarla karşılaşırız. Sevincimizi nasıl paylaşarak artırıyorsak tıpkı bunun gibi üzüntümüzü de paylaşarak azaltırız. Bu nedenle hem sevincimizi hem üzüntümüzü paylaşmasını bilmeliyiz.
3.1. Hastaları Ziyaret Ederiz
Sağlıklı olduğumuz gibi, hasta da olabiliriz. Hastalık, üzüntü ve sıkıntı verir. Bu durumda insan, eşini dostunu çevresinde görmek ister. Onların tatlı sözleri ve yardımları ile teselli bulmayı düşünür. Bu nedenle akraba, dost, tanıdık ve arkadaşlarımız hasta olurlarsa onları ziyaret etmeliyiz. Böylece üzüntülerine ortak oluruz. Bu güzel bir davranıştır. Ancak bu tür ziyaretlerde dikkat edilecek bazı kurallar vardır. Bu kuralları şöyle sıralayabiliriz:
Hasta, evde ziyaret edilecekse önceden haber vermek uygun olur . .Doktorun uyarılarına dikkat edilmeli ve ziyaret kısa tutulmalıdır. .Hastaya moral bozucu sözler söylenmemelidir. .Hastalıktan kurtulması için dua edilmeli, sağlık ve şifa dileğinde bulunulmalıdır. .Mümkünse bir demet çiçek veya uygun bir hediye götürülmelidir. .Uzakta olan hastalara mektup ve telefonla sağlık dilekleri ulaştırılmalıdır.
3.2 Geçmişlerimizi Anarız.
Bütün canlılar gibi, insan hayatı da bir gün son bulur. Bu nedenle hepimizin aramızdan ayrılan, artık bizimle yaşamayan aile bireyleri, yakınları, dost, akraba ve tanıdıkları vardır. Yakınlarımızın, dost ve akrabalarımızın ölümü hepimizi üzer. işte bu tür üzüntülerimizi de paylaşmamız gerekir. Bizim yaşayan insanlara karşı bazı görevlerimiz vardır. Tıpkı bunun gibi geçmişlerimize karşı da bazı görevlerle yükümlüyüz.
Bu görevleri şöyle sıralayabiliriz:
• Geçmişlerimizi sevgi ile anmalıyız.
• Daima onların iyiliklerini düşünmeliyiz.
• Güzel söz ve davranışlarını hatırlamalıyız.
• Zaman zaman kabirlerini ziyaret etmeliyiz.
• Kabirlerini ziyaret ederken ya da kendilerinden söz ederken ruhları için Fatiha okumalıyız.
• Bağışlanmaları için Yüce Allah'a dua etmeliyiz.
• Kabirlerini temiz ve bakımlı tutmalıyız.
• Yaptıkları güzel şeyleri yapmaya devam ederek onların yolundan gittiğimizi göstermeliyiz.
• Geçmişlerimizin arkalarından kötü söz söylememeli, onları iyilikle anmalıyız. Çünkü Sevgili Peygamberimiz, "Ölülerinizi hayırla (iyilikle) anınız." buyurmuştur
3.3. Zor Durumda Olanlara Yardım Ederiz
Dinimiz yardımlaşmaya önem verir. Kutsal kitabımız Kuranıkerim’de yardımlaşma ile ilgili pek çok ayet vardır. Sevgili Peygamberimiz de sürekli olarak Müslümanlara yardımlaşmayı öğütlemiştir.
insanlar bazen zor durumda kalırlar. Güçleri her şeyi yapmak için yeterli olmaz. Yaşlı, sağlıksız ve fakir olabilirler. Yangın, deprem ve sel felaketleri onları güçsüz, parasız bırakabilir.
Bu gibi zorluklarla karşılaşan kişilere yardım etmemiz gerekir.
• Yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaşlı bir kişinin elinden tutarak karşıya geçirmek,
• Kaybolduğunu gördüğümüz küçük bir çocuğu güvenlik güçlerine haber vermek, ailesine götürmek,
• Yoksul bir kişinin karnını doyurmak, ona parasal destek sağlamak,
• Doğal felaketlere uğramış ve her şeyini kaybetmiş kişilere yiyecek, giyecek sağlamak, bu tür yardımlara örnek olarak verilebilir.
Unutmayalım ki, hiç ummadığımız bir zamanda biz veya yakınlarımız da böyle zor durumlarla karşılaşabiliriz. Biz zor durumda kalanlara yardım edersek gerektiğinde yardım beklemeye hakkımız olur.
Üzüntü ve sıkıntılarımızı ancak yardımlaşarak azaltabiliriz. Yardımlaşmak dinimizin emridir. Yüce Allah, iyilik yaparak birbirimize yardım etmemizi bizden is- temektedir. o, her türlü hayır işinde yarışmamızı emretmektedir. Bu konuda şöyle buyuruyor:
''... iyilik yapmakta... yardımlaşın...''... Siz hayır işlerinde yarışın.''
Milletimiz zor durumda kalanlara her zaman yardımcı olmuştur. Atalarımız bu amaçla vakıflar kurmuşlardır. Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay gibi kuruluşların amaçları da zor durumda kalanlara yardım etmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder