Chew the fat : Muhabbet etmek
Coffee break -Tea break : Kahve,sigara içmek maksadıyla iş esnasında kısa ara vermek
Eat dirt : Bir kimsenin hakaretlerini yada kötü sözlerini kabul etmek
Eat humble pie : Hatayı yada özrü kabul etmek
Eat like a pig : Yemek masasında adabı muhaşeret kurallarına aykırı hareket etmek
Eat like a horse : İştahla yemek
Eat one`s words : Söylediklerini geri almak,doğru olmadığını kabul etmek
To have one’s cake and eat it : Birşey bitip tükenene kadar onu kullanmak,yemek
Go Dutch : Alman usulü ödeme,herkesin yediğini içtiğini ödemesi
Out to lunch : Çılgınca yada deli gibi hareket etmek
Suck up : Yaltaklanmak
An anorak : Sıkıcı bir hobisi hakkında konuşmakta ısrar eden kimse
Below the belt : Korkça yada adil olamayan bir biçimde davranmak
Buckle down : Çok çaba sarfetmek
To put on your thinking cap : Bir problemin nasıl çözüleceği konusunda düşünmeye başlamak
Wolf in sheep’s clothing : Tehlikeli olduğu halde zararsızmıi gibi yapmak
Hot under the collar : Çok kızgın olma
Off-the-cuff : Hazırlıksız
To dress someone down : Bir kimseyi kötü birşey yaptığı için azarlamak,paylamak
Mutton dressed as lamb : Yaşından genç giyinmek
Dressed to kill : En iyi giysilerini giyerek kendini güzel göstermek
Dressed up like a dog’s dinner : Gereğinden fazla giyinmek
Fit like a glove : Tam üstüne oturmak,uymak
To be hand in glove : Özellikle işte çok iyi ilişki içerisinde olmak
At the drop of a hat : Birşeyi düşünmeden hemen yapmak yada karar vermek
Old hat : Yeni olmayan,farklı
Take one’s hat off : Bir kimseye hayranlık yada saygı duymak
Keep something under one’s hat : Söylenenleri yada bildiklerini hiç kimseye söylememek,ketum olmak
To air one’s dirty linen in public : Özel yada şahsi problemlerin toplum önünde tartışılması
Have ants in your pants : Yerinde duramak,kıçında kurt var gibi:)
Bursting at the seams : Çok kalabalık yada meşgul olmak
Keep your shirt on : Kendi sahip olmak,kontrolü kaybetmemek
Lose one’s shirt : Tüm parasını kaybetmek,donuna kadar kaybetmek gibi..
Stuffed shirt : Sert yada resmi olmak
In someone else’s shoes : Başka bir kimsenin mevkisinde,yerinde olma
Card up your sleeve : ihitiyaç olur diye birşeyi saklamak ,ayırmak
Roll up our sleeves : Çok çalışmaya hazırlanmak
To be in your birthday suit : Anadan doğma çıplak olma
Wear the trousers : Bir evin reisi olmak
Keep it zipped : Bir şeyle alakalı sakinliğini korumak
To bring home the bacon : Ailesinin geçimini sağlamak
To balance the books : Harcanan paranın alınan paradan fazla olmamasından emin olmak
A bean-counter : Muhasebeci
Blood on the carpet : Bir kimsenin işini kaybetmesine neden olan kötü olay
The bottom line : Bir hesabın sonundaki toplam
To break even : Harcamaların kara eşit olması
A cash cow : Bir şirkete çok para kazandıran ürün yada hizmet
A big cheese : Bir işle ilgili önemli kimse,lider
To cold call : Randevusuz yada temas kurmadan müşterileri çağırmak
To crack the whip : İnsanları tehdit ederek daha fazla çalıştırmak
A dead end job : Terfi yada ilerleme şansı olmayan iş
A golden handshake : Bir şirketten ayrılırken yüksek meblağda para almak
To be fired : Kovulmak ,fire : kovmak
To get the sack : İşten atılmak ,sack : işten atılmak
A close shave : Çok tehlikeli bir durumu atlatmak
To be snowed under : Çok meşgul olmak
To sweat blood : Çok çalışmak
To work your fingers to the bone : Çok çaba sarf etmek
… apple of ….. eye : Bir kimsenin çok sevdiği kimseden bahsederken kullanılır,göz bebeğim gibi…gözümün nuru gibi…
The baby is the apple of their eyes.
An apple a day keeps the doctor away : Meyve yemenin sağlıklı olduğundan bahsederken..Güneş giren eve doktor girmez gibi…
Bread and butter : Temel ihtiyaçları anlatırız
To be a butterfingers : Birşeyleri sürekli yere düşürenlerden bahsederken…
Butter someone up : Çıkar sağlamak maksadıyla birisini pohpohlamak
A piece of cake : Kolay bir işten bahsederken… çok kek sınavdı gibi..
To sell like hot cakes : Hızlı bir biçimde satmak
Chalk and cheese : Bir kimseyle zıt karakterler olma
Another bite at the cherry : Bir şans daha verilmek
As cool as a cucumber : Baskı altında sakin kalabilme
A bad egg : Kötü insan
Have egg on one’s face : Yakalanmak yada utandırılmak
To walk on eggshells : Bir kimseyi üzmemek için elinden geleni yapmak
A pretty or fine kettle of fish : Zor bir durumu ifade ederken
A different kettle of fish : farklı bir konu yada mevzu
Cry over spilt milk : Başına yeni gelmiş bir olaydan dolayı yakınmak
As keen as mustard : Çok hevesli olma
Nutty as a fruitcake : Hafif çılgın olma durumu
To use a sledgehammer to crack a nut : Bir işi gerektiğinden fazla güç ve çabayla yapmak
To know your onions : özel bir konu hakkında çok şey bilmek
As easy as pie : Çok kolay bi işten bahsederken..
Have a finger in every pie : Birçok farklı konuyla ilgilenmek
A couch potato : Koltukta oturark sürekli tv izleyen kimse
A hot potato : Anlaşmaya varılması zor konu
In the soup : Başını ciddi bir belaya sokmak
Souped up : Birşeyi güçlendirmek yada hızlandırmak için ekleme yapmak ,değiştirmek
Cup of tea : Çok hoşa giden birşey
Top flight : Bir meslekte ,işte en üst noktada bulunmak
Hit and run : Polise haber vermeden,trafikte vurup kaçmak
End of the line(road) : Bir işin sonu - yolun sonu görünüyor…
Ship someone off : Bir kimseyi uzağa göndermek
Shape up or ship out : Bir kimseye performansını yada hareketlerini düzeltmesini söyleyerek aksi takdirde ayrılmak zorunda olduğunu belirtme
Port of call : Kısa süreliğine durulan yer,özellikle gezilerde
Any port in a storm : Zor bir durumda olduğun anda herkesten yardım istersin,denize düşen yılana sarılır gibi
Go off the rails : Kabul görmeyen şekilde hareket etmek ,genelde yasa dışı ve şerefsizce
Down the road : Gelecekte bir zaman-gün
To get the show on the road : Planlanan bir işe başlamak
To hit the road : Bir yerden ayrılmak yada geziye çıkmak
To be in the same boat : Diğer kimseler aynı durumda olmak,genelde kötü manada
Car boot sale : İnsanların arabalarının arkasında kullanmadıkları eşyalarını satması olayı
To have a face like the back end of a bus : Çok çirkin olmak
Car pool : Bir şirkete yada kuruluşa ait tüm çalışanlar tarafından kullanılabilen arabaların hepsi
Drive a hard bargain : Çok sıkı pazarlık yapmak
Drive someone round the bend : Bir kimseyi çok kızdırmak yada sıkmak
Drive someone up the wall : Bir kimseye son derece fazla öfkelendirmek
Test drive : Bir aracı almadan evvel yapılan test sürüşü
Flight of fancy : Uygulanması zor hayal,fikir
Take flight : Kaçmak
Middle of the road (MOR) : Çoğu insan tarafından sevilen beğenilen bir iş,eğlence türü,kişi
One for the road : Ayrılmadan önce son bir içki içmek
Road hog : Abuk subuk araba kullarak başkalarının araba kullanmasına engel olan kimse
To be just the ticket : İhtiyaç duyulan birşey
To get on the gravy train : Hızlı,kolay ama namussuzca para kazanmaya çalışmak
Off the beaten track : Ana yoldan ve şehirden uzak, az insanın uğradığı yer
On track : Hatalı olan birşeyi düzeltmek
The fast track : Bir işi başarmak için izlenen en hızlı yol
The inside track : Bir kimseye özel avantajlar sağlayan ilişkilere yada pozisyona sahip olma
Lose track : Olan bitenden uzaklaşmak,takip etmemek
One track mind : Sadece tek bir konuya yoğunlaşmak
Cover your tracks : İzini kaybettirmek,örtbas etmek,gizlemek,saklamak
Public transport : toplu taşıma araçları otobüs,dolmuş gibi
Travel light : Yanına pek bir şey almadan seyahat etmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder