Aslında bu kavram Orta Çağ Skolastİsizminde sözkonusu edilmekle beraber, bu dönemde verilen özel anlamın ortadan kalktığı görülmektedir. Bu anlamda kavram, öncüllerden sonuca giden çıkarım anlamındadır. A priori akıl yürütmeyle sonuçlardan öncüllere, yani sonra gelen bir şeyden önce gelen bir şeye dayanarak akıl yürütme sözkonusudur. Buna "A priori ispat" da denilmekteydi. Sonucun öncüllere (yani nedenlere) dayandırılmasından hareketle ruhun ebediliği veya ölümsüzlüğünün, bizzat ruhun manevi oluşuyla açıklanması bu tür bir isbattır. Buna karşılık öncüllerin sonuca bağlanarak, örneğin Allah'ın varlığının fani varlıklara bakılarak açıklanması A posteriori ispat kategorisine girer. Orta Çağ Skolasti-sizm'indc Hıristiyanlığın Katolik kilisesi tarafından kabul edilen İnanç esaslarının açıklanması, yorumlanması ve böylece temellendirilmesinde bu türden akıl yürütmeler önemli olmuştur. Hatta bu akıl yürütmeler formel Aristoteles mantığının bir sonucu olarak "sic et non", yani "evet ve hayır" diyalektiğine dönüştürülmüştür.
Skolastik sonrası filozoflar tarafından da bu kavramlar gözönünde tutulmuştur. Ancak bu dönemlerde a priori (aynı zamanda a posteriori) kavramının mahiyeti, niteliği ve işlevinin belirlenmesinde 'deney' kavramı adeta denek taşı olarak görülmüştür. Bunun içindir ki, a priori "deneyden önce", a posteriori "deneyden sonra" anlamlarını kazanmışlardır. Özellikle Kant felsefesinde bu iki kavram geniş bir alanda kullanılmıştır.
A priori kavramı Kant'da, süreç olarak ya da düşünmenin bir izleği olarak değil, akıl alanına ait bir önceliği, dolayısıyla deney karşısında bir bağımsızlığı deyimlemektedir. Bu anlamda salt aklın ilkelerine dayanarak, bütün deneylerden önce gelen şey kendiliğinden a prioridir. Kant'a göre zaman ve mekan başta olmak üzere hüküm kategorileri (hükmü oluşturan kavramlar), sah akla ilişkin düşünmeler apriori kategorilerdir. Keza ilk ilkeler, nedensellik düşüncesi de, deneyden çıkarılamazlar. Kant'ın a priori kavramına yakın bir kavram da 'Transandantal", yani "aşkın" kavramıdır.
Claud Bernard ise, a priori kavramını Kant'taki kesinliğinde düşünmez. O, bu kavramdan deneye dayalı bir akıl yürütmeyi anlamaktadır. Başka söyleyişle, C.Bernard'a göre a pri-ori, daha önceki bir deneyden kaynaklandığı için a posteriori, fakat aynı zamanda sonradan başvurulacak deneylerle doğrulanması gerektiğinden a priori ve varsayım niteliklidir.
Kant'a göre deneyle kazanılan (yani a posteriori) bilgiler, ancak belli sayıda halleri gösterdiğinden, bize zorunlu ve tümel olanı vermezler. Dolayısıyla a posteriori bir hüküm, bilimsel bir bilgi teşkil edemez. Bir hükmün zorunlu,, yani bilimsel olması İçin, onu aklı bir veriye dayanması, köklerinin deneyde olduğu kadar, akılda da olması gerekir. Kant, "Saf Akim Eleştirisi" adlı kitabında, "bütün bilgilerimiz tecrübe İle başlar; fakat bütün bilgimiz tecrübeden doğmaz; bu nokta açık bir biçimde anlaşılmalıdır" der. Ona göre bilginin maddesi deneyden, şekli ise düşünceden gelir. Buradaki madde, duyumları ifade eder. Bunlar bütünüyle şekilsiz ve düzensizdirler. Bu şekilsiz ve düzensiz kaosa düzen veren düşüncemizdir. Dü-Şünce, duyu içeriklerini birbirine bağlar ve birbirleriyle ilişkiye getirir. Bu da sezgi ve tefekkür formlarıyla olur.
Apriorizm, bilginin kaynağı sorununda deneyi bir yana atmaz, aksine düşünce ile birlikte onun bilginin temel kaynağı olarak görür. Ancak bilginin deneyden bağımsız organları vardır. Aslında bu haliyle apriorizm,.rasyonalizmle benzerlik gösterir. Fakat rasyonalizm (akılcılık) a priorik faktörlere içeriği olan mükemmel kavramlar gözüyle baktığı halde, aprioriz-me göre bunların salt biçimsel bir doğası vardır. Bu a priorik faktörler bilgi içeriği olmayıp bilgi formlarıdır. Bu formlar içeriklerini deneyden alırlar. Bunlar deney tarafından somut içeriklerle doldurulur. Apriorizm'in temel İlkesi şudur: Sczgisiz kavramlar boştur ve kavramsız sezgiler de kördür.
Yüksel KANAR
Bk.^4 Poslerioıi; Deney, Kantçılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder