DEYİMLER - IDIOMS 5

Chew the fat : Muhabbet etmek

Coffee break -Tea break : Kahve,sigara içmek maksadıyla iş esnasında kısa ara vermek

Eat dirt : Bir kimsenin hakaretlerini yada kötü sözlerini kabul etmek

Eat humble pie : Hatayı yada özrü kabul etmek

Eat like a pig : Yemek masasında adabı muhaşeret kurallarına aykırı hareket etmek

Eat like a horse : İştahla yemek

Eat one`s words : Söylediklerini geri almak,doğru olmadığını kabul etmek

To have one’s cake and eat it : Birşey bitip tükenene kadar onu kullanmak,yemek

Go Dutch : Alman usulü ödeme,herkesin yediğini içtiğini ödemesi

Out to lunch : Çılgınca yada deli gibi hareket etmek

Suck up : Yaltaklanmak

An anorak : Sıkıcı bir hobisi hakkında konuşmakta ısrar eden kimse

Below the belt : Korkça yada adil olamayan bir biçimde davranmak

Buckle down : Çok çaba sarfetmek

To put on your thinking cap : Bir problemin nasıl çözüleceği konusunda düşünmeye başlamak

Wolf in sheep’s clothing : Tehlikeli olduğu halde zararsızmıi gibi yapmak

Hot under the collar : Çok kızgın olma

Off-the-cuff : Hazırlıksız

To dress someone down : Bir kimseyi kötü birşey yaptığı için azarlamak,paylamak

Mutton dressed as lamb : Yaşından genç giyinmek

Dressed to kill : En iyi giysilerini giyerek kendini güzel göstermek

Dressed up like a dog’s dinner : Gereğinden fazla giyinmek

Fit like a glove : Tam üstüne oturmak,uymak

To be hand in glove : Özellikle işte çok iyi ilişki içerisinde olmak

At the drop of a hat : Birşeyi düşünmeden hemen yapmak yada karar vermek

Old hat : Yeni olmayan,farklı

Take one’s hat off : Bir kimseye hayranlık yada saygı duymak

Keep something under one’s hat : Söylenenleri yada bildiklerini hiç kimseye söylememek,ketum olmak

To air one’s dirty linen in public : Özel yada şahsi problemlerin toplum önünde tartışılması

Have ants in your pants : Yerinde duramak,kıçında kurt var gibi:)

Bursting at the seams : Çok kalabalık yada meşgul olmak

Keep your shirt on : Kendi sahip olmak,kontrolü kaybetmemek

Lose one’s shirt : Tüm parasını kaybetmek,donuna kadar kaybetmek gibi..

Stuffed shirt : Sert yada resmi olmak

In someone else’s shoes : Başka bir kimsenin mevkisinde,yerinde olma

Card up your sleeve : ihitiyaç olur diye birşeyi saklamak ,ayırmak

Roll up our sleeves : Çok çalışmaya hazırlanmak

To be in your birthday suit : Anadan doğma çıplak olma

Wear the trousers : Bir evin reisi olmak

Keep it zipped : Bir şeyle alakalı sakinliğini korumak

To bring home the bacon : Ailesinin geçimini sağlamak

To balance the books : Harcanan paranın alınan paradan fazla olmamasından emin olmak

A bean-counter : Muhasebeci

Blood on the carpet : Bir kimsenin işini kaybetmesine neden olan kötü olay

The bottom line : Bir hesabın sonundaki toplam

To break even : Harcamaların kara eşit olması

A cash cow : Bir şirkete çok para kazandıran ürün yada hizmet

A big cheese : Bir işle ilgili önemli kimse,lider

To cold call : Randevusuz yada temas kurmadan müşterileri çağırmak

To crack the whip : İnsanları tehdit ederek daha fazla çalıştırmak

A dead end job : Terfi yada ilerleme şansı olmayan iş

A golden handshake : Bir şirketten ayrılırken yüksek meblağda para almak

To be fired : Kovulmak ,fire : kovmak

To get the sack : İşten atılmak ,sack : işten atılmak

A close shave : Çok tehlikeli bir durumu atlatmak

To be snowed under : Çok meşgul olmak

To sweat blood : Çok çalışmak

To work your fingers to the bone : Çok çaba sarf etmek

… apple of ….. eye : Bir kimsenin çok sevdiği kimseden bahsederken kullanılır,göz bebeğim gibi…gözümün nuru gibi…
The baby is the apple of their eyes.

An apple a day keeps the doctor away : Meyve yemenin sağlıklı olduğundan bahsederken..Güneş giren eve doktor girmez gibi…

Bread and butter : Temel ihtiyaçları anlatırız

To be a butterfingers : Birşeyleri sürekli yere düşürenlerden bahsederken…

Butter someone up : Çıkar sağlamak maksadıyla birisini pohpohlamak

A piece of cake : Kolay bir işten bahsederken… çok kek sınavdı gibi..

To sell like hot cakes : Hızlı bir biçimde satmak

Chalk and cheese : Bir kimseyle zıt karakterler olma

Another bite at the cherry : Bir şans daha verilmek

As cool as a cucumber : Baskı altında sakin kalabilme

A bad egg : Kötü insan

Have egg on one’s face : Yakalanmak yada utandırılmak

To walk on eggshells : Bir kimseyi üzmemek için elinden geleni yapmak

A pretty or fine kettle of fish : Zor bir durumu ifade ederken

A different kettle of fish : farklı bir konu yada mevzu

Cry over spilt milk : Başına yeni gelmiş bir olaydan dolayı yakınmak

As keen as mustard : Çok hevesli olma

Nutty as a fruitcake : Hafif çılgın olma durumu

To use a sledgehammer to crack a nut : Bir işi gerektiğinden fazla güç ve çabayla yapmak

To know your onions : özel bir konu hakkında çok şey bilmek

As easy as pie : Çok kolay bi işten bahsederken..

Have a finger in every pie : Birçok farklı konuyla ilgilenmek

A couch potato : Koltukta oturark sürekli tv izleyen kimse

A hot potato : Anlaşmaya varılması zor konu

In the soup : Başını ciddi bir belaya sokmak

Souped up : Birşeyi güçlendirmek yada hızlandırmak için ekleme yapmak ,değiştirmek

Cup of tea : Çok hoşa giden birşey

Top flight : Bir meslekte ,işte en üst noktada bulunmak

Hit and run : Polise haber vermeden,trafikte vurup kaçmak

End of the line(road) : Bir işin sonu - yolun sonu görünüyor…

Ship someone off : Bir kimseyi uzağa göndermek

Shape up or ship out : Bir kimseye performansını yada hareketlerini düzeltmesini söyleyerek aksi takdirde ayrılmak zorunda olduğunu belirtme

Port of call : Kısa süreliğine durulan yer,özellikle gezilerde

Any port in a storm : Zor bir durumda olduğun anda herkesten yardım istersin,denize düşen yılana sarılır gibi

Go off the rails : Kabul görmeyen şekilde hareket etmek ,genelde yasa dışı ve şerefsizce

Down the road : Gelecekte bir zaman-gün

To get the show on the road : Planlanan bir işe başlamak

To hit the road : Bir yerden ayrılmak yada geziye çıkmak

To be in the same boat : Diğer kimseler aynı durumda olmak,genelde kötü manada

Car boot sale : İnsanların arabalarının arkasında kullanmadıkları eşyalarını satması olayı

To have a face like the back end of a bus : Çok çirkin olmak

Car pool : Bir şirkete yada kuruluşa ait tüm çalışanlar tarafından kullanılabilen arabaların hepsi

Drive a hard bargain : Çok sıkı pazarlık yapmak

Drive someone round the bend : Bir kimseyi çok kızdırmak yada sıkmak

Drive someone up the wall : Bir kimseye son derece fazla öfkelendirmek

Test drive : Bir aracı almadan evvel yapılan test sürüşü

Flight of fancy : Uygulanması zor hayal,fikir

Take flight : Kaçmak

Middle of the road (MOR) : Çoğu insan tarafından sevilen beğenilen bir iş,eğlence türü,kişi

One for the road : Ayrılmadan önce son bir içki içmek

Road hog : Abuk subuk araba kullarak başkalarının araba kullanmasına engel olan kimse

To be just the ticket : İhtiyaç duyulan birşey

To get on the gravy train : Hızlı,kolay ama namussuzca para kazanmaya çalışmak

Off the beaten track : Ana yoldan ve şehirden uzak, az insanın uğradığı yer

On track : Hatalı olan birşeyi düzeltmek

The fast track : Bir işi başarmak için izlenen en hızlı yol

The inside track : Bir kimseye özel avantajlar sağlayan ilişkilere yada pozisyona sahip olma

Lose track : Olan bitenden uzaklaşmak,takip etmemek

One track mind : Sadece tek bir konuya yoğunlaşmak

Cover your tracks : İzini kaybettirmek,örtbas etmek,gizlemek,saklamak

Public transport : toplu taşıma araçları otobüs,dolmuş gibi

Travel light : Yanına pek bir şey almadan seyahat etmek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder