GÜNLÜK KONUŞMALARIMIZDA DİN

4.sınıf 1.ünite Ders Notları

Yazan: Naci BEKTAŞ

1-GÜNLÜK KONUŞMALARIMIZDA DİN

Hepimiz günlük işlerimizi yaparken birbirimizle konuşma gereğini duyar. Bu konuşmalarımızda kullandığımız bazı kelimelerin dine ait olan kelimeler olduğunu ise pek aklımıza getirmeyiz. Çünkü bu tür kelimeler bizim dilimize ve belleğimize kendiliğinden yerleşmişlerdir.

Düşündüğümüzde bu türden kelimelerin dilimizi güzelleştirdiklerini, düşüncelerimizi anlamlı hale getirdiklerini ve hayatımızı kolaylaştırdıklarını anlarız.

Örneğin “maşallah” kelimesi bir iltifatı, “Allahaısmarladık” kelimesi bir duayı, “selâmun aleyküm” kelimesi güvenilirliğimizi vurgular.

”Bismillahirrahmanirrahim” kelimesi de zor işlerimizin kolaylaşması için Allah’ın yardımına olan ihtiyacımızı simgeler.

1.1-Bismillahirrahmanirrahim Çok merhametli ve çok bağışlayıcı olan Allah’ın adıyla

Sevgili çocuklar, bütün evreni ve biz insanları yaratan, yarattığı biz insanları ise binlerce nimetle besleyen Allah’ımızın adını her güzel işimizin başında anmak ne kadar güzel bir alışkanlıktır değil mi? Türk milleti olarak dillerimizden hiç düşürmediğimiz “Bismillahirrahmanirrahim” sözüyle bizler hepimiz demek isteriz ki; Ey Allah’ım! kendime ve çevreme faydalı olduğuna inandığım bu işe senin izninle (isminle) başlıyorum, bana yardımcı ol yarabbi!

Besmele:Sözlerin en güzelidir. Çünkü Allah’ın sözüdür ve Allah’ımızı tanımanın en kolay yoludur.

Besmele:Yüce Rabbimize yaptığımız duaların en özlüsüdür. Çünkü O’nun müsaadesiyle işimize başlarız.

Besmele:İşlerimizin bereketlenmesine, çoğalmasına yol açar. Çünkü peygamberimiz “Besmele ile başlanmayan her iş bereketsizdir” buyurmuştur1

Besmele:Allah’ımızı tanımanın en kısa yoludur. Çünkü o Rahman, çok ama çok merhametli; çünkü o Rahim, çok ama çok bağışlayıcı olan rabbimizdir, biricik sahibimizdir.

1.2-Allah’a Şükür

Bazılarımız tarafından “elhamdülillah”, bazılarımız tarafından “hamdolsun” ve bazılarımız tarafından da “Allah’a şükürler olsun” şeklinde farklı farklı söylendiği halde aynı anlama gelen bu söz bir teşekkür sözüdür.

“Allah’a şükretmeyen kullarına da teşekkür etmez”2 hadisinden de anlaşılacağı gibi teşekkür etmemiz gereken ilk varlık hepimizi nimetlendiren -rızıklandıran- Allah’tır.

Hepimiz başta Allah’ımıza olmak üzere, üzerimizde hakkı olan herkese karşı şükran duyguları beslemeliyiz. Bize gösterilen ilgiye karşı iltifat etmeli, bize verilen sevgiye karşı saygı duymalı, bizden yardımlarını esirgemeyenlere karşı vefalı olmalıyız. Nihayet biz insanoğluna her şeyin en iyisini ve en güzelini layık gören Allah Teâlâ’ya karşı “Allah’ım Sana şükürler olsun” diyerek teşekkür etmeliyiz.

1.3-Günah ve Sevap -Haram ve Helâl

Günlük konuşmalarımızda sıkça kullandığımız kelimelerden bazıları da günah, sevap, haram ve helâl kavramlarıdır. Herhangi bir davranışın veya sözün dinimize aykırı olduğunu betimlemek için haram ; bütün olumsuzlukları ifade için daha geniş anlamıyla “günah” kelimesini kullanırız.

Dinimizin yapılmasını uygun gördüğü davranışlara, söylenmesini yerinde bulduğu sözlere de “helâl” kelimesi kullanılır.

Bizler Allah Teâlâ tarafından müslümanlara yasak edilen (haram kılınan) her şeyin kesin olarak zararlı olduğuna, günah olarak görülenlerin ise faydasız ve zarara yol açıcı şeyler olduğuna inanırken; helâl edilerek, sevap olarak sıfatlandırılan her şeyin ise temiz ve güzel olduğuna inanırız.

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim’de;

“Bu gün hayatın bütün güzel şeyleri size helal kılınmıştır...” diyerek helâl yolunun sevaba yani dünya ve âhiret mutluluğunu kazanmayı sağlayacak kazanca ulaştırdığını söyler.

1.4-Dilek ve Dualarımızda Dinî İfadeler

Hayatımız boyunca bizim için çok gerekli gördüğümüz bir çok şey için isteklerde bulunur ve bunların gerçekleşmesi için Yüce Allah’a dualar ederiz.

Günlük konuşmalarımızda olsun, plânlı ve programlı yapılan konuşmalarda olsun , çevremizdeki herkes gibi biz de dinî ifadeleri çok yoğun olarak kullanırız. Örneğin bir işin olmasını gerçekten çok istiyorsak,”inşallah” kelimesini kullanırız.”İnşallah kardeşim bu hastalıktan çabuk kurtulur” cümlesinde olduğu gibi.

Veya yaşlı bir tanıdığımızdan söz ederken onun daha çok yaşamasını temenni etme anlamında “Allah uzun ömür versin” cümlesi gibi.

Dilimize yerleşmiş buna benzer onlarca dinî kelime hem dileklerimizi ifade etmede büyük kolaylık sağlar, hem de o işin olması için dua niteliği taşır.

İsterseniz bu tür kelime ve cümlelerden bazılarını sizlerin de yardımıyla sıralayalım:

Vefat eden tanıdıklarımız için; Allah..........................eylesin.

Vefat eden kişinin yakınlarına Allah.......................versin.

Kızdığımız birisi için; Allah’ından ............. e mi!

Kötü fiilleri olanlar için dua niyetiyle; Allah................... etsin.

Evlenen gençler için , Allah ................... etsin.

Bir yerden ayrılırken söylediğimiz iyi dilek sözü; Allah’a............................

Allah kötü durumla karşılaştırmasın anlamında; Allah .........................

Hoşa gitmeyen bir davranış karşısında hoşgörü ile söylenen; Allah ............................ versin.

Allah’a insanları türlü kötülüklerden koruması dileğiyle söylenen bir dilek sözü; Allah ....................... saklasın.

Akşam bir yerden ayrılırken hane halkına söylenen ; Allah ............................. versin.

Yapılan bir iyilik karşısında teşekkür babında söylenen; Allah senden ............... olsun.

Bir işe girişenlere söylenen başarı dileği; Allah ...................................

Ağır hastalar için dua niteliğinde; Allah’tan ....................... kesilmez.

Yola çıkanlara Allah kazadan, belâdan korusun anlamında; Allah...................... versin.

Akılsızca bir davranışta bulunanlar için ; Allah ......................................... versin.

2-EVİMİZDE VE ÇEVREMİZDE BULUNAN DİNÎ SEMBOLERİ TANIYALIM

Evlerimizde ve çevremizde çok sayıda sembollere yer veririz. Bu sembollerin bir kısmı sanatsal özelliği olan eserlerdir, büyük bir kısmı ise dinî inanç ve kültürümüzü yansıtan sembollerdir.

Evlerimizde bulunan sembollerin en başında geleni kuşkusuz annelerimiz tarafından büyük itina ve titizlikle hazırlanan dantel işlemeli Kur'ân kılıflarıdır. Özenle hazırlanarak duvarlara asılan bu işlemeli kılıflar milletimizin Kur'an-ı Kerim’e duyduğu sevgiyi ve tabi ki çoğunlukla saygıyı sembolize ederler.

Evlerimizdeki bir diğer önemli sembol ise her yeni yılın başında alıp duvarlarımıza astığımız âyet veya hadis yazılımlı “duvar takvimleri”dir. Bizler tarihi öğrenmek istediğimizde takvime bakarız. O günün mana ve ehemmiyetini öğrenmek istediğimizde, takvime bakarız. Dinî bilgiler almak istediğimizde takvime bakarız. Çocuklarımıza isim vermek istediğimizde takvime bakarız, hatta annelerimiz o gün yapacakları yemek için fikir edinmek maksadıyla yine takvimlerine bakarlar.

Diğer taraftan evlerimizin en seçkin köşelerinde veya oyma işlemeli çekmeceler de bir ucuna tesbih tutturulmuş yünden, dantelli patiskadan veya halıdan örülmüş üç beş tane seccade. Hacc ziyareti dönüşlerinde hediye olarak gelen onlarca tesbih. Her biri el emeği göz nuru olduğu kesin olan çeşitli yazı türleri ile yazılmış Allah, Muhammed, Bismillah, Ya Allah,Maşallah vb. lafızların yer aldığı çerçeveli sanat eserleri.Kütüphanelerimizde sırtlarında isimleri yazılı altın yaldızlı ciltlerle hazırlanmış yüzlerce kitap evlerimizde adeta bizlerle özdeşleşmişlerdir.

Evlerini İslami sanat eserleriyle donatan- süsleyen aziz milletimiz aynı şeyi, yaşadığı şehrin her köşesine yaymayı da ihmal etmemiştir. İstanbul şehrimiz başta olmak üzere güzel ülkemizin her yöresinde dinimizin sembollerini bulmak mümkündür.

Uçları göklere doğru uzanmış camilerimizin minareleri, dönemin yazı ve mimarî sanatını yansıtan çeşmeler, aramızdan ayrılıp Hakkın rahmetine kavuşan ölülerimiz için yapılan mezarlar ve türbeler,cami minarelerinde günde 5 defa okunan ezanlar,Cuma günleri cuma namazı için akın akın camiye koşan insanlarımız, şehir kütüphanelerinde bulunan binlerce islâmî eser.....

Diğer taraftan memleketimizi kültürel açıdan tam anlamıyla bir kültür mozaiğine çeviren hristiyan vatandaşlarımıza hitap eden kiliseler, yahudi vatandaşlarımıza ait havralar da, ayrı kültürlere sahip olan nisanların bir arada aynı memleket sevgisi ve sevdasıyla yaşayabildiğini gösteren dikkate şayan sembollerdir.

3-DİNİN TANIMINI ÖĞRENELİM

Sözlüklerimizde doğa üstü görülen güçlere, çeşitli kutsal varlıklara veya Tanrıya inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum olarak tanımlanabilen din olgusu4 “inanılıp çok bağlanılan düşünce, inanç veya ülkü” olarak da tanımlanabilmektedir.

Hiç kuşkusuz insanların var olduğu her yerde bir inanç olgusu ve ardından bu inanca bağlı olarak yapılan ahlâkî davranışlar söz konusudur.

Bu anlamda çoğu defa insanların çevresindeki kişi veya kişilerle olan hukukunu, sosyal münasebetlerini, hatta onlara karşı duyacağı sevgiyi ve saygıyı dahi etkileyebilen bir kurum ve değerler sistemi olarak da karşımıza çıkabilmektedir din olgusu.

Örneğin; öldükten sonra tekrar dirilip, bu dünyada yaptığı olumlu davranışlara karşılık mükâfat göreceğine fakat yaptığı olumsuz davranışlara karşılık da ceza göreceğine inanan bir insanın inancının ahlâkî davranışlarına olan etkisi yadsınamaz.

O halde her dinî kültürün din kavramını ifade etmek üzere seçtiği kelimelere ait anlamların ortak noktasının “yol, inanç,adet, bağlılık ve kulluk” vb. kelimeler olduklarını görerek; dini en genel anlamıyla “insanların saadete ulaşmak için inanarak hayatlarına yansıttıkları ahlâkî değerlerin bütünü olarak tarif etmemiz mümkündür.

Ünlü bir atasözümüz vardır, derki: “Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder.”Bu söz hem yerinde söylenmiş doğru bir sözdür, hem de maalesef yıllardır güzel ülkemizin acı bir gerçeğidir.

Ülkemizde çekilen acıların büyük bir kısmı dini iyi bilmeyen kötü niyetli, menfaatlerine kul köle olan insanlardan kaynaklanmaktadır. Bir kısmı ise dinî bilgisizliğinden ötürü bu tip insanların peşinden giden saf insanlarımızın çokluğundandır.

Kendini aşırı bir şekilde ibadete ve zikre vererek, dengeyi yitiren insanlarımız, oğlunu kızını hafız yapmak için onlara küçük yaşta fazlaca yüklenen anne ve babalarımız, ailevî hayatını şeyhinin veya hocasının telkinleriyle yıkan evlilerimiz, tutulduğu hastalıktan kurtulmak için ne yaptığını bilmeyen cahil insanlara muska yazma, kurşun dökme, cinleri kovma vb... için milyonlarca lira para ödeyen kadınlarımız vs...hep dinî bilgileri kaynağından ve ehlinden öğrenmemenin getirdiği toplumsal sıkıntılarımızdır.

Bilgi çağını yaşadığımız bir dönemde bilgiye ulaşmanın yollarının çokca fazlalaştığı bir devirde dinî açıdan bilgisizlik artık kesinlikle olmaması gereken eksiklerimizdendir.

Sevgili çocuklar, “De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”5 diyen bir kitabın mü’minleri olarak, “alimin mürekkebi şehidin kanından evlâdır”6 diyen bir peygamberin ümmeti olarak bize yakışan, dinimizi kaynağından ve iyi bilenlerden öğrenmemizdir. Dinimizi yanlış bilenlere ise doğrusunu en güzel şekilde uygulayarak örnek olup göstermemizdir. Eğer bizler bunu yapmaz isek, milletçe aydınlanmamız, ve mutluluk dolu yarınlara hep birlikte ulaşmamız çok zor olacaktır.

Gelin hep birlikte insanımıza “Bilmediğin şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül hepsi ondan sorumlu olacaktır.”7 evrensel ilkesini anlatalım, unutanlara da tekrar hatırlatalım

5- DİN GÜZEL AHLÂKTIR

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim İnsanın ahlâkî niteliği konusuna özel bir önem vermiştir. Buna göre Allah (c.c) insanı en güzel surette yaratmış8, ona kendi ruhundan üflemiştir9

Bu sebeple insanlığın atası olan ve bütün insanlığı temsil eden Hz. Âdem karşısında Allah’ın emri gereğince melekler secdeye kapanmıştır. İnsan ahlâkî açıdan meleklerin dahi secdeye kapandığı sütün yaratılışlı bir varlık olarak cennete lâyık görülmüştür Peygamberimiz de bu konuda “mü’minlerin iman yönünden en erdemlisi, en üstünü ahlâkça en iyi olanıdır”10 buyurmuştur. Dinimize göre Ahlâk sahibi olmak ve tüm davranışlarımızda evrensel ahlâkî kaideleri dikkate almak varlık sebebimizdir. Çünkü insanoğlu yeryüzünde mükemmellerin en mükemmeli olan Yüce yaratıcının halifesidir, temsilcisidir. Peygamberimizin “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”11 sözleri de Allah Teâlâ’nın insan için biçtiği misyonu bizlere en veciz bir şekilde hatırlatmıştır.

5.1-Ahlâklı ve Ahlâksız İfadeleri üzerinde Düşünelim

İnsana yakışan davranış tarzı onun ahlâki açıdan tam anlamıyla olgun ve dengeli olmasını gerektirir. Ahlâkî olgunluk normali yani olması gerekeni; ahlâkî zaaf ise anormali yani olmaması gerekeni temsil etmektedir.

Toplum hayatımızda her şeyi ile örnek olmasını becerebilen insanlara ahlâklı insan derken, toplumsal hayatımızı düşmanlıkla, kinle, gıybetle, dolandırıcılık ve rüşvetle bozanlara da ahlâksız insan diyoruz.

Ahlâklı insanlar kendi menfaatleri için başkalarına asla zarar vermeyen insanlardır. Ahlâklı insanlar hırsızlık, dolandırıcılık ve rüşvet gibi toplum hayatını yaralayan, çökerten davranışlarda bulunmayan insandır.

Ahlâklı insanlar kendilerini düşündükleri kadar etraflarındaki insanları da düşünen ve onlara yardımcı olan insanlardır.

Ahlâksız insanlar ise,sadece “ben” diyerek bencilliği- egoistliği ilke haline getirerek hem kendini hem de çevresindeki insanları mutsuz eden hasta ruhlu insanlardır.

5.2-Güzel Söz Söyleyelim

Hayatımızda her zaman her yerde güzeli ararız. Bizim için güzele sahip olmak adeta bir sevdadır. Meyvelerin en güzelini severiz. Çiçeklerin en güzelini koklamak isteriz. Evlerimizi duvarlarına resimlerin en güzelini asmak isteriz. En güzel yerde oturmak, en güzel insanlarla tanışmak ve beraber olmak isteriz.

Çünkü insan güzeldir ve her şeyin en güzeline lâyıktır. Tabii ki çevremizdeki her şeyi güzelleştirmek elimizde değildir. Tabii ki bütün güzel şeylere sahip olmak mümkün değildir. Ama güzel konuşmak , güzel söz söylemek ve güzel söz dinlemek elimizdedir.

Güzel konuşmanın ve güzel söz söylemenin önemini ve etkisini her fırsatta görür ve buna dair onlarca söz duyarız.

Büyük şairimiz Yunus Emre, bundan 700 yıl kadar önce konuşmanın önemini şu dizelerle ne güzel ifade etmiştir.

Söz ola kese savaşı Sözünü bilen kişinin

Söz ola kestire başı Yüzünü ak ede bir söz

Söz ola ağulu aşı Sözünü pişirip diyenin

Balıle yağ ede bir söz İşini sağ ede bir söz.

Yunus Emre

Güzel sözün yılanı deliğinden çıkardığına canı gönülden inanırız, fakat her nedense daima nazik, kibar, efendi ve ince ruhlu davranmak bize biraz zor gelir.

Oysa Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim’de peygamberi Hz. Musa’yı zalimler zalimi Firavun’a gönderirken der ki; ”Ona yumuşak söz söyleyin! Belki aklnı başına toplar...”12 Peygamber efendimizin de Allah Teâlâ’dan ilk vahyi aldığı günden itibaren ömrünün sonuna kadar, aşağıdaki âyet-i kerîme ışığın da islâmı insanlığa sunduğunu görmekteyiz.

“(Resulüm)Sen, (insanları) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel, en inandırıcı yöntemlerle mücadele et!”13

“Konuştuğunuzda ya hayır (güzel) söyleyin yada susun!” diyen bir dinin inananları olarak, her zaman çevremizdeki insanlara güzel söz söylemenin bile sadaka olduğunu hatırlatmalı ve asla kırıcı olmamalıyız.

5.3-Güzel Davranışlarda Bulunalım

Dinimizin pırıl pırıl bir imandan sonra önem verdiği ikinci önemli ilke “güzel davranış” ilkesidir. Çünkü insanlar sosyal yaşantılarında yaptıkları olumlu veya olumsuz davranışlarla bir yer edinirler.

İnsanlar birbirlerini kalplerine bakarak değil, yaptıklarına bakarak değerlendirirler. Sürekli etrafındaki insanları kıran biri ile hiç kimse dost olmak istemez. Atalarımız “ev alma komşu al” derken komşunun hal ve tavırlarına dikkat çekmiştir.

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim’de de iman etme ve ardından salih amel de (güzel davranış) bulunmayı birbirinden hiç ayırmamıştır. İmandan bahsettiği her yerde aynı zamanda güzel davranıştan da bahsetmiştir.

Çünkü güzel davranış imanın bizim hayatımızdaki somut görüntüsüdür. Güzel davranış olarak görünmeyen bir imanın varlığı şüphelidir. Çünkü şâhitten mahrumdur.

“Asr’a yemin olsun ki, insan yanlıştadır. Sadece iman edip güzel davranışlarda bulunan, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç. Onlar için sayısız mükâfatlar (ecir) vardır.”14 diyen Allah Teâlâ güzel davranışın insanları saadete ulaştıran en önemli ahlâkî davranış olduğunu bize sunmak tadır.

Sevgili çocuklar,

Büyüklerimizden nasıl sevgi görüyor isek, biz de onlara saygılı olmalıyız. Doğru konuşmalı, doğrularla beraber olmalıyız. Arkadaşlarımızla konuşurken asla kırıcı olmamalı, yanlış anlaşılabilecek sözler söylememeliyiz. Yapıcı ve yaratıcı işler yapmalı, faydasız şeylerin peşine düşmemeliyiz. Hiçbir şeyi “desinler” diye yapmamalı, içten gelen bir samimiyetle yapmalıyız. Arkadaşlarımız bizden yardım istediklerinde yardım etmeli, onlara bizim için çok değerli olduklarını sözlerimizle olduğu kadar, davranışlarımızla da göstermeliyiz.

Sevginin bir fedakârlık olduğuna inanarak, öncelikle Allah’a karşı, sonra da tüm insanlara karşı sevgi duyarak,bize verilen vazifeleri hakkıyla yerine getirmeliyiz.

Güzel davranışlarda bulunan insanların hem bu dünyada hem de âhirette mükâfatlandırıldıklarına; çirkin davranışlarda bulunanların ise, hem bu dünyada rezil olduklarına hem de âhirette cezalandırıldıklarına iman edelim.

Bu imanla hep güzelin, güzel sözün ve güzel davranışın güzel örnekleri olalım.

6- PEYGAMBERİMİZ SÖZ VE DAVRANIŞLARIYLA EN GÜZEL ÖRNEKTİR

Peygamber Efendimizin doğumundan ölümüne kadar geçen 63 senelik ömrü hepimizin malumudur.

O, bütün ömrü boyunca her şeyi en güzel ve en iyi yapan, söz ve davranışlarıyla bizler için örnek alınacak tek “model insan”dır.

Allah Teala da peygamberimizi Kur!an-ı Kerim de bu yönüyle överek bizlere takdim etmiştir.

“(Ey Rasulum) Şüphesiz sen üstün bir ahlaka sahipsin.”15

Peygamber efendimiz, kendisine peygamberlik gelmeden önce de örnek bir ahlâka sahipti. Çevresi ona “Muhammedu’l- Emin” (güvenilir Muhammed) adını vermişti. Çünkü o söz ve davranışlarıyla herkesin güvenini kazanmış biriydi.

İslam tarihi kitaplarının bizlere anlattığına göre yağmur ve kötü hava şartlarından dolayı, yeniden onarılan Kâbe’nin bütün işleri bitmiş, sıra Haceru’l- esved’i yerine koymaya gelmişti.

Bütün kabileler bu şerefin kendilerine ait olmasını istiyorlardı. Nerede ise bir çatışma çıkmak üzere idi. Aralarından birisi :

“Bir hakem seçelim onun dediği olsun” dedi. Bir diğeri;

“Kâbe’ye ilk giren hakem olsun” dedi.

Bu sözler biter bitmez, Hz. Muhammed kapıda göründü. Hepsinin gözleri parladı. Çünkü onun hakem olması hepsini memnun etmişti. Durum kendisine anlatılınca Peygamberimiz hemen hırkasını yere serdi. Taşı üstüne koydu. Her kabileden bir temsilcinin hırkanın bir ucundan tutmasını istedi. Taşı konacağı yere gelince onu kaldırıp yerine koydu.16 Böylece kabileler arasındaki anlaşmazlık da son buldu.

Peygamberimiz son derece nazik ve alçak gönüllü idi. Misafirlerini güler yüz ve tatlı dille karşılardı. Onlara bizzat kendisi hizmet eder, “kavminin efendisi kavmine ne çok hizmet edendir.”derdi.

Herkese cömert davranır, ikramda bulunurdu.Kendisinden bir şey isteyeni asla boş çevirmezdi” Veren el alan elden üstündür” derdi.

Yolda giderken büyük küçük kim olursa olsun herkese selâm verirdi. Selâmın mü’minlerin birbirlerini sevmede büyük rolü olduğunu söyler, “aranızda selâmı yayınız” derdi.

Bütün hareket ve davranışlarında orta yoldan ayrılmaz,aşırılığı sevmezdi. Konuştuğu zaman sözün en tatlısını, en güzelini söyler, mü’minlere de “ya hayır söyleyin ya da susun” derdi.

Biri konuşurken dikkatle dinler,kimsenin sözünü kesmez, kimse yi aşağılamazdı. Peygamberimiz kendisine kötülük edenlerden intikam almazdı. Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğunu Mekke’nin fethinde çok güzel bir şekilde göstermişti. Bir zamanlar kendisini Mekke’den zorla çıkaranları, Mekke’yi fethettiğinde, affetmiş, islâmın gölgesine çağırmıştı.

Çocukları çok sever, torunları Hasan ve Hüseyin ile oyunlar oynardı.Bir gün torunları ile şakalaşırken onu bu halde gören birinin

­- “Siz çocukları çok seviyorsunuz. Halbuki benim 10 tane torunum var. Bir tanesini bile kucağıma alıp sevmem.” Sözüne karşılık;

-“Allah seni şefkat duygusundan yoksun bırakmışsa ben ne yapabilirim” diye karşılık vermiştir.

7-SÜBHANEKE DUASINI EZBERLEYELİM VE ANLAMINI ÖĞRENELİM

Sübhaneke allahümme vebihamdike vetebârekesmüke veteâlâ ceddüke vecelle senaüke velâ ilâhe ğayruke

Sübhaneke duasının anlamı:

Ey Allahım! Seni her türlü noksanlıklardan uzak tutar ve sana şükrederim. Senin ismini yüceltirim. Senin şan ve şerefini her şeyin üstünde tutarım. Sana yapılan övgüler çok ve büyüktür. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.

Yazan: Naci BEKTAŞ

1. Ahmed b. Hanbel,II.359

2. Tirmizi, Birr,35

3. Maide,5/5

4. TDK Sözlüğü

5. Zümer -39 / 9

6. Keşf’ül - Hafâ, 2 , 3281

7. İsra - 17 / 36

8. et-Tîn – 95 / 4

9. el-Hicr – 15 / 29

10. Ebu Davud , Kitabu’s- sünne , A. İbn-i Hanbel , Müsned , II / 381

11. el-Muvatta, Hüsnü’l hulk, 8

12. Ta ha,20/44

13. Nahl, 16/125

14. Asr, 103/1-3

15. Kalem, 68/4

16. Peygamberimiz.Z.Konrapa ,69

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder