MODALS ( Modal Yardımcı Fiiller - İngilizce'de Kip'ler )

MODALS


“Modal”, “mod” dan gelir. Mod, “kip” anlamına gelir. Dolayısıyla Modal, “Kiplik” demektir. Modal’lar yardımcı fiil sisteminden yararlanan ama farklı fonksiyona sahip ünitelerdir.
I don’t speak. (Konuşmam.)

I can speak. (Konuşabilirim.)

Görüldüğü gibi yardımcı fiiller, anlamlarını yükleme katmazlar. Ama Modal’lar anlamlarını yükleme katarlar.

Can: ...e bilmek: güç, yetenek
ir May:. ..ebilmek: olası, tahmin
Be able to: ..e bilmek: Can’ e eşittir.



Must: ...meli, ...malı: Must’ta zorunluluk söyleyenden kaynaklanır,
-meli, -malı Have to: zorunda olmak. Zorunluluk var: Have to’da ise dışardan kaynaklanır.
Should: gerekir. Her ikisi de “tavsiye öneri” anlamında kullanılır. İkisinin arasında
Ought to: gerekir. çok az bir nüans farkı vardır, aynı anlamda kullanılabilirler.


Modal’ ların Kullanımı


1.) Modal’ lar çekimsizdir. Yani şahıslara göre değişmezler.
2.) Modal’lar daima V1 ile kullanılırlar.
3.) İki model kesinlikle yan yana kullanılmaz.

Örnekler;

They can accomplish the project in time. (Onlar zamanında projeyi tamamlayabilirler.)(Güç, yetenek)

He may go abroad next year. (O önümüzdeki yıl yurt dışına gidebilir.) (Tahmin)
***Not: “Can” ile “May” yapısı olumsuz cümlelerde tamamen birbirinden ayrılır.

I may go. (Gidebilirim) (tahmin) I may notgo. (Gitmeyebilirim) (tahmin)
I can go. (Gidebilirim) (güç, yetenek) I can not go. (Gidemem) (güç, yetenek)

We are able to produce more goods. (Daha fazla mal üretebiliriz.) (Güç, yetenek)
Accomplish:gerçekleştirmek, tamamlamak, bitirmek, yapmak
Produce:üretmek
Goods: ürün, eşya, mal
You mustwait for us untill 5 o’clock. (5’ e kadar bizi beklemelisin.) (Zorunluluk söyleyenden )
You have to brush your teeth three times a day. (Günde üç defa dişlerini fırçalamalısın.) (Zorunluluk dışardan)
Turkey shouldput emphasis on the production. (Türkiye üretimine önem vermelidir.) (Nasihat var.)

Put: Vermek, koymak, yerleştirmek.

***Not: Eğer herhangi bir modal, yukarıda belirtilen üç özelliğe uymazsa veya kullanımında bu özellikler eksikse o zaman “semi modal” olur. “Be able to ve Have to” gibi. Örneklerde de görüleceği gibi bunlar çekime de girer; başka modallar ile de kullanılabilirler.
He must be able to resign. (O istifa edebilmelidir.)
The minister must be able to confess everything. (Başkan her şeyi itiraf edebilmelidir.)
Confess: itiraf etmek.
***Not: Görüldüğü gibi iki modal bir arada kullanıldığında önce tam modal sonra semi modal yazılır. Çeviri yaparken de önce semi modalın anlamı söylenir.
A child should be able to walk when he is 7 month. (Bir çocuk, 7 aylık olduğunda yürüyebilmesi gerekir.)

He may have toresign upon corruption. (O istifa etmek zorunda kalabilir.)

A teacher must be able to travel. (Bir öğretmen seyahat edebilmelidir.)

We may have to give up the project. (Projeden vaz geçmek zorunda kalabiliriz.)

We must be able tosee him tomorrow. (Onu yarın görebilmeliyiz.)

He may have to explain the events. (O olayları açıklamak zorunda kalabilir.)


Present Past Future

Can Could -------
May Maight -------
Be able to was / were able to Will be able to
Must ------- -------
Have to Had to Will have to
Should ------- -------
Ought to -------- ------

Future formu olmayan modalların present formu future anlamında Türkçe’ de olduğu gibi kullanılırlar.



Modal’ ların Past ve Future Kullanımlarının Özel Anlamları


Could – Was / Were able to Kullanımı


Could, (...e biliyordu.)geçmişte yapılmış sürekli olaylar için kullanılır ve içinde bir “yor” anlamı gizlidir.(Could not ile Couldn’t kullanımlarının anlamları birbirinden farklıdır. Bunları sonraki derslerimizde öğreneceğiz. Yazı dilinde kısaltma yapmak uygun değildir.)

Was / Were able to, (...e bildi) geçmişte yapılmış bir tek olay için kullanılır.

We could see each other. (Biz birbirimizi görebiliyorduk.)

Each other: each = her bir, other = diğeri. Each other: her bir diğeri = birbiri

He couldput aside some money when he was young. (O gençken biraz para bir tarafa koyabiliyordu.)

We were able to see each other. (Biz birbirimizi görebildik.)

He was able to recognize the corpse. (Cesedi teşhis edebildi.)

Recognize:tanımak, teşhis etmek
Corpse:ceset

I was able to attain my goal. (Ben amacıma ulaşabildim.)

Goal: amaç
To attain:...e ulaşmak

Attain kelimesinin kökü olan “tain”KPDS için hayati önem arz eden bir sözcüktür. Aslı Latince olup, “tenere” dir. Tutmak anlamına gelir. Tain’den İngilizce’de bazı kelimeler türetilmiştir. Şimdi bunları öğrenelim.
Maintain: Main, Latince’deki “mano”dan köken alır. Mano el anlamındadır. Dolayısıyla Maintain “elde tutmak, muhafaza etmek” anlamına gelir. Eş anlamlıları aşağıdadır.
Sustain
Continue
Keep
preserve
Contain:Con = beraber, Tain = tutmak. Contain, beraber tutmak = içermek, ihtiva etmek
Retain:Re = tekrar, yeniden. Retain, yeniden tutmak = ....e tutmak (soyut anlamda, hafızada tutmak)
Detain: göz altında tutmak.
Pertain: Per = için, Pertain, ...için tutmak = ilgili olmak.
Obtain: elde etmek, sağlamak.
Attain: ...e ulaşmak.

“Amaç” kelimelerini de öğrenecek olursak;

Goal, Aim, Purpose, End, Objective, İntention, Motive: amaç


Might’ın Kullanımı



He might go home. (O eve gidebilirdi.)

Gidebilirdi ama gitmemiş anlamını verir. May’ın Past ifadesi “Might”, geçmişte zayıf bir ihtimali belirtmek için kullanılır. Yani “may” kullanımına göre ihtimal daha zayıftır. Fazla yaygın bir kullanımı yoktur. Yan cümleciği olan ifadelerde zaman uyumunu sağlamak açısından “might” kullanımına gidilir.

Must


Mustın Past formu olmadığı için geçmişte zorunluluktan dolayı yapılan bir eylemin zorunluluğunun söyleyenden veya dışardan kaynaklanması önemli değildir. Yani geçmişte yapılan bir eylem için zorunluluk ayırımı ve bundan dolayı İngilizce’de farklı bir kullanım yoktur.


Had to: ...gerekti


“Gerekti” anlamına gelir. İlerdeki konularla karışmaması için bunun iyi öğrenilmesi gerekir. Geçmişte bir zorunluluktan dolayı yapılması gereken ve yapılmış eylemleri ifade etmek kullanılır.

He had tosell his house. (O’ nun evini satması gerekti.)

Borcu vardı veya komşuları iyi değildi vs. Ama bir zorunluluktan dolayı evini satması gerekliymiş ve evini satmış. Bu cümleyi “....gerekiyordu” diye çeviremeyiz. Çünkü evi satma eylemi olmuş bitmiş bir eylemdir.

The Goverment had to punish the responsibles. (Hükümet, sorumluları cezalandırmak zorunda kaldı.)

Punish:cezalandırmak
Responsible:sorumlu
Responsible for:...den sorumlu
Responsiblility:sorumluluk

He had togive up scheme. (O’nun projeden vazgeçmesi gerekti.)

Scheme:şema, proje

“Had to” yapısını olumsuz yapmak için iki yol vardır. İkisi de aynı anlama gelir. Bu yapıda olumsuzluk gerektiğinde ikisinden biri kullanılabilir.

1.) He had not to give up the scheme. (Projeden vazgeçmesi gerekmedi.)

2.) He didn’t have to give up the scheme. ( !! !! !!)

We didn’t have accept their sanction. (Onların yatırımlarını kabul etmemiz gerekmedi.)

Wehad not accept their sanction. (Onların yatırımlarını kabul etmemiz gerekmedi.)

Sanction: yatırım
Accept: kabul etmek



“Will Be Able To” Kullanımı
****

“....e bilecek” anlamındadır. İngilizce’de, normalde “be able to” present kullanımı bir Future anlam da içermektedir. Bu özellik Türkçe’de de böyledir. Bu nedenle “...e bilecek” anlamına gelen “wiil be able to” ifadesi gelecekte yapılabilecek her durum için kullanılmaz ve özel bir kullanım şekli vardır. Yani “will be able to”gelecekte ilk defa yapılacak eylemleri ifade etmede kullanılır.

After a few lessons, I will be able to drive a car. (Birkaç dersten sonra araba kullanabileceğim.)

Bu cümleden, daha önce araba kullanmasını bilmediğim, dolayısıyla hiç kullanmadığım, aldığım derslerden sonra ilk defa araba kullanabileceğim anlaşılır.


Will Have To


“Gerekecek” anlamındadır. Sade ve zor olmayan bir kullanımı vardır.

Next week, the Cabinet will have to fix salary rise. (Hükümetin, gelecek hafta maaş artışlarını saptaması gerekecek.)

He will have to come. (O gelmek zorunda kalacak.)
Fix:tespit etmek, saptamak.
Salary:maaş
Rise: yükseliş, artış, zam.


PERFECT MODALS


Adından da anlaşılacağı gibi bu başlık altında modalların perfect kullanımını göreceğiz. Bu yapı, modallara “present perfect” yani “have + V3” eklenerek kurulur ve daha sonraki derslerimizde de detaylı olarak göreceğimiz gibi bu yapılar “Unreal yapılardır.

Modallar ile ilgili olarak daha önce anlatılanlar KPDS’ de sorulmayan detaylardı. Ama hem Perfect Modals konusuna hazırlık hem de temel modal bilgileri anlamında iyi öğrenilmelidir. KPDS sınavında modal konusundan asıl olarak Perfect Modals yapılarından soru gelmektedir. Anlama, boşluk doldurma ve diğerleri gibi konularda da Perfect Modals’ tan soru gelebilir. Bu konu, hem karışık hem de KPDS için önemli olması nedeni ile dikkatle çalışılmalı ve iyi öğrenilmelidir. Ayrıca başka kaynaklarda çok karışık bir şekilde anlatıldığı için kursta konu bittikten sonra başka kaynaklardan bakılmalıdır.




Must
Have to
Should + Have + V3 = Perfect Modals (Unreal Yapılardır.)
Ought to

Perfect Modals kullanımlarında “Must + Have V3” ifadesi diğerlerinden ayrılarak farklı anlam yüklenmiştir.


Must + Have V3


Must + Have V3, “....mış olmalı” anlamına gelir. Bu yapı geçmişe yönelik güçlü bir tahmin için kullanılır. Örneğin, biri girdiği sınavdan sonra neşeli görüldüğünde “sınavı iyi geçmiş olmalı” deriz. Burada geçmişe yönelik güçlü bir tahmin yapıyoruz. Bizi bu güçlü tahmine ***üren delil de sınavdan çıkanın neşeli olmasıdır. Dışarı çıkarsınız yerler nemli, “akşam yağmur yağmış olmalı” dersiniz. Yine iyi derecede İngilizce konuşan biri için “İngiltere’de öğrenim görmüş olmalı” deriz. Örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan “Must + Have V3” ün geçmişe yönelik güçlü tahminlerde kullanıldığını bilmektir.

The roads are wet, İt must have rained last night. (Yollar nemli, dün gece yağmur yağmış olmalı.)

She speaks German fluently, She must have studied in Germany. (O Almanca’yı akıcı bir şekilde konuşuyor, Almanya’da öğrenim görmüş olmalı.)


Have to + Have V3 = Should + Have V3 = Ought to + Have V3


“....mış olmalıydı” veya “gerekirdi” anlamındadır. Her üç kullanım da aynı anlamdadır. Geçmişte yapılması gerekli ama yapılmamış olan eylemler için kullanılır. Örneğin, biri sınava iyi hazırlanmış ama sınavı geçememiş. Bu durumda “geçmiş olmalıydı” deriz. İngilizce’de bunu söylemek için yukarıdaki üç yapıdan birini kullanırız. En sık kullanılan “Should + Have V3”yapısıdır.

Yukarıdaki açıklamada da geçtiği gibi, “....mış olmalıydı” veya “gerekirdi” diye bu yapıları çeviriyoruz. Yani geçmişte olması gerekli fakat olmamış eylemleri bu şekilde ifade ediyoruz. Bu yapıların “gerekirdi” anlamı ile daha önce öğrendiğimiz “Had to = Gerekti” anlamı karışıklık yaratıyor. “Had to = Gerekti” ifadesi ise, geçmişte yapılması gerekli ve yapılmış olan eylemler için kullanılır. Yani “gerekirdi” ifadesi ile “gerekti” ifadesini karıştırmamak gerekir. Bu nedenle KPDS için çok önemli olan bu konuyu dikkatle çalışmak ve iyi öğrenmek gerekir.

The Goverment should have taken the nessesary steps. (Hükümet gerekli önlemleri almış olmalıydı)

Step: adım, önlem.

He study hard ; he should have passed exame. (O sıkı çalışır; sınavı geçmiş olmalıydı.)

It is too late. My father shpuld have called up so far. (Çok geç oldu. Babam şimdiye kadar aramış olmalıydı.)

You shouldn’t have shouted at me. (Bana bağırman gerekmezdi.)

The Goverment should have punishedthe responsibles. (Hükümet, sorumluları cezalandırmalıydı.)

We ought to have warned them. (Onları uyarmamız gerekirdi.)

We had to warn them. (onları uyarmamız gerekti.)





Could + Have V3


“...mış olabilirdi” veya “....e bilirdi” anlamındadır. Güç, yetenek anlamında, geçmişte yapılabilecek ama yapılmamış eylemleri ifadede kullanılır.

Our Goverment could have improved our standarts. (Hükümetimiz, standartlarımızı geliştirebilirdi.)

İmprove: geliştirmek, iyileştirmek

Bu cümleden, Hükümetin standartları geliştirme gücüne sahip olduğunu fakat bu geliştirmeyi yapmadığını anlıyoruz.

They could have coused a crisis of confidence. (Bir güven krizine yol açabilirlerdi.)

Confidence:güven
Couse: ... e sebep olmak

Might + Have V3


“...mış olabilirdi” veya “....e bilirdi” anlamındadır. Fakat burada ihtimal anlamı vardır. Aslında geçmiş bir olayın olasılığı olamaz ama Might + Have V3 kullanımı genelde geçmişte tehlike arz eden durumlarda kullanılır. Bu kullanım daha sonra Unreal yapılarda detaylı incelenecektir.

She might have fallen down. (O düşebilirdi.)

She might have killed her husband by mistake. (Yanlışlıkla kocasını öldürebilirdi.)

Mistake: yanlışlık, hata
Kill: öldürmek

Böylece Modal olarak temel kullanımları görmüş olduk. Gördüğümüz bu temel kullanımların dışında geniş bir şekilde modal kullanım varyasyonları da vardır. Ana kullanımları öğrendikten sonra karşılaşacağımız bu varyasyonları da çözebiliriz.

Örneğin:

He was ill this morning. He may have gone home. (O bu sabah hastaydı. Eve gitmiş olabilir.)

“...mış olabilir” yapısı daima olasılık bildirdiğinden bu yapıda May + Have V3 yapısında “Can” kullanılamaz. Yani Can + Have V3 şeklinde bir kullanım İngilizce’ de yoktur. Ama olumsuz ve soru yapısı vardır.

Such a man can’t have done that. (Böyle bir adam bunu yapmış olamaz.)




Örnek Model Cümleleri


He may have been waiting for us. (O bizim için beklemekte olabilir.)

He may have resigned. (O istifa etmiş olabilir.)

They must be studying now. (Onlar çalışıyor olmalı.)

She must have been developing a new method. (O yeni bir metot geliştirmekte olmalı.)

He was able to seehis boss. (O patronunu görebildi.)

He has been able to see his boss. (O patronunu görebilmiş.)

He had been able to see his boss. (O patronunu görebilmişti.)

The two sides, could have resolved the dispute. (İki taraf anlaşmazlığı çözebilirlerdi.)

Unreal yapı olduğu için cümle olumlu görülmesine karşın olumsuz anlamdadır.

Resolve:çözmek (bir problemi, bir sorunu...)
Solve:çözmek (kimyasal anlamda)
Settle halletmek

Bu cümlede, KPDS için hayati önemde olan “pute”kelimesininköküve türevlerini öğrenecek olursak:

Pute, Latince kökenli bir kelime olup, “Putare” den gelir. “Putare” hesaplamak, düşünmek anlamındadır. Genelde bu kelime kökünün anlamına göre türevleri çevrilir.

Dispute:dis = olumsuzluk, pute = düşünmek, Dispute = anlaşmazlık, tartışma
Compute:com = beraber, Compute = beraber düşünmek, Computer: Bilgisayar.
Repute: tekrar düşünülen, ün, şöhret.
İmpute:suçlamak, itham etmek

I should have turned down their proposal. (Önerilerini ret etmiş olmalıydım.)

Shehas to have soldher car. (O arabasını satmış olmalıydı.)

They ought to have submitted their report. (Onlar raporlarını sunmuş olmalıydılar.)
Submitte: sunmak

We had to sell all our properties. (Tüm mallarımızı satmamız gerekti.)

Property: mal, mülk, eşya.

People shouldn’t have exalted the statue of computers. (İnsanların bilgisayar statüsünü yüceltmeleri gerekmezdi.)

Exalt: yükseltmek, övmek, yüceltmek.

He shouldn’t have revealed my secret.(Sırlarımı açığa çıkarması gerekmezdi; ....çıkarmamalıydı.)

Reveal:açığa çıkarmak, göstermek, açıklamak

You oughtn’t to have said all these to him. (Bunların tümünü ona söylemen gerekmezdi.)

We had todischarge this patient. (Hastayı taburcu etmek zorunda kaldık.)

Discharge: taburcu etmek.

We must have seen him. (Onu görmüş olmalıyız.)

****Can ile olumlu perfect modal yapılamaz. “Can + Have V3” yapısı yoktur. Yani;

He can have said this şeklinde bir cümle kuramayız. Ama olumsuz yapıda olabilir.

“Can’t + Have V3” şeklinde cümle kurulabilir. Örnek verecek olursak;

She can’t have killed her friend. (O arkadaşını öldürmüş olamaz.)

They should have considered hte offer. (Öneriyi düşünmüş olmalıydılar.)

He must have gone. (O eve gitmiş olmalı.)

He may not have brought it. (Onu almış olmayabilir.)

She may not have passed the exam. (O sınavı geçmiş olmayabilir.)

He is able to realize his goal. (O amacını gerçekleştirebilir.)

He was able to realize his goal. (O amacını gerçekleştirebildi.)

He had been able to realize his goal. (O amacını gerçekleştirebilmişti.)

We could have passed the exam. (Sınavı geçmiş olabilirdik.)

We might have had an accident. (Kaza yapmış olabilirdik. Ya kaza yapsaydık olarak da çevrilebilir.)

İnilizceyi İngiltere’de öğrenmiş olabilirdik. (We could have learnt English in England.)

Evimizi satmamış olabilirdik. (We could not have sold our house.)

Sen ayağını kırmış olabilirdin. (You might have broken your leg.)

He had to reject salary rise. (Maaş artışını ret etmesi gerekti.)
Ject:atmak, fırlatmak anlamındadır. Latince kökenli olup, İngilizce’ye “ject”, Fransızca’ya “jet” olarak geçmiştir. Türkçe’de, Fransızca’dan geldiği için “jet”(uçak) olarak kullanılır. KPDS için önemli bir kelimedir. Türevleri ile birlikte çok iyi bilinmesi gerekir.
İnject:İn = içine, ject = atmak, İnject = içine atmak, enjekte etmek, iğne yapmak
Reject:Re = yeniden, Reject = yeniden atmak, ret etmek
Eject:dışarıya doğru atmak. (teyplerde vardır.)
Object:...e atmak, itiraz etmek, karşı çıkmak.
Project:Pro = ileriye, ...nın yerine, Project = ...nın yerine atmak, tasarlamak.
The committe members could have given more concession. (Komite üyeleri daha fazla ödün verebilirlerdi.)

***Concession: taviz, ödün, ayrıcalık. KPDS’ de çok geçiyor. İyi bilinmeli.

He ought to have provided us with more accurate data. (Bize daha doğru bilgiler sağlamış olmalıydı.)

Provide:temin etmek, sağlamak. Önemli bir kelime ve KPDS’ de de sorulmuş önemli bir özelliği var. Eğer “provide”, sonrasında sağlanan nesne belli ise, “with” ile geçiş yapar. Yukarıdaki cümlede sağlanan şey “daha doğru bilgi”dir. Yani nesne belli olduğu için “with” ile geçiş yapmıştır.
Provition:teminat
Accurate:doğru. “cure = tedavi “den köken alır.
Accuracy:doğruluk
Accuratly:doğru bir çekilde
İnaccurate:yanlış
İnaccuracy:yanlışlık
İnaccuratly:yanlış bir şekilde
Data: veri. Latince aslı “Datum”dur. Latince’de sonu “m” ile biten kelimeler İngilizce’ye geçince “a” ile sonuçlanırlar.

The Gaverment must have overcome the economic recession in Irak. (Hükümet, Irak’ta ekonomik durgunluğun üstesinden gelmiş olmalı.)

Recession:(ekonomik) durgunluk. Cocession ve Recession kelimeleri her bir KPDS’ sınavında en az 20-30 defa geçer. Bu nedenle çok iyi bilinmesi gerekir.
Overcome: üstesinden gelmek

Modal’lar yardımcı fiilerdir ve İngilizce ‘de çok önemli bir rol oynarlar. Bu yardımcı fiilleri kullanarak birçok farklı durum için farklı cümleler üretebiliriz. Modal yardımcı fiileri kişilerin belli durumlardaki düşünce ve tavırlarını ifade eder. Örneğin modal yardımcı fiilerini kullanarak bir eylemin gerekliliğinden, olasılığından, bahsedebilir, tavsiyeler ve önerilerde bulunabilir ya da tercihlerimizi belirtebiliriz.


Modal yardımcı fiillerinin bir yada daha çok anlamı ve kullanım alanı olabilir. İngilizcede’ki modal yardımcı fiileri şunlardır: may, might, can, could, had better, must, should, ought to, shall, will and would. Yapısal olarak modal olmasalar da , bazı yapılar modal yardımcı fiileri gibi kullanılıp, benzer anlamlar verirler: able to, be going to, be supposed to, have to, have got to, used to bunlara örnek olarak verilebilir.

RİCA ETME - BİRŞEY İSTEMEK

WILL YOU

WOULD YOU

CAN YOU

COULD YOU

(a) Will you open the door, please?

(b) Would you open the door, please?

(c) Can you open the door, please?

(d) Could you open the door please?

Yukarıdaki cümlelerin anlamları hemen hemen aynıdır. Aralarındaki tek farklılık, “would you” ve “could you” ile yapılan cümleler “can you” ve “will you” ile kurulan cümlelere göre daha naziktirler. Nezaket derecesi aynı zamanda, konuşan kişinin ses tonuna göre de belirlenebilir.

MÜSADE ETMEK : MAY AND CAN

MAY

CAN

(a) You may use my car today.

(b) You can work in my room.

can” ve “ may” izin vermek için kullanılır.


" WOULD YOU MIND " İle Rica Etmek, Birşey İstemek

İZİN İSTEMEK: Would you mind + if I DID something?

(a) Would you mind if I smoked in this room?

(b) Would you mind if I opened the window?

(a) ve (b) cümlelerinde, konuşmacı yapacak olduğu eylem için kibarca izin istemektedir. Bu yapı, izin istemenin çok nazik bir yoludur.


BİRİSİNDEN BİRŞEY YAPMASINI İSTEMEK

Would you mind + DOING

(c) Would you mind opening the door?
(d)
Would you mind mailing this letter for me ?

(c) ve (d) cümlelerinde, konuşmacı diğer kişiden birşey yapmasını çok nazik bir şekilde rica etmektedir. Bu yapı da çok kibar ve seviyeli bir rica yöntemidir.

=""

GEREKLİLİK : MUST, HAVE TO , HAVE GOT TO

(a) All students must wear uniforms.
(b)
All students have to wear uniforms.
(c)
I really must do something to redecorate this house.
(d)
We have to pay this bill within two weeks.
(e)
I must be at my desk by 10:00 every morning.


must” ve “ have to” gereklilik belirtmek için kullanılırlar. Her iki yapı da, karşıdaki kişiye bir başka seçenek sunmayıp, bahsedilen eylemin kesinlikle yapılması gerektiğini anlatırlar.

(f) It is a fantastic movie. You really must see it.

(g) Jim is really a very nice man. You must meet him.

.

Must “ aynı zamanda birşeyi ısrarla tavsiye ederken kullanılır.

(h) I have got to be at the office as soon as possible.

(i) You have got to call your boss now.

Have got to”, must “ ve “have to” ile aynı anlama gelir.

(j) I missed the bus this morning, so I had to take a taxi.

(k) I had to spend all day in the meeting.

(l) I have had to enter three exams since October.

“must”,”have to” ve “have got to” geçmiş zamanda HAD TO ile ifade edilir.


GEREKSİZLİK (GEREK YOK) DON’T HAVE TO - NEEDN’T, & YASAKLAMA MUSTN'T

GEREKSİZLİK

(a) You don’t have to buy any eggs. We have plenty at home.

(b) Bob doesn’t have to bring his guitar. We have one.

(c) It’s holiday today. We don’t have to get up early.

(a),(b), ve (c) cümlelerinde “don’t have to” eylemin yapılmasının gereksiz olduğunu ifade etmektedir.

(d) You don’t need to buy any eggs. We have plenty at home.

(e) You needn’t buy any eggs. We have plenty at home.

(f) You don’t need to pay the bill today. You can pay it tomorrow as well.

Don’t need to” ve “ needn’t”,“ don’t have to” ile aynı anlamda olup, hepsi yapılan eylemin gereksiz olduğunu ifade ederler.

YASAKLAMA

(g) You must not enter this room.

(h) Cars mustn’t be parked here.

(i) You mustn’t go out alone at nights.

Mustn’t bahsedilen eylemin yapılmasına izin verilmediğini, yasaklandığını ifade eder. Bir başka deyişle, “You mustn’t do it,” = “ Don’t do it!” demektir.

=""

TAVSİYEDE BULUNMA : SHOULD, OUGHT TO , HAD BETTER

(a) You look sick. You should see a doctor.

(b) You look sick. You ought to see a doctor.

(c) You should study harder to pass the test.

(d) Drivers should wear seat belts.

“Should” ve “ ought to” aynı anlamda olup, her ikisi de bahsedilen eylemin yapılmasının iyi olacağından ve bu eylemlerin yapılmasının önemli olduğundan bahseder.

(e) You shouldn’t eat so much sweet food.

(f) Children shouldn’t be allowed to watch horror films.

“should” olumsuz yapısı; “ shouldn’t.

(g) You had better take your umbrella, or you will get wet.

(h) You had better hurry up; otherwise we will go without you.

(i) You ‘d better go to bed early tonight. You have to get up early tomorrow. You may be late to the exam.

(j) You had better not be late to the meeting.

Had better” genellikle daha kuvvetli bir anlam verir.Had better anlam olarak bir uyarı mesajı verip, buna uyulmaz ise kötü sonuçlar olabileceğini ifade eder.




ingilizce temel olarak kullanılan kiplik (MODAL) yapısı dahada fazladır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder